Dünya Kupası'yla tanıştığım yıl muhtemelen 1986 Meksika Dünya Kupası'ydı. Dönem itibariyle televizyonlarda maç yayınlanma sayısı haftada iki, bilemedin üç olurdu. Onlar da daha çok Türkiye ligi maçlarıydı elbet. Bununla birlikte dünya coğrafyasında da bu sıklıkla maç izlememiz söz konusu değildi. Maçların yayınlanma ihtimali de TRT'nin insafına kalmıştı.

Hal böyle olunca Dünya Kupası'nın tadı Şampiyonlar Ligi'ni görmemiş biz çocuklar için bambaşkaydı, Maradona'yı, Butraguneo'yu, Altobelli'yi, Shumacher'i, Platini'yi, Rummenige'yi, Lineker'i, Sokrates'i canlı izleyebilmenin keyfine varacaktık. Bütün bu saydığım isimleri izlemek, gece yatağınıza yattığınızda sabaha kadar uykusuz kalmanız için yeterli sebeplerdi.

Bugünün çocukları için bu heyecan muhtemelen geçerli değil, zira bugünün nesli şunu biliyor ki, turnuva bittikten bir ay sonra aynı futbolcuları Şampiyonlar Ligi'nde ya da kendi liglerinde pek ala izleyebilir. Zira futbol takviminde artık neredeyse her gün maç var. Oysa bir kuşak öncesi için bu en iyimser ihtimalle, o da hepsini bir arada değil, altı ay beklemek demekti.

Bu nedenledir ki önceki kuşaklar için Dünya Kupası’nın anlamı, keyfi büyüktür. Şampiyonlar Ligi onun yanında yalandır. Kupaların kupası Dünya Kupa'sıdır.

Ki bu sene Dünya Kupası'nın Brezilya'da olması daha da anlamlıdır. Güney Kore - Japonya  ve G. Afrika çilesinden sonra 2014 Dünya Kupası'nın tadının tuzunun başka olacağı daha ilk maçlardan ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki yıllar da Rusya ve Katar'da oynanacağı düşünüldüğünde ne demek istediğim anlaşılacaktır.

BREZİLYA HALKININ CİDDİ BİR KESİMİ KARŞI

Tabii işin bir de başka bir tarafı mevcut, biz futbol dilencileri için Dünya Kupası’nın futbolun kutsandığı bir coğrafyada oynanmasından ne kadar mutlu olsak da, Brezilya halkının ciddi bir kesimi Dünya Kupası’nın Brezilya'da oynanmasına bir o kadar karşı çıktı.

Ki karşı olmakta hiç de haksız değiller. Brezilya'nın Dünya Kupası için Brezilyalıların vergilerinden harcayacağı para 13 milyar Dolar, ki bununla da kalmıyor Dünya Kupası'nın ardından Olimpiyatların da ev sahipliğini üstlenmiş durumda ki burada bahsedilen para da 18 milyar Dolar. Milyonlarca insanın yeterince beslenemediği, sağlık ve eğitim hizmetlerinin yetersiz olduğu, barınma ve iş sorunuyla boğuştuğu, uyuşturucu çetelerinin fink attığı bir coğrafyada Dünya Kupası ve Olimpiyatlar için harcanacak bu para akıl ve izana pek sığmıyor elbet.

Burada genel propaganda, gelecek olan turistler, yayın gelirleri, FIFA'nın dağıtacağı katılım payları ile birlikte kupanın ve olimpiyat oyunlarının kendini amorte edeceği yönünde. Ne var ki hiç bir Dünya Kupa'sının yahut Olimpiyatlar'ın bugüne kadar hele ki sil baştan tanesi 1 milyar Doları bulan statlar yaparken, harcanan parayı amorte ettiği görülmüş bir şey değil. Bu arada aceleyle yapılan statların yapımında 9 işçinin iş cinayetine kurban gittiğini de ekleyelim. Yunanistan'ı hatırlayalım, ekonomik krize girmesindeki en büyük nedenlerinden biri Olimpiyatlar'a ev sahipliği yapmasıydı. Krizle birlikte atıl tesislerse işin çabası.

Dolayısıyla Brezilya halkı ödediği vergilerin kendilerine statlardan ziyade; yol, su, elektrik, eğitim, sağlık gibi hizmetler olarak dönmesini istiyor. Ne var ki bu da olmuyor, yol, su, elektrik beklerken, bir çok Brezilyalının oteller, villalar, tesisler yapmak suretiyle çok cüzi bir rakamla evlerinden sürgün edildikleri gelen haberler arasında. Sürgün edilenler için yazılan rakamsa 170 bin. Buna karşı direnen Brezilya halkının polis şiddetinden nasibiyse fazlasıyla tanıdık.

Şu an ortalığın güllük gülistanlık olmasının nedeni ise bu kocaman tesislerin muazzam bir rant kapısı olması ve birilerinin servetlerine servet katması, bu da bize aslında tanıdık gelebilir, zira bizde de ekonomik büyüme diye yutturulan ve bağrımızın ortasına dikilen gökdelenlerimizin altından SOMA çıkıyor, iş cinayetleri çıkıyor.

FIFA MAKSADINI ÇOKTAN AŞTI

FIFA'yı bu durumdan elbet bağımsız tutmayacağız. Hatta baş failli olarak kabul edeceğiz. Kabul edelim futbol çoktan maksadını aştı, maksadını aşanların başını da FIFA çekiyor elbet. FIFA için artık her şeyin para olduğu fazlasıyla ayyuka çıktı. Gerçi sadece para olsa işin içinde neyse diyeceğiz. Organizasyonların kaderi de artık rüşvet ihalesine bakıyor. 2018 Dünya Kupası'nın Rusya'ya, 2022'nin ise Katar'a rüşvet yoluyla verilmesi İngiliz ve İsviçre basınında boy boy manşetleri süslüyor. Bahsedilen miktarsa 140 milyon Dolar. Katar'da stat yapımında çalışan göçmen işçilerin haliyse ayrı bir konu.

Rüşvet skandalında ele başı olarak sunulan isimse tanıdık, 24 yıl FIFA başkanlığı yapmış olan Joao Havelange ki bu iddialar onun için yeni değil, adı rüşvete karıştığı için 1963 yılında Olimpiyat Komitesi'nden istifa etmiş bir kişilik kendisi.

Aslında FIFA’daki yolsuzluk ve rüşvet hiçbir zaman sır olmadı, yahut kupanın yarattığı zarar da hiçbir zaman bilinmeyen bir gerçek değil. Ekonomisi, alt yapısı sağlam ülkeler bunu bir şekilde savuşturuyor belki ama yoksul ülkelerde işin rengi değişiyor. Organizasyondan sonra bir enkazla karşı kaşıya kalıyorlar. Parçaları topladığımızda ise karşımıza çıkan sonuç futbol üzerinden, hem uluslararası sermeye hem ülke içinde belli bir azınlık hem de FIFA. Bir yandan futbolcu emeği, bir yandan da organizasyonun oynandığı ülkenin halkın emeği üzerinden akıllara zarar paralar kazanıyorlar. Ve bir nevi para aklama organizasyonu gibi çalışıyorlar.

Evet maçlar başladı, bir taraftan Hollanda'yı konuşuyoruz, diğer taraftan Almanya'yı... Messi'yi hepimiz dört gözle bekliyoruz. Günde bir maç izlemeden uyumayıysa haram sayıyoruz şu günlerde. Ne var ki bu güzel oyun Maradona'nın FIFA için söylediği gibi "Dinazorlar"dan, şikeden ve elbet endüstrileşme çılgınlığından kurtulmasıyla mümkün gözüküyor... Bizeyse o güne kadar o yuvarlak nesneyi sevme hakkımızı saklı tutmak düşüyor.. !