PELE: BİR EFSANENİN DOĞUŞU

Brezilyalı efsanevi futbolcu Pele’nin hayatı film oldu.

Brezilya futbolunun adını dünyaya duyuran isim olarak tarihe geçen ünlü futbolcunun hayatını beyazperde de ilk oyunculuk deneyimine imza atan Kevin de Paula canlandıyor. 

Filmin yönetmen ve senaristliğini ise Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist ikilisi beraber üstleniyor.

Film, Türkiye'de 30 Eylül 2016'da sinema seyircisi ile buluştu.

PELE: BİR EFSANENİN DOĞUŞU

Orijinal adı: Pelé - The Birth of a Legend

Vizyon tarihi 30 Eylül 2016 (1s 47dk)

Yönetmen: Michael Zimbalist, Jeff Zimbalist

Oyuncular: Leonardo Lima Carvalho, Kevin de Paula, Vincent D'Onofrio devamı

Dağıtımcı: Chantier Films

Yapım yılı: 2016

Metraj: Uzun Metraj Renkli

Dil: İngilizce

Tür: Biyografi

Ülke: ABD, Brezilya

ÖZET VE DETAYLAR

Film, Brezilyalı efsanevi futbolcu Pêlenin hayatı konu ediniyor. 1958 yılında henüz 17 yaşında olan genç Pêle, adını futbol tarihine altın harflerle yazdıracaktır. Zira o yıl Brezilya’ya ilk Dünya Kupasını kazandıran gol onun ayağından çıkmıştır. Brezilya’nın fakir mahallelerinden birinde büyüyen ama sıra dışı oyun tarzı ile sıyrılan Pele, hırslı ve boyun eğmeyen bir karaktere de sahipti. Hayatı yoksullukla doluyken Pele, geleneklerine aykırı ve otantik oyun tarzı ile tüm olasılıklara karşı yenilmez duruşu sayesinde bir ülkenin ününü sonsuza kadar değiştirecektir.

Brezilya futbolunun adını dünyaya duyuran isim olarak tarihe geçen ünlü futbolcunun hayatını beyazperde de ilk oyunculuk deneyimine imza atan Kevin de Paula canlandıyor. Filmin yönetmen ve senaristliğini ise Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist ikilisi beraber üstleniyor.

***

PELE: BİR EFSANENİN DOĞUŞU

“Bir futbol tanrısını sinemaya taşımak…”

Murat Tolga Şen

2016 yılının gençleri “Pele” adını duyduklarında ne hissediyorlar acaba? Muhtemelen “o da kim” diyorlardır. Hani bazı isimler geçmişte başka bir gezegende yaşadığınızı hissettirir ya, Brezilyalı futbol tanrısı Pele de o isimlerden biridir sanırım ama tanrılar bile unutulur.

Tanrı tanımlaması abartılı olabilir ancak sırf Pele'nin maçını izlemek için Nijerya’nın Biafra ile yaptığı savaşta 2 günlük ateşkes ilan edilmişti diye yazsam adamın şöhretini az çok tahmin edersiniz. Daha da ötesi var; Brezilya Ligi'nde oynanan bir maçta Pele'nin oyundan atılması sonrası taraftarlar isyan etmiş ve hakem ne yapacağını şaşırıp hayatından endişe edince kırmızı kart gösterip attığı Pele’yi 15 dakika sonra oyuna tekrar almıştır. Futbol tarihinde eşi benzeri olmayan bir vaka!

Bu yüzden, Pele: Bir Efsanenin Doğuşu,, Brezilya varoşlarından çıkıp gelen ve kökeni kölelerin savaş tekniği olan Cappoeira’ya kadar dayanan “Ginga” tekniğini (bunu da filmden öğreniyoruz) mükemmele ulaştırarak tüm zamanların en büyük futbolcusuna (Kimileri bu unvana Maradona’yı layık görür) dönüşen Edson Arantes do Nascimento’nun hikâyesini öğrenmek için iyi bir fırsat.

Yazının sonuna saklamadan fikrimi açık edeceğim; filmi sevdim, hem de dengeli yazılmamış senaryosuna, sıradan oyunculuklarına ve eski Hong Kong aksiyonlarının ilkel sinema diline benzeyen kopuk kurgusuna rağmen. Çünkü Pele: Bir Efsanenin Doğuşu butik bir tarafı olmayan, daha çok seyirciye oynayan bir film, buradan bir “Ali” çıkmayacağının herkes farkında. Tıpkı bizim seyircinin çok sevdiği ama eleştirmene yaranamayan gişe filmlerimiz gibi basit bir seyirlik ancak en aşağıdan gelip en yukarı çıkan bir hayatın hikâyesine sahip ve bu da filmi duygusal açıdan etkileyici yapıyor. Film, Rottentomatoes sitesinde eleştirmenler tarafından katrana bulanıp tüy yapıştırılmışken (%23) seyirci bağrına basmış (%70). Şunu yazabilirim o halde; sinemaya giden ve iyi vakit geçirmek isteyenlerin sıkılıp çıkacağı bir film değil Pele...

Film, Pele’nin (röportajarında da bahsettiği gibi) hayatının dönüm noktası olan 1958 Dünya Kupası şampiyonluk maçının etrafında bir daire çiziyor. 1958 yılında henüz 17 yaşında olan genç Pele takımını şampiyon eden golü atmakla kalmıyor kendi efsanesinin de temellerini atıyor. Bu bakımdan senaryonun doğru bir başlangıç yaptığını ancak filmin hem başlangıç hem de finale konu olan kupa sekansına yetişeyim derken sürekli takılıp düşen kurgusu hikayeye zarar veriyor.

Spor filmlerinin en etkileyici tarafı müsabaka görüntüleridir. Formül genelde şu şekilde işler: potansiyeli belli eden bir müsabaka + hazırlık (antrenman) süreci + ispat müsabakaları: final müsabakası… Pele’de de bu formül işliyor ama film derme çatma kurulmuş dramatik yapıdan ziyade temposu düşük maç sekanslarında çakılıyor. Bu sekansların koreografisi zayıf ve bu yüzden de seyirciyi gaza getirme ihtimali pek yok gibi. Pele’nin hatırına dikkatle izlense de çok daha iyisi yapılabilirmiş. Gerçek Pele’nin oynadığı Zafere Kaçış (Escape to the Victory – 1981), 35 yıllık bir film olmasına rağmen bunun için iyi bir örnek olabilir.

Filmde pek çok yan karakter olmasına rağmen Pele’nin babası haricindekiler seyircide bir sempati yaratamıyor, fona yapışan karton resimlere dönüşüyorlar. Aslına bakarsanız filmin 107 dakikalık süresi Pele’den gayrısına alan açmaya yetmiyor. Bu yaşam öyküsünün hakkı 10 bölümlük bir HBO ya da Netflix dizisinde verilebilir belki de…

Rol dağılımına ise diyecek bir şey yok. Çocuk Pele’yi canlandıran Leonardo Lima Carvalho da, ilk beyazperde deneyiminde genç Pele’yi oynayan Kevin de Paula da başarılı. Çok kısa bir anda ise Pele’nin kendisini de izleme şansına kavuşuyoruz ki biyografik filmlerde bunu görmeye bayılırım.

Favela Rising (2005) ve The Two Escobars (2010) gibi çarpıcı belgeselleriyle hatırladığımız Zimbalist (Jeff Zimbalist ve Michael Zimbalist) Biraderlerden bir Pele filminin gelmesi iyi oldu ancak sinemacı geçmişlerine bakarak fazla beklentiye kapılmadan izlerseniz keyif alabileceğiniz bir seyirlik. Ne de olsa bir tanrının filmini çekmek kolay değil, ara sıra tökezlemelerine şaşırmamalı.

[email protected] – twitter.com/murattolga

(Kaynak: http://www.beyazperde.com/filmler/film-221374/elestiriler-beyazperde/)

PELÉ KİMDİR?

Edison "Edson" Arantes do Nascimento veya bilinen ismiyle Pelé (d. 23 Ekim 1940; Três Corações), forvet mevkiinde görev almış eski futbolcudur.

Dünya'da bilinen adıyla Pelé, 23 Ekim 1940'ta doğdu. Aile tarafından Pepe takma adıyla çağrılırdı ama kuzenleri ve küçük arkadaşları tarafından yaramaz anlamına gelen 'Peli lakabı takıldı, bu lakap zamanla Pelé oldu. 11 yaşında keşfedilene kadar ayakkabı parlatıyordu. 4 yıl sonra onu keşfeden De Brito, bir gün Santos'un yöneticilerine "Bu çocuk dünyanın en iyi futbolcusu olacak." dedi. Sonraki sezonda Pelé, ligin yıldız oyuncusu olunca bu sözün doğruluğunu ispatlamış oldu.

Kariyerine Brezilya Ligi'nin o zamanların en iyi takımlarından Santos'ta başlayıp ve yine ünlü bir kulüp olan Cosmos'ta bırakmıştır. Futbol tarihinde en çok gol kralı olan futbolcudur. Cosmos forması ile bir sezon boyunca ligde 52 maçta 12 gol kaydederek "en fazla gol atan gol kralı" olarak futbolu bırakmıştır.

Dünya'nın gelmiş geçmiş en iyi futbolcularından biri olarak kabul görmektedir. 3 kere, FIFA Dünya Kupası'nı kazanan takımda yer almıştır. İlk dünya şampiyonluğunu 1958 yılında yaşadı. Futbol kariyerinde 1281 gol atarak kırılması çok zor olan bir rekora imza atmıştır. Bununla beraber Pele, kariyeri boyunca 6 defa bir maçta 5'er gol kaydederek ayrı bir başarıya daha imza atmıştır. 30 defa da bir maçta 4'er gol kaydeden Pelé tam 92 maçta da hat-trick yapmıştır.

Nijerya Pelé'nin maçını izlemek için Biafra ile yaptığı savaşta 2 günlük ateşkes ilan edilmiştir.

Bir başka olayda Brezilya Ligi'nde oynanan bir maçta Pelé'nin oyundan atılması sonrası taraftarlar isyan etmiş ve hakemi zor durumda bırakmıştır. Bunun üzerine Pelé 15 dakika sonra oyuna tekrar dönmüştür. Bu olayda en dikkat çeken şey ise hakem hakkında hiçbir cezai işlem uygulanmaması hatta hakemin takdir edilmesidir.

2013 FIFA Ballon d'Or Prix d'Honneur ödülünü ilk kez alan oyuncudur. (Kaynak: Wikipedia)