Maç başlamamış, Volkan ısınmak için sahada, gel gör ki tribünlerden Volkan'a edilen küfürler Volkan'ı maça çıkmama yönünde karar almaya zorluyor ve Volkan soyunma odasına dönüyor.

Evet maalesef küfür bu oyunun içinde var, biz de ise biraz daha fazla var ve elbette keşke olmasa. Ben Volkan'ın buradaki tavrını yadırgamıyorum. Volkan'ın protesto hakkı vardır. Seyircinin de protesto hakkı olduğu gibi. İşin içine hakaret girdiği vakit işin rengi elbet değişebiliyor. Volkan da sahaya çıkmayarak ve sonuçlarına katlanmayı göze alarak bu protestoyu gerçekleştirme hakkına elbette sahiptir, kurallar ne diyor bilemiyoruz çünkü. Buna benzer bir olayı geçen yıl Trabzonspor'da oynarken adaşı Volkan Şen de yaşamıştı hatırlayacağımız üzere. Volkan Şen'e o gün herkes destek verirken bugün Volkan Demirel neden tartışılsın ki.

Ancak Volkan bu protestoyla gerçekleştirirken şunu da söylüyor, ben bundan sonra sahada ya da saha dışında hiç kimseye küfür etmeyeceğim. Benim anladığım en azından bu. Zira kendine yapılmasını istemediğini başkalarına yapmayacaksın.

Keşke Volkan örnek olsa mesela bu duruma dair ve Yöneticilerimiz, Antrenör, Teknik Heyetlerimiz, Futbolcularımız da bundan sonra "Evet durumun bu noktaya gelmesinde bizim de payımız var ve biz de bundan sonra küfür etmeyeceğiz hakaret etmeyeceğiz, gerginleştirici ve kutuplaştırıcı söylemlerden uzak duracağız dese. Olur mu ki acaba...?

Ya da kaldığımız yerden devam edip, topu tribünlere atmaya devam edelim, nasıl olsa taraftarın bir yayın organı, dertlerini haykıracakları bir alanları yok, zaten canınız istediğini alıyorsunuz istemediğinizi almıyorsunuz tribüne, meselede çözülmüştü değil mi pardon.

FUTBOLDA ŞİDDETİN NEDENİ YÖNETİCİLER

Daha net konuşalım futbolda şiddetinde küfrün de kaynağı taraftar değil, futbolu yönetenler. Futbolu yönetenler iktidarlarını sürdürmesinin en kolay yolu olarak suçu karşı tarafa yükleyip nefreti körüklemekte buldular çözümü bugüne kadar. Her şeyi doğru yaptıkları için de bu gün boş tribünlere oynuyoruz. Devşirme futbolculardan bahsediyoruz, Dünya sıralamasında 132. sıradaki Kazakistan’ı yenebildiğimiz için ne kadar mutlu olduğumuzu haykırıyoruz. En sonunda da gelinen nokta Volkan sahayı terk ediyor işte…

Sahayı terk etmesi gereken bir kesim daha var ancak medya mensupları, onların da bir protesto hakkı oldu Pazar akşamı. Şöyle sakin olup bir düşünelim mi? Tribünlerden küfür ediliyor, Volkan tribünleri protesto ediyor ve maça çıkmıyor. Maç çıkışı Volkan’ı görüntülemek isteyen medya mensuplarına güvenlik görevlileri saldırıyor, ortalık birbirine giriyor. Bir grup yönetici güvenlik görevlilerini savunuyor. Biz de futbol konuştuğumuzu sanıyoruz bu arada…

Bu arada sahi Volkan Demirel Milli Takım oyuncusu değil mi, neden yanlız çıkıyor, neden Milli Takım ile birlikte çıkmıyor sorusuda sorularımızın arasında. Fatih Terim Volkan'ı böyle mi anlıyor, yoksa basının önüne atıp böyle mi cezalandırıyor? Volkan'a en çok Fatih Terim'in sahip çıkması gerekmiyor mu?

DEVRİMLE YOLA ÇIKTIK, DEVŞİRMEDE KARAR KILDIK

Biraz da Milli takıma bakalım mı? Brezilya maçından sonra Fatih Terim'in açıklamalarında şu vardı, bu maçı gerçeklerle yüzleşmek adına oynadık. Ardından da devşirme sitemi ortaya atıldı. İyi de takımın yarısı devşirme zaten Almanya yetiştiriyor, kullanmak istediklerini milli takıma alıyor istemediklerini biz alıyoruz. Aldıklarımız da bin pişman. Ömer Toprak ve Hakan Çalhanoğlu mevzusunu bir türlü çözemiyoruz. Sorunun üzerinden bir yıl geçmiş ve kriz çıkıyor.

Soruna dair Leverkursen Sportif Direktörü Rudi Völler "Biz bu oyuncuların sorunlarını çözmek için görüşme talep ettik yanıt alamadık” diyor. Hakan Çalahanoğlu'nun babası ise "Biz, bu konuda Fatih Terim’den bir açıklama bekliyoruz. Hoca’nın tüm olanlardan haberi var. Bakın, Fatih Hoca’nın oğluna biri silah sıkmaya kalkmış olsa ne olur? Ben bir babayım. Fatih Hoca’nın aramasını beklerdim. ‘Bu olayı yatıştıralım’ gibi bir girişimde bulunmasını beklerdim. Ancak Fatih Hoca 1 yıldır susuyor. Bu olaydan Milli Takım’ın zarar görmemesi adına sustuk, konuşmadık, aramasını bekledik" demişti. Spor medyamızın tartıştığı konu ise Hakan Çalhanoğlu'nun ve Ömer Toprak'ın sakatlık raporları sahte mi, değil mi?

Burada bir olayı yok sayma hali yok mu? Ben çağırdım ve siz de geleceksiniz tavrı değil mi bu. Elbette bu üç oyuncu da kazanılmalı ancak bu şekilde mi kazanacağız bu oyuncuları? Burada idari bir eksiklik yok mu? Ve durum böyleyken bu oyuncular bizi neden tercih etsin. Ha birde özür beklendiği söyleniyor Hakan Çalhanoğlu’dan ki bu şaka olmalı.

Devşirme futbolcu mevzusuna geri dönelim. Federasyon Başkanından, Kulüp Yöneticilerine, Milli Takım Antrenörden Medya'da kalem tutan herkesin ortak görüşü altyapı... Peki alt yapıda ne yapılıyor, nasıl bir projeye sahibiz, atıyorum önümüzdeki beş yılda futbolcu yetiştirebilecek miyiz? Belçika, Almanya, Hollanda örnekleri önümüzdeyken biz ne zaman bu sisteme geçebileceğiz, yani ne zaman üreten bir futbol kimliğine sahip olacağız ya da böyle bir çabamız var mı? Görünen o ki yok, çözümümüz devşirme sistemi.

Fatih Terim Milli takımın başına geçerken devrim ve reform sloganları hakimdi... Bugün geldiğimiz nokta devşirme sistemi. Futbolumuz en büyük isminin bize sunduğu çözüm yolu bu.

HERKSE HALİNDEN MEMNUN

Aslında şunu gayet iyi biliyoruz, kimsenin futbolcu yetiştirmek şu bu umurunda değil, herkes bulunduğu konumdan pek memnun, Yöneticilerimiz de, Başkanlarımız da, Antrenörümüz de, Futbolun en büyük ihalelerini alanlarda, kulüpleri gırtlaklarına kadar borçlandırıp en ufak bir hesap vermeden çekip gidenler de çok mutlu.

Vaziyet böyleyken futbolcu yetişse ne olur, yetişmese ne olur, tribünler boş kalsa ne olur, dolsa ne olur... Kimin umurunda...! Az biraz Almanya’dan alırız, biraz devşiririz… Olur size Milli takım işte…