Bir adada bıraktın da, şimdi aklında mı kaldım?

Ne ikircikli, ne tedirgindin oysa. Ya dilendin, ya dilendirdin.

Bilir miydin rastlayacağını, umar mıydın özleyeceğini?

Son bir bakış attın sonra ve yakalandın. Yanlarımızdaki melekler ve en ümitsiz mesafemizle yaşayacağız bu ortak yalnızlığı artık seninle. Aynı mutluluklarla, ayrı yakalarda...

Geçmişin sırları ve geleceğin gizemine gömülüp kaldığımda, gamlı ve gammaz, zehirli bir gelincik gibi, yaslanılan bir sarmaşık, büyüleyici bir yasemin gibi alıp çaldın gönlümü. Sarı mimozaların hatırasını unutturdun. Lale hayallerine daldırdın. Lâkin muhayyelle hakikat ne farklıydı. Aklımızda yaşayan ile dışımızda akan apayrı sulardı. Gün geldi, memba mansıptan seçilmez oldu. Şakaklarıma saplanan bir ağrı, yürekteki büyük boşluğun yerini aldı.

Varlığın bile unutturamadı yokluğunu, bu yüzden bırakıp gittim güzel yüzünü. Yaşayabilesin diye, bir ömür boyu, hüznünü...

Ama sonra, bir telefon gelir, unutulur tüm kötücül imalar... Ve aynanı bulduğun anda, firar biter, müebbet başlar...