Mahkeme salonlarının baş köşesinde ''adalet mülkün temelidir'' yazar. Dün sabah Roboski’deki yaşadığımız operasyona baktığımızda adalet mülkün temelidir sözünün neyi ifade ettiğini bir kere daha hatırlamış olduk. Bu ne yavuz hırsız durumudur anlamak zor. Çözüm süreci başladığından itibaren ısrarla sürekli kamuoyu ile paylaştığımız şey sınırda asker provokasyonu idi.

Bu duruma karşı başta Roboski halkı ve Botan halkı asla sessiz kalmadı ve bu zamana kadar bu provokasyonları boşa çıkarmayı bildiler. Tüm bu bir senelik dönemde birçok kere karşı karşıya gelindi. O dönemin özelliği asker ile karşı karşıya geliniyor, bir süre gerginlik yaşandıktan sonra asker geri çekiliyor ve sorun ortadan kalkmış oluyordu.

7 OCAK TAKİPSİZLİK KARARI VE SALDIRILAR BAŞLIYOR

Bu durum tarihi 7 Ocak kararına dek bu şekilde devam ederken, egemenler arasında ittifak değişikliği diyebileceğimiz bir durum yaşandı. 7 Ocak’ta Askeri Mahkemece Roboski’de kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

AKP-Cemaat gerginliği de hat safhaya gelince, birden ittifaklar değişimine gidildi. Eskiden düşman olanlar bugün dost oluverdiler, hali ile eskiden dost olanlar da düşmana dönüşüverdi.

Aşağıda anlatacağımız yeni provokasyon sürecinin cesareti tamamen bu yeni dönemin ittifak değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Ordu birden tekrar eski rolüne dönmüş ve saklanan frakenştayn ortaya çıkıvermiştir.

15 OCAK SALDIRISI VE ÇİYA SERHAT ENCÜ’NÜN KAFASINDAN VURULMASI

Sürekli söz verilip sonra kaçamaklarla devam eden sınıra utanç yolu ve teli çalışmaları hızla devam ediyordu. Valinin sınırdaki çalışmaları kontrol için sınıra geleceğini duyan köylüler, 15 Ocak günü Vali'yi ve bu utaç yolu çalışmasını protesto etmek için Roboski yaylasında bulunan sınıra gitmek üzere yola koyuldular. Mela Seveki (Çatal kaya) bölgesinde asker ile aileler ve biz karşı karşıya geldik.

Sınıra bir buçuk kilometre kala Mela Seveki mevkiinde asker ve dışarıdan gelen korucuların mevzilenme çalışması yaptıklarının farkına vardık. Halkın yoğunluklu katılımı karşısında, önce o tamamlanamayan mevziler terk edildi, geri çekilme devam ederken hiçbir uyarı yapılmadan gaz bombası atılmaya başlandı.

Daha sonra sürekli mermi atıldığını seslerden anlıyoruz. Tepeye doğru ilerlediğimizde o yoğun mermi sağanağına maruz kalan genç arkadaşlardan birisi de Çiya Serhat Encü’dür. Çiya ilk defa böylesi bir hak arama eylemine katılır ve ilk defa katıldığı bu hak arama eyleminde kafasından vurulur ve oracıkta yere yığılır. Arkadaşları önce ambulans çağırır önce tepki alamazlar, bunun üzerine sırtladıkları arkadaşlarını Ubeydullah Encü’nün arabasına taşıyarak ambulansa kadar taşırlar ve o sırada hala devam eden mermi atışı altında yol alırlar.

Hem bir haftadır süren asker provokasyonu, daha önce gerçekleşen 34 insanımızı kaybettiğimiz katliam ve devamında gelmeyen adalet ve Çiya’nın yaralı vücudu orta yerde idi. Tüm bunlar olduğunda gençlerin ne yapması beklenir, doğal bir tepki ile orada bırakılan arabalara ve eşya’ya saldırmışlardı. Daha sonra araya bölgeye gelen BDP yöneticileri girerek araçlardan uzaklaştırıldılar. Daha sonra görüşmeler sonucu vali ile bu konuda görüşme sözü alınınca hak arama eylemi sona erdirildi.

16 OCAK VALİ İLE GÖRÜŞME

Vali ile görüşmek üzere bir heyet oluşturulur. Aralarında Roboski aileleri ve köyün ileri gelenleri ve il genel meclisi üyeleri ve BDP il başkanı ile birlikte vali ile görüşmeler yapılır. Görüşmede net bir şey çıkmaz. Vali sınıra bir tek konteyner koyarak denetimli sınır ticaretini sağlayacaklarını ifade eder. Giden heyet yol çalışmasının durdurulmasını ister. Bu konuda bir mutabakat sağlanır gibi gözükür.

19 OCAK SABAHI ABLUKA

19 Ocak aslında ilginç bir tarihtir, bir tesadüf mü yoksa göz dağı için bilinçli seçilmiş bir gün mü. Ermeni halkının en güzel çocuklarından biri olan Hrant da bundan 7 yıl önce katledilmişti. Göstermelik yargının ötesine geçmeyen bir yargılama ile dava, üstü kapatılmış bir devlet katliamı olma özelliği taşıyor.

Roboski katliamı da ikinci yıl dönümünü bitirmiş ve üçüncü yılına girdiği bu günlerde 19 Ocak 2014 sabah 5:00 gibi inanılmaz bir operasyon ile karşı karşıya kaldı.

Bu tarihte yapılan operasyon ile Roboski halkı şahsında Kürt halkına bir mesaj mı verilmek istendi. Bu savımızı güçlendirecek davranışları o gün gözaltına alınanlara karşı askerlerin davranışında gördük. Alınan bir çok kişi darp edildi. Bir binbaşının bu saldırı daha bir başlangıç bunun devamı gelecek demesi oldukça manidar ve düşündürücü.

Gözaltına alınanlara savcılığın suçlaması da düşündürücü ve manidar (kamu malına zarar, yağma,vs vs..)

Bu günlerde hükümetin manipüle etmeye çalıştığı suçlarla Roboskili ailelerin karşı karşıya gelmesi ne kadar garip bir kader olsa gerek. Bu gün hükümet çaldıklarını saklamak için tarihin görmediği kadar her şeye müdahale etti. Özellikle kendisi ve bakanlarına dokunan konularda öyle bir yaygara kopardı ki bizlere sadece ağzı açık seyretmesi kaldı.

Milyon euroları gözünü kırpmadan götürürken hiçbir kural tanımayan bu hükümetin savcısı, bu halkı yağmacılıkla, kamu malına zarar vermek ile suçlamaktadır. Hem de kendisine yakın olan bir yardım kuruluşu ile bu ülkenin silahlarını dünyanın en kanlı örgütü olan El kaide’ye götürürken yakalanmışken, biz katliam yaşandığında yaralılarımızı katırla taşırken, onlar tırlar ile silahları eli kanlı El kaide örgütüne götürdüler.

Katliamda yaralı olanlara helikopter yok ama, her türlü saldırıya helikopter daima hazır.

Teknik anlamında operasyonun bir bölümünü size anlatayım kanınız donsun. Gözaltı işlemi gerçekleşip ve herkes yukarıda bulunan Gülyazı taktik alayına götürülür ve görülür ki iki adım ileride bulunan Uludere ilçesine hiçbir acelesi olmaz iken gözaltına alınan kişiler helikopterler ile taşınır. Hani katliam sonrası soğuktan ve kan kaybından ölen en az 15 insanımız için bulunamayan helikopterler söz konusu saldırılar olduğu zaman işte bu gözaltında olduğu gibi çok dakikler.

Operasyonun asıl amacı Roboski için verilen hak mücadelesini kırmaktır.

Gözaltına alınanların isimlerine bakıldığında operasyonun amacı ortaya çıkıyor. Roboski katliamından sonra hiçbir şekilde geri çekilmeyip, her şeyi göğüsleyip Roboski katliamının faillerinin ortaya çıkarılması için mücadele eden isimler ki, bir ayrıntı daha bu isimler demokratik olarak anayasal hakkımız olan hak arama mücadelesine karşı saldırıları öngörmüşler ve geride bırakılan askeri araçları korumaya almışlardır.

Aslında başından beri bir meta gibi satın alınmaya çalışılan Roboskili ailelerin hak arama mücadelesi minimize edilmeye çalışılıyor. Yüce iktidar herkesi dize getirmişken nasıl olurda hala birileri kalkıp, ben seni de yargını da adaletini de tanımıyorum der. Tüm saldırılara karşı tam iki senedir yılmadan bir mücadele örer. İşte saldırı tam bu durum için gerçekleşmiştir. Yoksa kıçı kırık bir tüfek kırılmış, yok kaybolmuş ya da arabaları iki tekmelenmiş burası teferruat.

Şapkamızı önümüze koyup Herkesi Roboski muhasebesi yapmaya çağırıyorum.

Şimdi eleştiriyi kendimize çevirelim. Çiya için BDP dahil diğer siyasi partiler ve STK’lar büyük bir tepki gösterse idi, bu saldırı büyük tepkiler ile lanetlense idi, 19 Ocak saldırısını yapabilirler miydi?

Büyük ihtimal ile böylesi bir saldırı gerçekleşmez idi. Şimdi eğri oturup doğru konuşma zamanı, herkes şapkasını önüne koysun ve bir Roboski muhasebesi yapsın, hiçbir şey için geç kalınmış değil, dediğimiz gibi asıl mücadele daha yeni başlıyor. Burada ve uluslar arası kamuoyunda Roboski katliamının açığa çıkarılması için ortak mücadele geliştirme zamanı değil mi?

Unutmayın onurlu bir barış bu coğrafyaya tüm katliamlarla yüzleşmeden gelmeyecek, bu kadar açık yakalanılmış bir katliamı, asla kimse kendi sırtında yük olarak görmesin, bu gerçekten barış isteyen çevreler için fırsattır. Mehmet Sincar’ın dediği gibi tüm büyük kötülükler biz arkamızı dönüp sessiz kaldığımız için oluyor. Bunu unutmayalım.