“Komünistler memleketi sahipsiz sanıp da sokak hakimiyeti kuramazlar. Memleketimizde onların anladığı dilden konuşacak milliyetçi çocuklar var. Bunun için gençlerimizi mücadeleci yetiştiriyoruz.”

-Alparslan Türkeş (CMKP)

***

Türkeş’in bu sözünü neden yazdığımı merak edebilirsiniz; hatta ne gerek vardı diye düşünebilirsiniz.

Türkeş’in bu sözünü hatırlatmamın tek sebebi; bugün Türkiye’nin yaşadıklarının, Türkeş dönemiyle aynı benzerliklerde olmasıdır.

Öyle bir benzerlik içerisinde olmalı ki; bölge halkı ve batıda bölgeyi yakından takip edenlerden sürekli: ‘80’leri arar olduk’ sözlerini duymaya başladık.

Peki, bu insanlar 80’ler Türkiyesini arar hale nasıl geldi?

Bölgede ‘kontrolsüz güç’ olarak tanımlanan ‘ESEDULLAH’ kim?

Bu örgütün ülkücü hareketle bağlantısı ne?

**************

1980 Türkiyesi..

‘80’li yılları arar olduk’ diyenlere hitaben, 80’li yılların Türkiyesi hakkında kısa bir özet geçelim.

1980’li yıllara damgasını vuran ve Türkiye demokrasisini derinden etkileyen; katliamlar, faili meçhuller ve yasaklar, bugün bir kez daha karşımıza çıkıyor.

80-90’lı yıllar deyince birçok insanın aklına; Maraş, Çorum, Beyazıt katliamı ve faili meçhul cinayetler gelir. Aynı zamanda kitapların yasaklandığı, sendikaların da ağır baskı altında olduğu bir dönem..

O dönemlerde katliamların sanığı olarak gündeme gelen ve 1980 öncesinde TİT (Türk İntikam Tugayı) ile aynı dönemde kurulmuş, TÜŞKO(Türkiye Ülkcü Şeriatçı Komando Ordusu) ‘dan biraz bahsedelim.

1980 öncesinde kurulmuş ve birçok katliamla ilişkilendirilmiş bu yeraltı örgütleri, 1990’lı yıllardan sonra ortadan kaybolmuş ve bir daha gündeme gelmemişti. O dönemlerde Abdullah Çatlı’nın öncülüğünde bu komando kamplarının Azerbaycan’da da eğitim aldığını, Azerbaycan devlet başkanı Aliyev tarafından bizzat doğrulanmıştır.

Yine o dönemler de ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu) olarak bilinen örgütün, bilinmezlik içerisinde eğitim kamplarının olduğu ve Ülkücü hareket ile dolaylı yoldan bağlantısı olduğu söylenmektedir.

Ne tesadüftür ki, bölge halkının açıklamalarına göre; bu kişiler kendi aralarında Azerice ve Arapça konuşuyor, yüzlerindeki maskeler sayesinde gizli bir tim olarak görev yapıyorlarmış.

Esedullah, Arapça da ‘Allah’ın askerleri’ anlamına gelmektedir.

Bugün bölgede yaşanan savaşta aktif bir şekilde rol alıp, bölge halkının Ankara’ya olan bağlılığı kopma noktasına getiren bir örgüttür.

Elçin Yıldıral’ın haberinde, CHP Diyarbakır Milletvekili adayı Naci Sapan ise, “Yazıları güvenlik birimlerinin yazdığını söylüyorlardı ancak bu birimleri tarif edemiyorlardı. Halk kendi polisini, güvenlik gücünü tanıyor sonuçta. Bizim bildiğimiz asker, polis, özel harekât timi gibi olmadıklarını Arapça ve Azerice konuştuklarını, sakallı olduklarını anlattılar. Daha detaylı somut bir bilgi veremiyorlar çünkü başlarını camdan dahi dışarı çıkartamıyorlardı” diye belirtti.

Silvan Kaymakamlığı ile bu konuda görüştüklerini söyleyen Sapan, “Kaymakam, ‘Bu kişileri bilmiyoruz, bize bağlı değiller. Onlara müdahale edemiyoruz’ şeklinde beyanda bulundu. Hatta bu birimin Ankara’ya bağlı olduğunu itiraf etti” diye konuştu.

Peki, 1990’lı yıllarda ‘TÜŞKO’ olarak bildiğimiz bu örgütün, 2015 yılında adını ‘ESEDULLAH TİM’ olarak duyduğumuz örgütle organik bir bağı var mı?

Suriye’de Bayırbucak Türkmenleri için savaşa giden kişilerin ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Ordusu) ile bağlantısı nedir? Ülkücüler bu organik bağın neresinde?

TÜŞKO, TİT ve ETKO denilen örgütlerin geçmişini biraz incelediğimiz de, ‘ESEDULLAH TİM’ denilen kişilerin amacını biraz daha anlamış oluruz. Böyle bir yer altı örgütlenmeyle bağlantısı olan Ülkücü hareketin, terör örgütü olmadığını kim ispatlayabilir?

Şimdi yorum sizde..