Başbakanlığın, MİT, emniyet ve jandarmaya ülkede tüm vatandaşları, medyayı-sivil toplumu izleme-fişleme ve merkeze bildirme talimatı veren, ayrıca askerin kentlerde de kullanımına imkan tanıyan genelgesi mahkemelik oldu. Ankara Barosu, anayasa ve uluslar arası sözleşmelere aykırı olduğuna dikkat çektiği genelgenin iptalini, öncelikle de yürütmesinin durdurulmasını istedi.

GENEL FİŞLEME

Adnan Keskin'in Taraf'ta yer alan haberi şöyle:

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, artan terör olaylarını gerekçe göstererek 5 Ağustos tarihinde 81 il valiliğine gönderdiği ve OHAL’i aratmayan Genelgesi Cumhuriyet gazetesi tarafından deşifre edilmişti. Terör örgütleriyle mücadele kapsamında “devlet otoritesini pekiştirmek için” Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ihtiyaç duyulan her yerde görevlendirilme talimatı içeren Genelge “terör olaylarına yapılacak müdahalelerin etkinliğini arttırmak, kurumların arası işbirliğini arttırmak” amacıyla Başbakanlık’ta Başbakanlık Koordinasyon Merkezi kurulmasını, bu merkezin tüm il ve ilçelerde de örgütlenmesi kararı yer almıştı. Daha önemlisi genelgeyle, oluşturulacak merkezlerin üyeleri olan MİT, Emniyet, jandarma ve başsavcılıklara “terör örgütlerinin illegal yapıları ile teröre müzahir legal görünümlü yapılara ilişkin bilgileri toplama” başka ifadeyle ülke genelinde fişleme talimatı verilmişti.

DURDURUN DAVASI

Başbakan Davutoğlu’nun resmi gazetede yayımlamayıp gizlediği genelgeye yönelik tepki ve eleştiriler hızla yargıya taşındı. Bunu Ankara Barosu yaptı. Baro başkanlığı genelgenin iptali için Danıştay’a dava açtı. Baro, iptal istemiyle yetinmeyip, öncelikle hukuka aykırı olan genelgenin yürütmesinin durdurulmasına da karar verilmesini istedi. Baronun dava dilekçesinde, genelge ile, il ve ilçelerdeki dernek, sivil toplum kuruluşu, platform, halk meclisleri, yerel basın, internet haber siteleri ve sosyal medya hesapları hakkında rapor tutularak merkeze gönderilmesi talimatı verilmesi eleştirildi.

Baro Başkanı Hakan Canduran da genelgeyle ortaya çıkacak uygulamaların, Anayasa ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca iç hukuk normu olarak kabul edilen uluslararası sözleşmeleri açık ve ağır şekilde ihlal edeceğine dikkat çekti ve şu değerlendirmeyi yaptı: “Genelge, kişi dokunulmazlığı, özel hayat, düşünce ve kanaat hürriyeti, ifade özgürlüğü, haberleşme hürriyeti, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, basın özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı gibi temel insan hak ve özgürlüklerinin sınırlandırılması anlamına geliyor. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde hüküm altına alındığı üzere temel hak ve özgürlükler, sıkıyönetim ve olağanüstü hal dışında ancak yasayla sınırlanabilir. Ve hiçbir sınırlama, özgürlüğü ortadan kaldıracak ve onu kullanılamaz hale getirecek derecede yapılamaz”