Dar, ezberci, skolastik kalıplara takılıp kalmayan, ölene dek her geçen gün kendini geliştiren, kendisini tanıyanlarda olumlu kalıcı silinemez izler bırakan Durdu Hocamız artık bizlere hatıralarıyla, eserleriyle ışık tutacak.

1974’ten beri tanıdığım ve her geçen gün yoğunlaşan derinleşen ilişkimizin hiç azalmadığı, mahpushanede aynı komünde kalıp, birlikte yemek yediğimiz, volta attığımız, direndiğimiz, dayak yediğimiz 12 Eylül faşist darbesini Mamak zindanında birlikte karşıladığımız, faşist darbecilerinin vatandaşlıktan çıkardıkları Durdu Gevher, TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) örgütlenmelerinde aktif olarak yer almış, demokratik mücadeleyi politik mücadeleden ayırmamış ama dar anlamda politik mücadeleye de hapsetmemiş, devrimciliği bir yaşam biçimi olarak uygulayan gelişmiş bir kişiliğe sahipti. Toplumsal mücadelede katılımcı, şeffaf, demokratik işleyişe önem veren, dar grupçuluk girdabına düşmeyen, haksızlığa uğrayanın ve haksızlık yapanın diline, dinine, ulusuna politik bakışına bakmaksızın her türlü sömürüye baskıya direniş sergileyen gelişmiş bir kişilikti.

Kürt-Alevi köyleriyle komşu Türk-Sünni köyde doğup büyümesine rağmen, ailesinden aldığı eğitimin de etkiyle farklı olanlara, ezilenlere yapılan haksızlıklara karşı çıkmış, her zaman ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların safında yer almıştı. Haksızlık yapanlar kendilerine ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist deseler de, kişilerin dediklerine göre değil davranışlarına, yaptıklarına bakarak değerlendirir gerektiğinde karşı çıkardı.

1961 Anayasası sonrası Türkiye’de gelişen toplumsal mücadele ile birlikte atıldığı demokratik siyasal devrimci mücadelenin ön saflarından hiç ayrılmamıştır. Bu mücadeleye katılan kimileri gibi ideolojiyi katı dinsel bir anlayışla ele almamış, her geçen gün kendini daha da geliştirmiş, bilgisini ve mantıksal muhakemesini kullanmayı hiçbir zaman ihmal etmemiştir. Bu nedenle iktidarı ele geçirme mücadelesini temel alan (çoğu zaman tek alan) dar politik mücadele zemininden ziyade (aktif politik mücadele içindeki devrimcilere her türlü desteği esirgememekle birlikte), toplumsal gelişmeyi ve değişmeyi temel alan geniş iktidar mücadelesinde emek harcamış mücadele etmiştir. En küçük ekonomik demokratik hak mücadelesinin bile her türlü farklılıkları şiddetle yok eden Türk-Sünni anlayışla tarihten gelen bir bağnazlıkla boğulduğu coğrafyada verdiği mücadele egemenler tarafından kendisinin tehlikeli olduğu, etrafı zehirlediği söylentileri yaymalarına neden olmuşsa da bu durum kendisini tanıyanlarda kopmaz sıcak, derin, insani bağların oluşmasını engellememiştir.

Müslümanlar- Müslüman olmayanlar, Türkler ve diğerleri, (özellikle Ermeniler), Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımını ulusal, dinsel, sınıfsal baskı ile en ufak demokratik hakların kullanılmasını bastırmaya yok etmeye çalışan faşist anlayışın gericiliğin güçlü olduğu bir coğrafyada devrimci mücadelenin kökleşip yaygınlaşmasında kayda değer katkısı olmuştur. Sayısız öğrencinin velisi olmuş, fakir fukaranın, Kürt, Türk, Alevi, Sünni herkesin dertlerine derman olmaya çalışmış, tüm öğrencilerinin ve ilişkiye girdiği genç yaşlı insanların kişiliklerinde örnek tavır ve davranışlarıyla olumlu, silinemez izler bırakmıştır.

Kendisini Hamdullah Erbil vasıtasıyla tanıdığım Durdu Gevher’in oturduğu, demir tokmaklı dış kapısı bahçe içindeki binanın avlusuna bağlı iple açılan evde Malatya Beylerderesi’nde katledilen Hasan Basri Temizalp ve İlker Akman’ın da kaldığını sonradan öğrendim, ama başkasından. Kendisi, yaptıklarını anlatmaz, anlatmayı sevmezdi. Yaptıklarının anlatıldığını duyunca da ikaz ederdi, ama mektupla. O kadar ince yapılıydı ki, olumsuz gördüğü davranışları karşısındakine söylemektense mektupla ikaz ederdi. (Hollanda’da para kazanmaya başlar başlamaz kaldığım cezaevine düzenli olarak para gönderdiğini ama parayı alıp almadığımı soran mektup göndermediğini söylediğimi başkalarından duyunca beni de mektupla ikaz etmişti.)

durdu-gevher

12 Eylül faşist darbesi, birlikte kaldığımız Mamak Askeri Cezaevine on beş gün erken gelmişti. 12 Eylül Mamak’ta 28 Ağustos 1980’de başladı demek daha doğru olur. Faşist cunta tarafından cezaevini zapturapt altına almak için özel olarak görevlendirilen Raci Tetik, 28 Ağustos’ta tüm mahpusları yüksek duvarlarla çevrili havalandırmaya çıkartmış, -kimilerini gerisin geriye atsak da- yağmur gibi gelen gaz bombaları bizleri yarı baygın hale getirmiş, Allah Allah nidalarıyla çatıdan atlayan askerler yarı baygın olan bizleri yüzükoyun yatırarak 5x5’lik uzun sopalarla vurup vücudumuzu morartmadan öte karartmışlardı. Ama Durdu Abi gibi bizlerden biraz daha yaşlı olanları (akıl hocaları oldukları iddiasıyla) özel olarak havalandırmanın ortasına toplayıp öyle dövdüler öyle dövdüler ki, devrimci bir örgüte yardımdan tutuklanmış kamyon şoförü Mustafa Yalçın dayaktan öldü.

Maraş Katliamında kendi evinde kalmadığından katledilemeyen Durdu Gevher; tüm ülke çapında estirilen 12 Eylül faşist terörün baskılarını yaşamış, Mamak Zindanı girişindeki demir kafeste yayıncı İlhan Erdost’un dayaktan öldürülmesi, Diyarbakır zindanındaki vahşet, Mehmet Ceren ve Fehmi Özarslan’ın Maraş’ta işkencede katledilmeleri ve Maraş Sıkıyönetim komutanlığının kendisini örgüte şef yapılmak üzere aradığını öğrenmesi üzerine yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır. Yurt dışında faşizme karşı demokrasi mücadelesinden hiç kopmamış, öğretmenlik yapmak için mülakatına katılan öğretim-eğitim görevlilerin, ‘gerçek bir eğitimci ve devrimci’ olarak nitelendirdikleri Durdu Hoca 12 Eylül faşizmi tarafından vatandaşlıktan çıkarılmıştır.

Avrupa’daki sosyal ve siyasal yaşamını kendisi için yeterli görmemiş , ‘yaptığım esprimle insanı tebessüm bile ettiremediğim ülkede daha fazla durmanın anlamı kalmamıştı’ diyerek doku uyumsuzluğu yaşadığı yurtdışından dönmüştür.

Tren kazasında ölen mücadele arkadaşı Muhammet Arifioğlu için ‘Ahır Dağının Omcası’ kitabını derlemiş, ardından ‘Maraş Olaylarını Solcular mı Çıkardı’, ‘Maraş’ta Soldan Yürüdüm’, ‘Mamak Ardından Tavşan Yaşamı’ kitaplarını kaleme almıştır. Yurtdışındaki yaşamını ve mücadelesini anlatan kitabını bitiremeden aramızdan ayrılmıştır.

Maraş demokratik, sosyalist, devrimci tarihinde emekleriyle kazıdığı izler hiç silinmeyecek.

Durdu Hoca’mızı hiç unutmayacağız.