DEMOKRAT HABER / DENİZ GÜNEŞ

Uluslararası sendikal hareketin büyük desteğini alan ve Aralık 2012’de toplu iş sözleşmesiyle sonuçlanan UPS kampanyasıyla gündeme gelen Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası (TÜMTİS), şimdilerde sendika içi demokrasinin son derece kötü örneklerinden biri olmakla itham ediliyor. İddiaya göre, Sendika Genel Merkezi, geçtiğimiz dokuz ay içerisinde örgütlü olduğu iki kargo firmasının işverenlerine baskı kurarak üç işçiyi işten attırmaya çalıştı. İkisinde başarılı oldu.

En yakın zamanlı olay 25 Ocak 2012 tarihinde Bülent Yıldırım’ın başına geldi. Bülent Yıldırım 1999 yılında TÜMTİS’e üye oldu. 1999-2007 Ova Kargo firmasında TÜMTİS işyeri temsilcisi olarak görev yaptı. 2007-2011 arasında Adana Taşımacılık’ta çalıştı. 2004-2010 tarihleri arasında TÜMTİS İstanbul Şube Mali Sekreterliği görevini yürüttü. Aralık 2010’da, (daha sonra Nisan 2011’deki Sendika Olağan Genel Kongresi’nde kapatılacak olan) İstanbul Şubesi’nin kongresi öncesinde, Genel Merkezi eleştirerek yönetimdeki görevinden istifa etti. Temmuz 2011’de Erde Turizm ve Personel Taşımacılık’ta kendi işini yapmak üzere Adana Taşımacılık’tan da ayrıldı. Ancak sendikal örgütlenme sürecinde işverenlerin kendisine açtığı davalar nedeniyle okul servisi taşımacılığı için gerekli belgeyi alamadı. Bunun üzerine Full-Nak firmasından gelen iş teklifi nedeniyle 25 Ocak 2012 Çarşamba günü bu firmanın Samandıra’da açtığı yeni şubesinde işe başladı. Ancak aynı gün TÜMTİS Genel Merkezi’nin Full-Nak işverenini arayıp Bülent Yıldırım’ın işten atılmasını talep etmesini takiben gelişen olaylar sonucu işten çıkarıldı.

Full-Nak genel merkezi Topkapı Nakliyeciler Sitesi’nde olan bir şirket. Firma çok ortaklı. Şirketin İzmir’de bir şubesi, Ankara’da ise bir acentesi var ve her iki kentte de TÜMTİS örgütlü. Samandıra’daki şube daha yeni açıldığı ve işçi alımına bile yeni başlandığı için sendikal bir faaliyet henüz yok. Full-Nak’tan bir yöneticiyle yapılan görüşmede yönetici, Bülent Yıldırım’ı daha önceden tanıdığını, bu sektörde deneyimli olduğu için şubenin müşteri kazanmasında yardımcı olacağını düşündüğü için işe aldığını belirtti. Yönetici 25 Ocak 2012 günü TÜMTİS Sendikası Genel Merkezi’nden telefonla arandığını, kendisine sendikanın Bülent Yıldırım’ın Full-Nak işyerinde çalışmasını istemediğini söylediğini belirtti. Kendisinin ve İstanbul’daki Full-Nak işvereninin bu isteği kabul etmemesi üzerine sendika Genel Merkez yönetimi, kendi örgütlü olduğu Ankara ve İzmir’deki işyerlerindeki işyeri temsilcileri aracılığıyla, bu illerdeki işverenlere Bülent Yıldırım işten çıkarılmadığı takdirde TÜMTİS üyesi işçilerin Full-Nak’ta iş durduracağını bildirdi.

Hepsi 25 Ocak 2012 günü gerçekleşen bu görüşmelerin sonucunda aynı gün Bülent Yıldırım işten çıkarıldı. Olayları takiben Yıldırım işyeri önünde, işe geri alınma talebiyle beklemeye başladı.

Bülent Yıldırım’a göre sendikanın kendisini işten çıkarttırmasının temel nedeni, sendikal anlayışını ve ilkelerini eleştirdiği Genel Merkez Yönetimi’yle yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle kendisinin bir tehdit olarak görülmesi.

Bülent Yıldırım şöyle diyor:

“Sendika içi demokrasinin gereği olarak sendika içi anlaşmazlıklar ve ayrışmaların ilgili kurullarda tartışılması gerekir. Sendikalar haklı olarak sürekli sendikalara üye olan işçilerin işveren tarafından işten atılmasının Anayasayla, ilgili ILO sözleşmeleriyle garanti altına alınmış hakların ihlali olduğunu, Ceza Kanunu’nda cezai yaptırımı olan bir suç olduğunu hatırlatıyorlar. Bu nedenle pek çok işçi direniş yaşıyor, mahkemelere başvuruyor, işe iade davası açıyor. TÜMTİS de yıllardır örgütlediği işçilerin işten atılmasına karşı mücadele etmiş bir sendika. Ben de, Aktif Kargo, Azim Kargo, İşler Boya Dağıtım, İzmir Ambalaj, Unilever gibi pek çok firmada TÜMTİS ile birlikte örgütlenme çalışmasına ve direnişe katılmış bir nakliyat çalışanı ve sendika aktivistiyim.

Ancak aynı sendikanın, eski şube yöneticisini/ üyesini işten attırması, kendisini işverenle aynı pozisyona getiriyor. Sokakta verilen demokrasi ve haklar mücadelesi sıra sendikanın kendi iç yapısına gelince askıya alınmış oluyor. Bu durumun TÜMTİS açısından bir paradoksu daha var. Zira şu anki yönetim, sendikanın 2007 yılındaki olağanüstü kongre döneminde bir önceki Genel Merkez yönetiminin sendika içi anti-demokratik uygulamalarına karşı çıkarak seçimleri kazanmıştı (Bu uygulamalar hakkında bilgi için http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6476). Olağanüstü Kongre’ye giden yolda Mayıs 2006’da şu anki Genel Merkez yöneticilerinin imzasıyla kamuoyuna bir deklarasyon yayınlanmıştı: ‘Bizim hedefimiz, sendikamızın gerçek bir sendika gibi, işçilerin özgür iradesiyle seçilmiş yöneticilerin hiçbir ayrıcalık taşımadığı, üyelerin yöneticileri denetlediği ve istemediği anda geri çekebildiği, mücadeleci bir sendikal anlayışın yaşama geçirilmesidir.’ (bkz. http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6463). Ancak şimdi aynı kişiler, 6 yıl önce karşı çıktıkları yöntemlerden bazılarını kendileri kullanıyor.”

Anti-demokratik uygulamalara maruz kalan tek kişi Bülent Yıldırım değil. UPS Mahmutbey direnişinin lideri Çayan Dursun’un ve UPS direnişinde yer almış eski UPS işçisi B. Ç.’in de 2011 yılı içerisinde benzer olaylar yaşadıkları iddia ediliyor. Sendikal mücadeleye 2001’deki Aktif Dağıtım direnişiyle başlayan Çayan Dursun, 2004-2007 arası TÜMTİS İstanbul Şube Sekreteri, 2007-2010 arası ise İstanbul Şube Başkanı olarak görev yaptı. Son on yılda Unilever ve UPS başta olmak üzere pek çok sendika direnişinin aktif örgütleyicisi oldu (bkz. http://uidder.org/tumtis_istanbul_sube_baskani_cayan_dursun_ile_soylesi_2.htm). İstanbul Şubesi yönetiminden Aralık 2011’de Genel Merkez yönetiminin sendika içindeki anlayış ve tutumunu eleştirerek istifa etti; ancak hala sendikanın üyesi. O dönemdeki eleştiri noktaları arasında Genel Merkez’in direnişin zor dönemlerinde yerel örgütleyicileri yalnız bırakması, merkez-şube arası ilişkilerinin yeterince demokratik olmaması gibi noktalar belirtiliyor. Çayan Dursun, UPS direnişi sonrası Seçkin Kargo isimli firmanın Anadolu yakasındaki şubesinde 25 Nisan 2011 günü işe başladı. Bundan birkaç hafta sonra TÜMTİS Genel Merkezi, sendikanın örgütlü olduğu Seçkin Kargo firmasının işverenini arayarak daha önce sorun yaşadıklarını söyledikleri Dursun’un işten çıkarılmasını istedi; ancak işverene bunu kabul ettiremedi.

B. Ç. ise sendikal deneyimine 2010 yılında UPS’de bilgi kayıt görevlisi olarak çalıştığı dönemde TÜMTİS’e üye olarak başladı. Sendikal nedenlerle işten çıkarılan Ç. 9 ay boyunca 163 kişilik UPS direnişinde yer aldı. 24 Ocak 2011 tarihinde imzalanan UPS-TÜMTİS protokolünde işe başlatılmayan 12 işçiden biri olan Ç., Seçkin Kargo firmasına Temmuz 2011’de işe başlamak üzere çağrıldı. Ancak TÜMTİS Genel Merkezi’nin firma yöneticisi ve işverene baskı kurması sonucu işe başlayamadı. Ç.’in TÜMTİS Genel Merkezi’yle yaptığı telefon görüşmesinde Genel Merkez yönetimi sendikanın Seçkin Kargo’yla görüştüğünü doğruladı. Genel Merkez, işçilerle sendika yönetimi arasında UPS direnişi sonrası yaşanan anlaşmazlık sırasında Ç.’e bir önyargı geliştiği için işe başlamamasını istediklerini belirtti. B.Ç., defalarca toplantı talebinde bulunan, her seferinde reddedilen ve Sendika Genel Merkezi önünde toplanan işçileri gösteren kısa bir videonun, işçilerin sesini duyurmak amacıyla birkaç günlüğüne sosyal medya aracı olan facebook’a konmasına yardım ettiğini, ancak daha sonra sendika ve işçiler zor duruma düşmesin diye videoyu kaldırdığını belirtiyor. UPS direnişi sonrası 6 ay işsiz kalan Ç. Ağustos 2011’den beri başka bir firmada çalışıyor.

SORUN YENİ DEĞİL

Sendika yöneticilerinin sorun yaşadıkları ya da kendilerine muhalif olan üyelerinin çalıştıkları işyerlerindeki işverenden işçilerin işten atılmasını ya da işten atılmakla tehdit edilmesini talep etmeleri ne yazık ki Türkiye’de sık sık yaşanan, ama gündeme yeterince getirilemeyen, iyi araştırılmayan bir durum. Taradığımız haberlerde Selüloz İş Sendikası’nda 2011 Şubat’ında muhalif işçilerin sendika tarafından işten attırıldığını (Bir Gün, 18 Şubat 2011), Lastik İş Sendikası’nın Brisa’da kriz nedeniyle işten çıkarılacak işçilerin sendikaya muhalif olanlar arasından seçildiğini (Evrensel, 31 Ocak 2009) görüyoruz. Maalesef, bu durumda kalan işçiler yalnızlaştırılıyor, diğer işçiler işsiz kalma korkusuyla destek verme konusunda çekimser kalıyorlar. İşçilerin başvurabilecekleri bir merci yok. Sendika içi demokrasi mekanizmaları işletilmediği için işçilerin korkmadan yaşanan olaylarla ilgili sorgulama yapması da mümkün olmuyor.

Sendikaların bu tarz uygulamalara derhal son vermesi gerekiyor. Zira emek hareketinin yükselemeyişinde sendikaları sınırlandıran yasalar ve sendika karşıtı işverenler olduğu kadar böylesi yöntemleri uygulayan sendikaların da payı var. Bu tarz süreçleri yaşayan pek çok işçi sendikaya olan güvenlerini kaybediyor. 2000-2004 yılları arasında yapılan anketler sendikaların en az güvenilen kurumlar arasında olduğunu gösteriyor (Adaman, Buğra, İnsel, 2007). İstanbul ve Kocaeli’nde yapılan bir araştırmaya göre sendikasız işçilerin yüzde 60’ı, sendikalı işçilerin ise % 40’ı sendikaları güvenilir bulmuyor (Urhan, 2005). Geçmişte kötü bir sendika deneyimi yaşayan işçiler bir daha sendikalaşmak istemediği gibi bu olumsuz algıyı ailesine ve yakınlarına da taşıyor.

Bu sorunların yıllardır devam ettiği düşünüldüğünde, kuşaktan kuşağa aktarılan baskıcı ve anti-demokratik bir sendikal kültürü temelinden sarsmadan hayal ettiğimiz demokratik bir işçi hareketini yeşertmemiz mümkün gözükmüyor. Üç işçiyi işten attırmaya çalışan, ikisinde de başarılı olan bir sendika, şimdilik bu temeli sarsmak yerine daha da oturtacak gibi gözüküyor.

Kaynaklar

Adaman, Fikret, Ayşe Buğra ve Ahmet İnsel (2007) ‘Türkiye’de Farklı İşçi Dünyaları ve Sendikaların Toplumsal Konumu’, Birikim, 217.

Erkan, Arzu, (2009) ‘Lastik-İş Sendikası’nda neler oluyor?’ Evrensel, 31 Ocak.

Kuray, Z. (2011) ‘Sendika İşçisini İşten Attırdı’, Bir Gün, 18 Şubat.

TÜMTİS İstanbul Şubesi Basın Açıklaması, 24 Mayıs 2006, (http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6476).

TÜMTİS’te Neler Oluyor, Olağanüstü Genel Kurul Talep Eden Delegelerin Açıklaması, 19 Haziran 2006, http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=6463.

UİD-DER (2010) TÜMTİS İstanbul Şube Başkanı Çayan Dursun’la söyleşi, 9 Haziran, http://uidder.org/tumtis_istanbul_sube_baskani_cayan_dursun_ile_soylesi_2.htm.

Urhan, B. (2005) ‘Türkiye’de Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Güven ve Dayanışma Sorunları’, Çalışma ve Toplum, 2005/1.