Bir dünya acı, mesnetsiz iddialar, algı operasyonları ve zorbalıklar sıralanabilir, bir ağızdan Kürtleri bir ''sorunla'' ifade etme geleneği için.

Evinin yakınında oyun oynarken paramparça olmak, bir duvar dibinde polisin yaylım ateşiyle delik deşik olmak, karanlık bir sokakta enseden kurşunlanmak, cezaevinde işkenceden geçmek, ''Kürt sorununu'' yaratan acı ve aşağılanmalar için sıralanabilir.

**********

Bana göre bu sorun bir başka sorunun devamıdır. Aynı şekilde acılar da geçmişteki acıların devamıdır.

Yani demem o ki Kürtlerin yaşadıkları acılar ve bu acıların doğurduğu sorunlar, ''Ermeni meselesinin'' devamıdır.

Bugün Kobani'de, Deyri Zor çöllerinde yaşam mücadelesi veren Kürtler, zamanın sükunetine kulak verdiklerinde Ermenilerin çığlıklarını duyacaklardır.

Şengal dağlarında başları taşta susuzluktan can veren Kürt çocukları, sürgün kafilelerinin ayaklarının altında ezilen Ermeni yetimlerine nasıl da benziyor değil mi?

Aynı şekilde Alevilerin yaşadığı inanç meseleleri, karakteri tahammülsüzlük olan devlet zulmü, diktatörün ağzından dökülen ırkçı güzellemeler, fıtrat havadisleri, bunların hepsi ''Anadolu’yu Ermenilere cehennem eden'' o insafsızlığın neticesidir.

***********

Şimdilerde çirkin bir algı operasyonu faaliyetine meze edilen Dersim katliamını da bu minvalde değerlendirmek isabetli olacaktır.

Yüz yıl evvel yaşanan elim hadiseler için esef duyması gerekirken, bünyesindeki ırkçılığa meyleden bir anlayışa inanmak saflık olur.

''Affedersiniz daha da kötüsü bana Ermeni dediler'' diyen neslin, Dersim için kerhen özür dilemesi, kendi faşizmini görmezden gelerek CHP'yi yerden yere vurması neyin nesidir!

Siyasi rantın mı yoksa ahlaksızlığın eseri mi?

Dersim katliamından bahsederken, İttihat Terakki'nin Ermeni halkına reva gördüğü barbarlıktan hicap duymuyorsanız insanlığınızı sorgulayın derim.

************

Davutoğlu, son Dersim çıkarmasında 1938’i hiç anmadan şöyle dedi: “Oğlumu benden sonra asın, diye yalvaran bir babanın göz önünde oğlunu asan bir zihniyet, zalim bir zihniyettir. Biz yüzleşiyoruz ve söylüyoruz. Size zulmedildi ve ayıp edildi.”

''Haklısınız zulmedildi o insanlara ve bütün o muameleler ayıptan ziyade alçaklıktı.''

Sayın Başbakan, yürekliyseniz hadi yüzleşelim!

Biz bağrı yanık anaların ahını soralım, siz acılı anaları meydanlarda yuhalatan anlayıştan bahsedin.

Biz Roboski'de buz kesen vahşeti soralım, siz birlikten bütünlükten bahsedin.

Biz Madımak'ta can yakan barbarlığı soralım, siz zaman aşımına uğrayan davayı hayırla yad eden kepazelikten bahsedin.

Biz Gezi Parkında öldürülen Alevi gençlerini soralım, siz ''Alevilik Ali'yi sevmekse en iyi Alevi benim'' diyen yobazlıktan bahsedin.

Biz Fırat'ın kıyısında kaybolan koyunun mesuliyetini üstlenen şeffaflıktan bahsedelim, siz acıları tekmeleyen hoyratlıktan, kul hakkına abanan hırsızlıktan bahsedin.

Biz polislerce saçından sürüklenen kızları soralım, siz ''başörtülü bacılardan'' bahsedin.

Biz ''vurmayın ölüyorum'' diyen Ali İsmail Korkmaz'ı soralım, siz ''Bizim medeniyetimizde, esnaf ve sanatkar gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır.

Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hakimdir'' diyen diktatörlükten bahsedin.

************

Yüzleşebilir miyiz Sayın Başbakan?

Biz safi hislerimizle sormaya, sizi anlamaya hazırız. Peki siz, aynı yüreklilikle cevap verebilir misiniz?

İttihat Terakki saflarına selam çakıp Dersim'de vicdan yapmak en hafif tabirle ikiyüzlülüktür.

Barışı tesis etmek için de samimiyet ve dürüstlük gerekir, kibirden uzak hakşinaslık gerekir.

************

''Sizin yönettiğiniz bir ülkede, çocukları öldürdüğünüz bir ülkede, sonrada öldürdüğünüz çocukların annelerini yuhalattığınız bir ülkede, Kobane düştü düşecek diye sevinç çığlıkları attığınız bir ülkede, insanların kafasını kesen, kadınlara tecavüz eden IŞİD barbarlarını büyütüp beslediğiniz bir ülkede, bir insanın kendini zor durumda hissetmesi için başka bir şeye gerek var mı sizce?”

Kıymetli arkadaşım Mevlüt Temur'un bu nefis cümleleri, ne menem bir ülkede hangi koşullarda yaşadığımızın ilanıdır.

Velhasıl azı vicdan, çoğu ikiyüzlülük olan bir anlayıştır bu anlayış.