Zaman yazarı Fehmi Koru 17 Temmuz’daki yazısında Sri Lanka'da Tamil Kaplanlarına yönelik katliamı hatırlatmıştı. Üstü kapalı ‘sonunuz bu olacak, ayağınızı denk alın’ demeye getirmişti.

İşte o yazıdan bir bölüm:

 

"Sri Lanka'da fırsat yakalamışken silâhlı mücadeleden vazgeçmeye yanaşmayan Tamil Kaplanları örgütünün âkıbetini unuttun mu?" diye sordu dostum...

Tamil Kaplanları Sri Lanka'da ülkenin kuzeybatısında bağımsız devlet kurmayı amaçlayan bir örgüttü. 1983 yılından beri silâhlı mücadele yürütüyordu. Örgüt, hükümetin, "Silâhı bırak, görüşelim" çağrısına kulak tıkayıp eylemlerine devam edince kaderini mühürlemiş oldu. Başlatılan topyekün savaş sonucu 2009 yılı mayıs ayında örgüt Sri Lanka Silâhlı Kuvvetleri tarafından yenildi; lideri Velupillai Prabhakaran öldürüldü.

"Bugünün dünyası böyle bir dünya" dedi dostum...

GÜLERCE DE SAVAŞ DİYOR

Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce de bugün Gülen Cemaati’nin PKK ile savaşta sahaya ineceği mesajını verdi.

Gülen Cemaati’nin sözcüsü konumundaki Hüseyin Gülerce ‘’Terörle mücadele, neden farklı olacak?’’ başlıklı köşesinde cemaatin PKK ile savaş stratejisinin ipuçlarını yazdı.

AKP hükümetinin özel timleri ve polisi öne sürmesine en büyük destek Gülen cemaatinden geldi. Hüseyin Gülerce cemaatin bu konudaki görüşlerini bugün en net biçimiyle deklere etti.

Gülerce, ‘’Terörle mücadelede artık yeni, yepyeni bir dönem var. Yeni Türkiye, terörün belini bu defa kıracak. Bu defa yetki, sorumluluk, inisiyatif sivil hükümette olacak’’ diyor.

Gülen cemaati aslında çatışmaların en şiddetli olduğu 1990’lı yıllarda Tansu Çiller’e ciddi bir destek sunmuştu. Çiller, DYP’nin başına geçtikten sonra Fethullah Gülen’le yakın ilişki kurdu. Bu aslında yeni bir dönemin de habercisiydi. Tansu Çiller ‘’terörle mücadele yasa tasarısı’’ için Fethullah Gülen’den destek istedi ve bu görüşme iki tarafın oluruyla basına yansıdı. Gülen art arda televizyonlara çıkmaya başladı. Ve Gülen’le ilk röportajı yapan TRT olmuştu.

12 Eylül darbesi için ‘asker tam zamanın da yetişti’ diyen cemaat, bugün ‘polis ve özel timlerin neler yapabileceğini herkes görecek’ diyor.

‘’14 Temmuz 2011 "Yeni Türkiye" için bir dönüm noktası olduğunu hatırlatan Hüseyin Gülerce, ‘’terörle ilk defa, ‘Büyük Türkiye’ye yaraşır bir mücadele verilecek’’ ifadelerini çok keskin bir şekilde kullanıyor.

PKK, Ergenekon, BDP, DTK, TSK ve JİTEM’in iç içe geçen yapılar olduğunu anlatmaya çalışan Gülerce’ye göre aslında PKK ile bir savaşın yürütülmediğini ve asıl savaşın bundan sonra verileceği mesajını veriyor.

“Sivil iradenin kontrolündeki polisin, jandarmanın, özel askerî birliklerin ahenkli çalışmalarıyla neler yapılacağını dost düşman herkes görecek” diyen Gülerce, Kürt meselesinin barış ve diyalog değil silahlarla çözüleceğini ısrarla vurguluyor. Yeni savaşın sadece dağda PKK gerillaları ile değil BDP, DTK ile de süreceğini söylüyor.

Gülerce yazısında cemaatin nasıl savaş kışkırtıcılığı yaptığını şu sözlerle ifade ediyor: “Terörle mücadelede artık yeni, yepyeni bir dönem var. Yeni Türkiye, terörün belini bu defa kıracak. Bu defa yetki, sorumluluk, inisiyatif sivil hükümette olacak. Gulyabaniler, çeteler, karanlık odaklar kontrolünü kaybedecek. Terörle ilk defa, "Büyük Türkiye"ye yaraşır bir mücadele verilecek. Devletin gücünü zaafa uğratanlar devre dışı kalınca, sivil iradenin kontrolündeki polisin, jandarmanın, özel askerî birliklerin ahenkli çalışmalarıyla neler yapılacağını dost düşman herkes görecek...

İki, 14 Temmuz, Kürt ırkçılığı temelinde siyaset yapanlar için de bir kırılma noktasıdır. Bundan böyle onlar da, 12 Eylül ve 12 Haziran'ın aslında ne olduğunu çok iyi anlayacaklar. Kürt ırkçıları; PKK, KCK, BDP, Kandil hepsi, 14 Temmuz'da ilan ettikleri "demokratik özerklik"in kendi kendilerine gelin güvey olmaktan öte hiçbir anlamının olmadığını görecekler...”