İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin Türkiye ziyareti 38 yıl aradan sonra üst düzey bir İranlı general tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret olarak kayıtlara geçti.

Mahmut Bozarslan’nın Al Monitör’de yer alan haberine göre, ziyaretin resmi programında yer almasa da Irak Kürdistan özerk bölgesinin 25 Eylül’de yapmayı planladığı bağımsızlık referandumunun da görüşmelerin gündeminde olduğunu tahmin ediliyor.

Nitekim Bakiri’nin toplantıdan sonra yaptığı açıklama da bunu gösterdi.

Bakiri’nin temasları sürerken Irak-İran sınırında askeri hareketlilik gözlendi. Sınırın Kürt bölgesini de kapsayan altı kasabasına Devrim Muhafızları’na bağlı binlerce asker ve ağır silahlar konuşlandırıldı. Aslında bu bir ilk değil, İran zaman zaman bölgedeki Kürt örgütlerine karşı askeri hamleler yapıyor.

Ancak bu kez zamanlama manidar. Askeri yığınağın bağımsızlık referandumuna günler kala, Türkiye’den referanduma karşı destek aranırken yapılması dikkat çekti. İran bir yandan askerlerini konuşlandırırken bir yandan da insansız hava araçlarıyla bölgeyi göz hapsine aldı.

İRAN VE TÜRKİYE PKK KARŞI OPERASYON YAPACAK İDDİASI

İlk etapta Türkiye’nin İran’la birlikte PKK’ye karşı ortak operasyon yapacağı iddiaları gündeme geldi. Ancak İran tarafı bu iddiayı reddetti. İran askerilerinin konuşlandırıldığı bölgelerde PKK’nin İran kolu PJAK’ın militanları, İranlı Kürt örgütleri ile IKBY güvenlik güçleri bulunuyor. Peki, İran’ın tam da referandum arifesinde bölgeye güç yığması tesadüf mü?

Orta Doğu’yu ve Irak Kürdistan bölgesini yakından takip eden araştırmacı Mehmet Alkış bunun tesadüf olmadığı görüşünde. Alkış İran’ın referanduma karşı bütün enstrümanları kullanacağını savunarak şu değerlendirmeyi yaptı:

“İran, Irak ve Suriye coğrafyasını bu bölgelerdeki gaz ve petrol için kendi askeri ve siyasi çıkarları için stratejik bölgeler olarak görüyor. Bu nedenle Irak Kürdistan’ı bağımsız olursa kendisi için büyük bir tehdit olacağını düşünüyor. Orta Doğu’nun jeopolitik yapısı açısından İran’a problem çıkarabilir. Şimdi birkaç örnek vereceğim. Bu örnekleri yan yana koyduğunuzda İran’ın Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna karşı olduğunu göreceksiniz: Bir hafta önce İranlı bir yetkili referanduma karşı olduklarını açıkladı. Kerkük’ün bu meseleye dâhil olmasını kabul etmediklerini söyledi. Bu açıklamanın ardından bazı gelişmeler oldu. Mesela İran medyası Irak merkezi ordusunun Erbil’e saldıracağını yazdı ancak merkezi hükümet bunu yalanladı ve böyle bir planlarının olmadığını söyledi. İranlı General Kasım Süleymani’nin Kürdistan bölgesinde kendilerine yakın muhalif gruplarla görüştüğü ve onlardan referanduma destek vermemeleri istediği yazıldı. Dikkat çekici bir noktaya değinmek istiyorum: IŞİD birkaç gün önce Lübnan Hizbullahı’yla bir anlaşma imzalayarak Irak sınırına çekilme kararı aldı. Bu dikkat çeken bir durum. IŞİD’in Musul ve Rakka’da başarılı olamadığını gördük yani buraları kaybetti. Lübnan sınırından ayrılarak Irak sınırında gelir, buradan Deyr ez Zor’a döner. Bu da şunu gösteriyor: İran sınıra yığınak yaptı, IŞİD’i getirdi ve bu yolla Kürdistan bölgesini birkaç yerden kuşatmak istiyor. Referandumu bir şekilde sabote etmek istiyor.”

Askeri müdahale ihtimali zayıf olsa da İran’ın bu adımlarının referandumu etkileyeceğini belirten Alkış şöyle devam etti:

“Ben askeri bir operasyon ihtimal görmüyorum ancak hem IŞİD yoluyla –ki 2014’te IŞİD Musul’dan Erbil’e yöneldi ve Erbil için güvenlik tehdidi oluşturmaya başladı-yine öyle bir ihtimal var. İran, bölgenin istikrarını bozmak için muhaliflerle ortak hareket edebilir ama doğrudan askeri bir müdahaleye ihtimal vermiyorum. İran’ın Kürt bölgesinde etkisi var, özellikle de Süleymaniye bölgesinde. Daha önce yapılan bir referandumda yüzde 90 evet çıktı. Bu oran düşer, yüzde 80 evet çıksa yine iyidir. İran etkisi oyları düşürür.” Alkış İran’ın askeri hamlelerinin referandumu erteletmeyeceğini de sözlerine ekledi.

Irak Kürdistan bölgesine ilgi gösteren ülkeler arasında İsrail de bulunuyor. İsrail ve İran’ın bölgeye ilgisi aynı zamanlamaya denk geliyor. İran açıkça referanduma karşı çıkarken İsrail’den destek açıklamaları geliyor. Bu da İran’ın askeri adımlarının İsrail’e karşı olabileceği ihtimalini akla getiriyor.

Erbil’de yaşayan siyasi analist Sıddık Hassan Şükrü de bu varsayımı savunanlardan. Şükrü İran’ın sınırdaki askeri hareketliliğinin sadece referanduma bağlı olmadığı görüşünde:

“Mesele Kürdistan’ın özgürlük meselesi değil, mesele İsrail’dir. Kürdistan Bölgesi ve İsrail’in ilişkileri gittikçe gelişiyor. İsrail orada kendine bir altyapı kurmaya çalışıyor ve şimdiye kadar oluşturmuştur da. Diğer taraftan da Suudi Arabistan Kürdistan bölgesinde adım atmayı planlıyor. Resmi olmasa bile referandum sonrasında adım atmayı planlıyor. Bu adımlar ve planlar İran’ı korkutuyor. İsrail ve Suudi Arabistan’ın bölgede yapmak istediklerini İran biliyor. Suudi Arabistan ve İsrail, IŞİD sonrasında Haşdi-Şabi ve Kürtler arasında bir çatışma çıkmasını istiyor. Bundan kim faydalanacak? İsrail ve Suudi Arabistan. İran da buna karşılık tedbirlerini alıyor. (...) İran, Bağdat, Şam, Hizbullah ve bazı cihatçı güçler aracılığıyla yerini sağlamlaştırıyor. IŞİD’ten sonra İran ve Suudi Arabistan arasında problem çıkacağı kesindir. Kürdistan bölgesi de bölgesel bir sorun olacak.”

İran’ın hamlelerine karşı Kürt yönetimi de boş durmadı ve özel birliklerini sınır bölgesine nakletti. İran Kürt bölgesinin fiili olarak kurulduğu 1990’lı yıllardan bu yana Kürt örgütleriyle yakın ilişki içinde. Bu açıdan bakıldığında referanduma karşı olacağı düşünülemez. Ancak işin içine İsrail girdiğinde durum değişiyor.

Ortaya çıkan tabloya bakıldığında İran’ın amacının referandum üzerinden İsrail’e karşı durmak olduğu söylenebilir.

Öte yandan, İsrail ve Sünni Kürtlerin iş birliği de var. İsrail referanduma desteğini düşük tonda da olsa dile getiriyor. İsrail’in desteği Kürt muhafazakârları arasında tartışmalara yol açsa da hiçbir zaman inkâr edilmedi. Bu yönüyle bakıldığında İran’ın bir taşla birkaç kuş vurmayı planladığı rahatça görülüyor. Bunlar arasında hem referanduma engel olmak hem de İsrail’in yayılmasını engellemek var.