"Taksim Hill Otel'de "Müzakere, Barışın Toplumsallaşması ve Demokratik Siyaset Komisyonu"nun düzenlediği "Gezi Direnişi, Çözüm Süreci ve Türkiye'nin Demokratik Geleceği" başlıklı forumda konuşan Yard. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Gezi direnişinde insanların devlet şiddetine karşı sokağa çıktığını hatırlatarak, demokratik insan hakları taleplerinin çözüm süreci ve Gezi'de ortak temel talep olduğuna dikkat çekti.

Forumun tartışmayı açan konuşmacılarından Yard. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Gezi direnişi sürecinin, barış ve çözüm süreci mücadelesinde çok ciddi bir yer kapladığını söyledi. Üstündağ, ekledi: "Çözüm süreci ve Gezi'deki demokratikleşme taleplerini, devletsiz mücadele ve müzakere alanları ile çözüm sürecini birbiriyle ilişkilendirmek."

Lice'deki saldırıya karşı mahallelerdeki yürüyüşler yapılması ve HDK'nın yürüyüşüne farkı kesimlerin katılmasına dikkat çeken Üstündağ, "Salonlarımızda konuştuğumuz şeylerin bir karşılığı varmış" dedi.

Türkiye'deki çok farklı kesimlerin çözüm sürecinin öznesi olmak istediğini ifade eden Üstündağ, şöyle devam etti: "Birbirleriyle konuşmak, tartışmak istiyorlar. Kürtlerin uzun zamandan beri dile getirdiği talepleri kendi talepleri olarak görüyorlar." Üstündağ, bu ilişkinin nasıl kurulacağının önemli olduğunu kaydetti.

İnsanların devlet şiddetine karşı sokağa çıktığını hatırlatan Nazan Üstündağ, demokratik insan hakları taleplerinin çözüm süreci ve Gezi'de ortak temel talep olduğuna dikkat çekti. Üstündağ, diğer başlığın ise hakikatler olduğunu belirterek, İstanbul Valisi'nin bölge illerindeki görevlerini hatırlattı. Üstündağ, hakikatlerle yüzleşme meselesinin sadece Kürtlerin meselesi olmadığını, batıda da insanların gündelik hayalarını doğrudan ilgilendirdiğini söyledi. Üstündağ, "Dün Kürtleri ezenler bugün buraları ezecek, sömürge valileri gelecek İstanbul'da vali olacak. Bu organize ilişkinin doğrudan açığa çıktığı bir mesele oldu. Hem bir talep hem bir ihtiyaç olarak ortaya çıktı" diye konuştu.

Üstündağ, üçüncü başlığın ise temsili demokrasi olduğunu ifade etti. Üstündağ, Gezi'nin, merkezden yönetime, bütün bir seçim ve yönetim sisteminin merkezileştirilmesine güçlü bir itiraz olduğunu söyleyerek, "HES yapamazsın, ağacımı kesemezsin, karakol yapamazsın" denildiğini kaydetti.

Nazan Üstündağ, aynı zamanda Gezi'nin, Kürtlerin de gittikçe daha fazla tartıştığı bir mesele olarak "hayatın ve bedenin her alanının alınır ve satılır olmasına" karşı bir itiraz olduğunu söyledi. Üstündağ, ekledi: "Barış olursa ne olacak, Kürdistan'ın bütün toprakları, madenleri, suları sermayeye şartsız açılacak mı? AKP'nin barıştan anladığı bu mu diye itirazlar vardı. Aynı şey Gezi'de de karşımıza çıktı."

Çözüm sürecinin öne çıkan konularından birisinin "kadınların barışın öznesi olması gerektiği, toplumun demokratikleşmesi ve barışın toplumsallaşmasında oynayacağı rol" olduğunu ifade eden Nazan Üstündağ, Gezi'de de ciddi bir kadın katılımı olduğunu kaydetti. Üstündağ, ekledi: "Gezi, cinsiyetçi düzenin sorgulanmasının aynı zamanda demokratikleşmenin olmazsa olma şartı olduğunu gösterdi."

Üstündağ, "Gezi'de açığa çıkan toplumsal dinamiklerle Kürdistan'ta açığa çıkmış olan toplumsal dinamikleri birbiriyle nasıl bağdaştırabiliriz, bunu konuşmamız gerekiyor" dedi.

BEKAROĞLU: GEZİ, SÜRECİN GARANTİSİ OLACAK

Prof. Mehmet Bekaroğlu ise PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Newroz'da açıklanan bildirisinde, Kürtlerin Türklerden ayrılmak istemediği, herhangi bir şarta bağlanmadan silah kullanılmayacağı ve demokratik siyaset yönteminin kullanılacağın açıklandığını hatırlattı.

Bekaroğlu, "Bu mektupla Gezi'de ortaya çıkan durum birbirinden farklı değil. 21 Mart olmasaydı belki Gezi olmazdı. İyi ki de oldu. Bu sürecin garantisi Gezi olacak. Bu ruhu daha fazla yayabilirsek bu sürecin garantisi olacak" dedi.

Egemenlerin buyurganlığa karşı bir itiraz olduğunu söyleyen Bekaroğlu, "Kim ne yapıyorsa bize de soracak ve bize hesap verecek" denildiği ifade etti. Bekaroğlu, "Bu önemli bir şeydi. Buradan barış sürecine ne çıkar bunu değerlendirmek gerekiyor" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın yüzde 50'yi dile getirmesini "ayıp" olarak değerlendiren Prof. Bekaroğlu, bu açıklamanın, Gezi'yle ortaya çıkan kutuplaşmanın çok daha sertleşmesi anlamına geldiğine dikkat çekti. Bekaroğlu, "Diğer yüzde 50 de barış istiyor" dedi. (ETHA)