HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Hişyar Özsoy, Dışişleri Bakanlığı'nın 2018 bütçesi görüşmelerinde, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Hükümete yakın basında Doğu Perinçek'in paralel Dışişleri Bakanı gibi konuştuğunu söyleyen Özsoy, 'Ergenekon'cuların iç ve dış politikaya müdahale ettiğini savundu.

CHP'nin bilgisinin Perinçek'in çeyreği kadar olmadığını iddia eden Özsoy, "Ben iddia ediyorum, CHP'nin bilgisi Doğu Perinçek'in bilgisinin çeyreği kadar değildir. Hükümete yakın basına bakıyorum sanki paralel Dışişleri Bakanı gibi konuşuyor, şaşırıyorum. 'Rusya'yla ilişkileri düzelttik, darbeyi biz haber verdik' diyorlar. Kim bu insanlar? Gerçekten düşünüyorum. Mecliste grubu yok. Dış politikada öyle görünüyor ki bir Avrasyacılık güzellemeleri yapılıyor, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz. 'Ergenekon' denilen yapının dış politikaya müdahalesi olduğu tartışmaları söz konusu. Bu dengelerle hem iç hem dış siyaseti konuşmaya çalışıyoruz" dedi.

'KÜRTLER VAR VE STATÜ İSTİYORLAR'

Hükümetin Rusya'yla yakınlaştığını, ABD'den uzaklaşmanın merkezinde Kürt halkının statüsünün durduğunu öne süren Özsoy şöyle konuştu:

"Rusya'yla yakınlaşma, Amerika'dan uzaklaşmanın merkezinde 'Suriye'de ne olacak, Rojava'da ne olacak, bu Kürt meselesi ne olacak?" tartışması var. Geçenlerde "Soçi'deki toplantıya PYD katılsın, katılmasın." tartışması üzerine Rusya Dışişleri Bakanlığından bir açıklama geldi ve "Bu insanlar oranın vatandaşı" dediler. Bakın, PYD'yle sıkıntı şu an yaşıyor olabilirsiniz. Ama Suriye'de bir denklemin kurulabilmesi için Kürtlerin o siyasal sürecin içerisine dahil edilmesi lazım. 'Kürtler' derken sadece Türkiye'yle iyi ilişkileri olan kesimleri söylemiyoruz, YPG, PYD dahil oradalar, orada yaşıyorlar. Yani buharlaşıp gidecek hâlleri yok.

Herkes şunu biliyor ki, eğer Suriye tek başına ayakta kalacaksa bir ülke olarak eski yapının, Baasçı yapının devam etmesi mümkün değil. Desantralize olacak bir şekilde. Desantralize olurken Türkiye'nin yapması gereken, 'Kapıyı kapatırım, aç bırakırım, zorlarım, bir gece Afrin'e girerim' demek değil. Türkiye'nin, aktif bir şekilde, oradaki Kürtlerin durumunun ne olacağına dair bir politika üretmesi lazım. Irak için bunu yapması lazım, Türkiye için bunu yapması lazım. Dolayısıyla, şimdi, Amerika, Rusya ve Avrupa Birliği'yle ilişkilere baktığımız zaman, yakınlaşma olabilir, uzaklaşma olabilir ama merkezinde Ortadoğu'da artık bölgesel ve küresel bir karakter almış olan Kürt meselesine yaklaşımın son derece belirleyici olduğunu düşünüyoruz. 100 yıl boyunca Ortadoğu'daki o statükonun dibine gömülen Kürtler varlar bir şekilde ve bir statü istiyorlar, bunu Irak'ta da istiyorlar, bunu Türkiye'de de istiyorlar, bunu Suriye'de de istiyorlar."

'İÇERİSİ DÜZELMEDEN DIŞ POLİTİKADA BAŞARI OLAMAZ'

İçeride, evde bu kadar çok sıkıntı olduğu zaman dışarıda toparlamanın çok fazla imkânı olmadığını düşünüyoruz. Dolayısıyla, dış politikanın içeride başladığını, burada başladığını düşünüyoruz. Zaten çok fazla tartışma konusu olan AB-Türkiye ilişkilerinde, Türkiye-Amerika ilişkilerinde bu durumlara baktığımız zaman şu içeride yaşadığımız meselelerin önemli oranda şekillendirdiği gerilimler bunlar.

BM'nin, Avrupa Konseyinin, Avrupa Birliği Komisyonunun, Avrupa Parlamentosunun bütün raporları hatırlatan Özsoy, şöyle devam etti:

 "Güçler ayrılığı hukuk devleti meselesi, demokratik standartlar, tutuklanan siyasetçi, gazeteci, sivil toplum üyeleri, işkence mevzusu yeniden tartışılmaya başlandı, ihraçlar meselesi, işten atılmalar, el konan mallar, akademinin durumu... Bunlar gerçek sorun alanları olarak var, ortada. Dolayısıyla evdeki bu sıkıntıları, bu sorunları gidermeden dışarıda da böyle çok proaktif, çok başarılı bir dış politika izlenebileceğini düşünmüyoruz"

(Kaynak: ETHA)