Prof. Dr. Baskın Oran, ‘FETÖ’den tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Bülent Arınç’ın damatlarının “sabit ikametgâhları var” gerekçesiyle serbest bırakılmalarına ilişkin açıklama yaptı.

Dihaber’den Kenan Kırkaya’nın haberine göre, “Darbenin siyasi ayağına dokunmaya cesaret edemiyorlar” ifadelerini kullanan Oran, damatların serbest bırakılmasına ilişkin, “Tutuklu gazeteciler ve milletvekilleri köprü altında mı kalıyor? Onların ikametgahları yok mu? HDP’de dışarıda milletvekili bırakmadılar yahu. On binlerce aile açlığa mahkum edilmiş durumda. İspatsız, delilsiz, hatta suçlamasız… Bu, her şeyden önce hangi dine ve hangi imana sığıyor, büyük merak konusudur” sözleriyle tepki gösterdi.

Kadir Topbaş’ın damadının “sağlık sorunları” gerekçesiyle serbest bırakılmasından sonra Bülent Arınç’ın damadı da tutuklandıktan 4 gün sonra “ikametgah sahibi olduğu” gerekçesiyle yapılan ilk itirazda serbest bırakıldı.

Konuya ilişkin AKP cephesinden şimdiye kadar herhangi bir açıklama gelmedi.

‘DARBENİN SİYASİ AYAĞINA DOKUNMAYA CESARET EDEMİYORLAR’

Prof. Dr. Baskın Oran, damatların bir bir serbest bırakılmasının altında, “darbenin siyasi ayağına dokunulmak istenmemesinin” yattığını iddia etti.

“Binlerce insan içerideyken damatlar neden serbest bırakılıyor” sorusuna yanıt veren Oran, “Bu sorunun cevabı besbelli ve herkesin aklı buna eriyor ki, parti içinde isyan çıkar diye siyasi ayak denilen şeye dokunmaya cesaret edemiyorlar” dedi.

Oran, durumun artık altından kalkılamayacak kadar ağırlaştığını savunarak, “Bu durum böyle gitmeyecek, bu sürdürülebilir bir iş değil. İki tane günah keçisi bulmuşlar. Biri Fethullah diğeri terör. Böyle götürmeye çalışıyorlar. Makine inliyor. ‘Çabalama kaptan ben gidemem’ diyor” ifadelerini kullandı.

‘İSYAN DUYGUSU GELİŞİYOR’

Oran, gazetecilerin, milletvekillerinin, sıradan insanların tutuklanmasına rağmen damatların serbest bırakılmasına yönelik bir isyan duygusunun savundu.

Oran, şöyle devam etti:

 “İnsanların bu duruma isyan etmeyecek mi? Yahu edecek tabii, ama hem korkunç bir korku atmosferi var, hem de herhalde daha bıçak kemiğe dayanmadı, kıkırdakta herhalde. Bu sürdürebilir bir şey değil ki. Allah’ın öğretmenini, gazetecisini, şusunu busunu içeri atıyorsun, aç bırakıyorsun. Ayşe Arman’ın röportajında Mirgün Cabas bunu fevkalade veciz biçimde ifade etmiş: ‘Bu koşullar beni işsiz değil, mesleksiz bıraktı. İşsiz olmak, işi başka bir yerde yapabilme ihtimalinin olması demek. Bugün bu ihtimal yok.’ Bu sözler veciz; çünkü kokoreççi bile sana iş vermekten korkuyor, Orwell’in 1984 romanında anlattığı ‘Büyük Birader’ rejimi bana da bulaşır diye. En basit örnek, hiçbir ideolojisi olmayan Okan Bayülgen’in durumu.

‘VEKİLLER, GAZETECİLER KÖPRÜ ALTINDA MI KALIYOR?’

Ondan sonra üst seviyedeki birinin damadı içeri atıldığı zaman 3 gün sonra gece yarısı serbest bırakıyorsun. Hangi gerekçeyle bırakılıyor? İkametgahları var. Mesela Cumhuriyet Gazetesi çalışanları, gazeteciler, HDP’li milletvekilleri sokakta mı yatıyor köprü altında mı yatıyor? Onların ikametgahları yok mu? HDP’de dışarıda milletvekili bırakmadılar yahu. On binlerce aile açlığa mahkum edilmiş durumda. İspatsız, delilsiz, hatta suçlamasız… Bu, her şeyden önce hangi dine ve hangi imana sığıyor, büyük merak konusudur.”