Aris Nalcı / Demokrat Haber

 

CBN diye bir Amerikan televizyon kanalının özel haber bültenini izliyorum. 60 küsur yaşındaki muhabir islamofobinin Avrupa’da neden yükseldiğini anlatıyor. AB’nin kalbi Brüksel’in nüfusu 2030’da çoğunlukla İslam olacakmış. Oradan giriyor mevzuya… Oradan da Sheria4Belgium örgütüyle yaptığı röportajı aktarıyor izleyiciye.

 

Sheria4Belgium dünyanın dört bir yanına yayılmış bir örgüt. Yayıldığı hiçbir ülkede ciddiye, dikkate alınmasa da islamofobi üzerinden nefret söylemi tartışmalarının yükseldiği şu günlerde kendine medyada yer bulabildi. Aynı örgütün Sheria4Holland, Sheria4England gibi türevleri her yerde mevcut. Türkiye’de yoklar… Türkiye Müslüman memleket olduğundan sonraya bırakmışlar yoksa Türkiye’nin Müslümanlığına inandıklarından değil.

 

Örgüt lideri de zaten röportaj cevapları arasında şunları söylemekten geri kalmıyor biraz da Türkiye’yi kastederek:

“Demokrasi olan Müslüman ülkeler Müslüman değildir. Müslümanlık Şeriatla aynıdır. Tersini düşünmek yanlıştır. Belçikalılar yoldan çıkmıştır. Şeriat er yada geç gelecektir. Allah’ın zaferi yakın. Ama nüfusun 2030’da Müslümanlaşacağından korkuyorlar ise onlara önerim onlar da 4-5 kadın ile evlensinler ve daha fazla çocuk yapsınlar.”

 

Şimdi bu adamlar üzerinden İslam’ı kendi medeniyetlerine saldırı olarak algılamak durumunda kalan milyonlarca Hıristiyan’ı düşünüyorum. Tarihlerindeki Haçlı Seferleri ve Hıristiyanlık tarihindeki kara lekeleri ne kadar kabul etseler de bu haberi izleyen kim olursa olsun kendini tehdit altında hissedecektir. Ben bile Türkiye’de yaşayan bir Hıristiyan olarak kendimi tehdit altında hissettim.

 

***

 

İstanbul, Şişli’de sokaklar aylardır tadilatta. Arnavut taşları döşeniyor eski usül. Reha Yurdakul Sokak üzerinden evime giderken her gün arkadaşlarıyla kağıt oynamaya giden 45-50 yaşındaki ekürileri yokuşun aşağısından arabasını park etmiş gelirken gördüm. Arkamdan gelen araç sağ tarafta önünde taşlar yığılmış trafiğe kapalı sokağa girmeye çalışıyordu zorla. Arabanın altını parçaladı nerdeyse ama vaz geçmedi zorladı da zorladı.

 

Ekürilerden biri yanındakilere “Bak görüyor musun kendi malı olsa o araba, girmeye bile kalkmaz o sokağa. Gavur malı ya zart diye daldı!” dedi.

 

Biraz sonra eve girdiğimde bilgisayarımdan seyrettiğim Sharia4Belgium’un söylemleri ile arka arkaya geldiğinde inanılmaz bir öykü oluşturdu aklımda bu iki karşılaşma. Bir mahalleli gavur malının hor kullanabileceğini söylüyordu. Öteki Avrupa’da göç ettiği ülkeyi, kendi ülkesi olmadığından hor kullanıyordu.

 

Sonuç olarak her ikisi de “Gavur Malı”ydı. Hor kullanılabilirdi…

 

Başbakan tüm islamofobi tartışmalarını gündemde tutmaya çalışsın. Türkiye’de ifade özgürlüğünü kaldırıp, neredeyse nefes almayı suç sayacak hale getirdikten sonra AB’den nefret söylemi yasası istemenin ne anlamı var ki.

 

Ama anlamlı olan bir şey var.

 

O da bu devletin bu memleketi “gavur malı” gibi hor kullandığı. Belki de gavur malı olduğunun herkes o kadar farkında ki Türkiye’yi içindekileriyle birlikte hor kullanmakta üstlerine yok.

 

Anneannelerinin Ermeni, Rum veya Yahudi olmasından hala korkuyorlar ama böyle kötü yöneterek, hor kullanarak memleketin aslında “gavur memleket” olduğunu kendi ağızlarıyla söylemiş oluyorlar bir kez daha…