Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü (DİSA) son araştırmalarını tanıtıyor ve ilgililerin katılımını bekliyor.

DİSA araştırmacıları Dr. Nesrin Uçarlar ve Prof Dr. Şemsa Özar, İstanbul Cezayir Toplantı Salonu'nda 20 Haziran günü saat 16:00’da Onarıcı Adalet ve Barışın İnşası programı kapsamında yaptıkları Köy Koruculuğu Sistemi ve Topluluk-temelli Geçiş Süreci Adaleti Araştırması’nın sonuçlarını değerlendireceklar.

Ayrıca  Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma: Köy Koruculuğu Sistemi ve İletişim Yayınları ile Mayıs ayında ortak bastıkları “Hiçbir Şey Yerinde Değil”, Çatışma Sonrası Süreçte Geçmişle Yüzleşme ve Adalet Talepleri başlıklı araştırma kitapları üzerine konuşacaklar.


1. Kitap:

Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma:

“Köy Koruculuğu Sistemi”

DİSA, Şemsa Özar, Nesrin Uçarlar, Osman Aytar


Bu araştırmada, Türkiye'de devletin, sivil vatandaşları silahlandırarak "devlet yanlısı" ve "devlet düşmanı" olarak kamplaştırma araçlarından biri olan köy koruculuğu sistemi, tarihsel ve sosyal bir bağlam içerisine yerleştirilerek inceleniyor. Bu çalışma, Geç Osmanlı paramiliter yapılanması olan Hamidiye Alayları ile 1985'ten bugüne sürdürülen "çağdaş" köy koruculuğu arasındaki sürekliliğin arka planını aydınlatıyor. 

Köy koruculuğunu yaklaşık 30 yıl boyunca hem izale edilmesi gereken iltihaplı bir yara hem de iktidar olunduğunda varlığı sürdürülecek bir silahlı güç olarak kabullenmek, farklı siyasal iktidarlar odaklarının ortak paydası oldu. Bu ikili tutumun ardındaki saiklerin izini, araştırmamızın  Meclis tutanakları ve basın organlarına dayalı bölümünde sürüyoruz. 

Bu araştırmada göreceksiniz ki; koruculuk sistemi, sadece bir iktidar aracı, Kürt Toplumunu kamplaştırma aygıtı, silahlı bir suç dünyası değil aynı zamanda bir toplumsal sorun, bir insani yıkım deneyimi.  İlk kez bu denli geniş bir kapsamda yürütülen, korucular, eşleri ve çocukları ile kendi köylerinde yapılan görüşmelere dayanan bu saha çalışması, koruculuğa gönüllü başlayanlarla zor kullanılarak, farklı nedenlerle de olsa "mecburiyet" yüzünden korucu olan köylüler arasında koruculuk sistemi, devlet, PKK, Kürt kimliği ve bu sistem içindeki kendi rolleri gibi konularda, oldukça geniş bir yelpazede farklı bakış açılarının olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırma, köy koruculuğu sistemini ıslah ve izale edilebilecek bir kurum olarak değil silahsız ve çatışmasız bir sürece geçerken adalet arayışı ve sosyal güvence gibi mekanizmalarla sonlandırılması gereken bir aygıt olarak ele alıyor. Bu yüzden farklı ülkelerdeki paramiliter yapıların hangi hukuksal, siyasal ve toplumsal önlemlerle tasfiye edildiklerine ilişkin bir bölüm de içeriyor.

***

2. Kitap:

“Hiçbir Şey Yerinde Değil” Çatışma Sonrası Süreçte

Adalet ve Geçmişle Yüzleşme Talepleri

DİSA,  Nesrin Uçarlar 


Geçmişle yüzleşmede mağdurların, tanıkların, hayatta kalanların konumları nedir? Faillerin, sorumluların, seyirci kalanların, bilmeyenlerin -hele bilebilecekleri halde bilmeyenlerin- konumları nedir? Hafıza, yas tutma, bağışlama, hınç ve küskünlük, siyasal dostluk, nasıl işler bu yüzleşmede? Yüzleşme, bağışlama, helalleşme nasıl mümkün olur? Bütün bu soruların cevabını, teorinin ve dünya tecrübesinin birikimlerinin sağlamasını Muş’ta, Bitlis’te, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, Mardin’de, Batman’da, Diyarbakır’da yapan bir çalışma.

“ARTIK GIDEN GITTI. ZAMAN ARTIK GITTI.”

Yirmi yıl önce, Türkiye’nin 90’larında, kocası sokakta vurularak öldürülmüş bir Vanlı kadının sözleri bunlar. Acısını böyle tok sözlü karşılayan da var, hâlâ ağıt yakan da... ’90’lı yılların savaşla, ölümlerle, işkenceyle, kayıplarla dolu mirasıyla yüzleşmek, sadece doğrudan mağdurlarının değil, bütün toplumun, her insanın sorunu olmalı. Bu araştırma, böyle bir yüzleşmenin zorluklarına, imkânlarına, araçlarına dair kapsamlı bir zemin etüdüdür. Hem teorik ve kavramsal, hem de saha koşullarını tarayan pratik bir zemin etüdü. Çatışmalı dönemlerin sonrasında adalet nasıl sağlanır? Cezalandırıcı ve onarıcı adalet kavramları hangi kapıları açar? Hakikat hakkı neden bir “hak”tır?

Geçmişle yüzleşmede mağdurların, tanıkların, hayatta kalanların konumları nedir? Faillerin, sorumluların, seyirci kalanların, bilmeyenlerin -hele bilebilecekleri halde bilmeyenlerin- konumları nedir? Hafıza, yas tutma, bağışlama, hınç ve küskünlük, siyasal dostluk, nasıl işler bu yüzleşmede? Yüzleşme, bağışlama, helalleşme nasıl mümkün olur?