Milliyetçi çizgideki Yeniçağ gazetesi yazarı Ahmet Takan'ın “Katırların altına saklanan gerçekler...Şok Uludere raporu” başlıklı yazısında yoğun bir nefret söylemi var. Bunu görüp harekete geçen bir tek savcı dahi kalmadı mı bu ülkede?

Ahmet Takan'ın yazısında kullandığı bilgiler sizce kim tarafından bu kişiye ulaştırılmıştır?

Bu kişi nelere ya da kimlere güvenerek bunları yazabilmektedir?

Bir an önce bu durum aydınlatılmalıdır. Bu bilgiler bu kişiye eğer asker ya da polis tarafından ulaştırılmışsa, bölgede görev yapan bu asker ya da polisler tespit edilmeli ve gerekli cezalandırılmaya gidilmeli. Yoksa bu görüş ile bölgede görev yapan birisinin, yeni katliamları düşünmediğini söylemek saflık olacaktır.

Her twitimizi, ya da sosyal medyanın diğer alanlarında nerede ise kullandığımız her kelimeyi cezalandırmak için her türlü çabayı sarf eden savcılar şimdi neredesiniz?

Ahmet Takan'ın yazısındakileri Roboski'de yaşayan bir barış aktivisti olarak cevaplamak istiyorum. Gördüğüm ne ise onu paylaşacağım:

***

"Bu katırlar bir seferde 3 bin adet sigara paketi taşıyabilmektedir. Her sigaradan asgari 1 TL. kazanıldığı düşünülürse, bir katırın sınır dışından her gelişi sahibine en az 3 bin TL. bırakmaktadır." (Yeniçağ Gazetesi Köşe Yazarı Ahmet Takan)

Belki bir kaç kişi sınır ticaretinden bir şeyler kazanabilir. Yoksa bütünü düşündüğümüzde tamamen art niyetli bir yaklaşım izleniyor. Bu denilen paraları kazanmak ancak bir hayal, açık söyleyeyim bu yazarın dediği gibi olsa belki ben bile bu işi yapmak isterdim.

Genelleme olarak gelindiği için, ben de aynı şeyi yapacağım. Fakat kötü niyetli bir köstebek kullanarak değil, bunu 3 senelik deneyimlerime dayanarak yapacağım. Bu dedikleri tamamen art niyetli bir tarife, benim gözlemim ise sınır ticareti yapan köylüler günde tek sefer yapabiliyor. Sigara getirildiğinde 100 lira para alıyorlar. Mazot taşıdığında ise 150 lira civarında para kalıyor.

***

"10 katırıyla bir gecede kaçakçı 30 bin TL para kazanabilmektedir. Bunun yanında zaman zaman katırların altına silah bağlanarak teröristlere de silah nakli yapılmaktadır. "(AT)

Yukarıdaki hesaba bakıldığında ise bir günde kazanılan para TC devletin Cumhurbaşkanının aldığı parayı geçiyor. Bu belirlemeye diyecek söz bulamıyorum. Benim yaşadığım yerde bildiğim ya da gözlemlediğimi söylemek gerekirse yaşadığım yerde ikinci katırı ya da üçüncü katırı olan ev sayısı çok sınırlıdır. Size hane hane sayabilecek kadar bu duruma hakimim fakat, Ahmet Takan muhbiri gibi bunları sayacak değilim. Bölge'de yaşayan herkesin iyi bildiği durumu muhbir bilinçli olarak saptırıyor. Silah olayına gelince bu tamamen komedi, askerin tüm gidişleri kontrol ettiğini iyi biliyoruz.

***

“Uludere’nin Gülyazı ve Ortasu köylerinde yaşayan insanlar özellikle katırları kullanarak kaçakçılık yapmaktadırlar. Hemen her hanede ortalama 8-10 katır bulunmaktadır.” (AT)

Uludere ve Roboski köylerinde her hanede 8 ya da 10 katır bulunduğu ifadesinin tamamen uydurma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Asker -devlet provokasyonunu meşrulaştırmak için geliştirilen bir söylem olduğunu söyleyebiliriz. Katır almaya parası olmadığı için at ile sınır ticaretine giden köylüleri tanıyorum.

***

"Bu kadar para kazanan kaçakçıların köydeki yaşam şartları mükemmel durumdadır. Bahsi geçen köylerde 300-400 hane bulunmakta ve evlerin çoğunun önünde en az bir adet lüks olmak üzere ilave 2 ve bazen de 3 adet araba bulunmaktadır. "(AT)

Bu yazarı ya çok büyük bir oyuna getiriyor bir muhbir, ya da bilerek lades yapıyor Ahmet Takan. Söylediği yerler oto galeri dükkanı mı yoksa köy mü? Anlayan varsa beri gelsin. Benim bildiğim en iyi araba köyün ileri geleni Alihan Özhan'a ait Chevrolet marka arabadır. Onun fiyatı ise bilemedin 100 bin lira, ki bildiğim kadarıyla ile Alihan Özhan da kaçağa gitmiyor. Belki bir iki kişide de bu şekilde lüks araba var ya da yoktur.

***

"Ancak Gülyazı ve Ortasu köylülerince yapılan kaçakçılık tamamen bölücü terör örgütünün gözetiminde ve talepleri doğrultusunda gerçekleştirilmekte; terör örgütü hem bundan para kazanmakta ve hem de zaman zaman bu katırların altına bağlanmak suretiyle KCK üyelerine silah temin etmektedir. Irak kuzeyinden getirilen küçük baş hayvanların altına dahi hafif silahlar (tabanca, makineli tabanca vb..) bağlanmaktadır"(AT)

Buraya geldikten sonra sınır ticareti üzerine araştırmam da oldu. Bu araştırmalarım sonucunda sınır ticaretinin PKK'nin çok öncesinde yapılan bir şey olduğunu gördüm. Hatta karşı tarafta yaşayan halk ile burada yaşayan halk ile akraba olduklarını ve sınırların çok yakın tarihte değiştiğini düşünürsek, burada yaşayan insanların yaptığı şeye o zaman daha sağlıklı bakarız. Burada yaşayan insanların geçmişine baktığımızda devlet de, sınır da, PKK de daha çok genç sayılır. PKK'yi bilmiyorum fakat dost sohbetlerinde askerlerin sınır ticareti yapan köylülerden para, yada benzeri şey talep ettiğini biliyoruz. Hayvanların altına silah saklayıp götürme işi ise, belki yazar bilmeyebilir fakat traktör sesi ile tepelerinde İHA’lar uçmakta iken mi bu tür şeyler yapılıyormuş. Bir de kuzeyden yani Türkiye'den silah nasıl buluyorlar, bu da ayrı sorulması gereken bir soru.

***

"Söz konusu köydekiler aç olduklarını dile getirmekte, ancak köyde son derece güzel bir şekilde inşa ettikleri 3 katlı, beş katlı evlerinin önündeki Mercedes, BMW araçların hesabı sorulduğunda verememektedirler. En verimsiz dönemde dahi aylık bir katırın kazancı 25.000 TL’yi bulmaktadır. Her hanede 8-10 katırın olduğunu düşünün... Her iki köyde de 4-5 dozer ve bir o kadar kepçe bulunmaktadır. Bunlar köylülere aittir. " (AT)

"Şu anda Gülyazı ve Ortasu köyleri (Sınır hattına yaklaşık 10 km. mesafede) yaylaya çıkıyoruz bahanesiyle sınıra 1.5 km. mesafedeki ŞİRİT yaylasına taşınmaktadırlar. ŞİRİT yaylasının hemen sınır karşısında PKK cirit atmaktadır. Gözle açıkça görülebilmektedir. PKK emretmiş köylüler de buraya sözde yaylaya çıkmışlardır. Zira buradan kaçakçılık çok daha kolay olacaktır onlar için. Zaten bulundukları köyler de yayla köyüdür ama bu bahaneyle sınırdaki askeri daha da zorlayacağa benzemektedirler.” (AT)

"Terör örgütünün amacı, bölgede görev yapan TSK mensupları ve korucuları psikolojik baskı altına almak. Uludere’de yaşanan olaylarla ilişkili görüştüğüm kaynak, “şu net olarak görülmüştür ki; özellikle Şırnak-Uludere bölgesinde yaşayan insanların birçoğu, kendilerini 2011’de yaşanan elim olay sonrası, kaçakçılık yapmaya hak kazanmış bireyler olarak görmekte ve sınırda görev yapan askere karşı sürekli saldırgan tavırlar sergileyerek ve yaşananları bambaşka bir şekilde bölge milletvekillerini de kullanarak basına aktarmaktadırlar” (AT)

Bu üstteki üç paragrafı birlikte işlemek istiyorum. Yazarın ve muhbirinin bahsettiği üç katlı beş katlı ev görmek isteyenlerin Gülyazı köyü Şantiye mahallesine gelmelerini öneririm. Gelsinler ve görsünler banyoda bulaşık yıkayan insanların zenginliğini. Ahmet Takan siz de gelin, Kürt halkı demokrattır. Siz ne yaparsanız yapın, yine de Kürt halkı gelen misafirine kim olursa olsun saygı ile yaklaşır. Bu arada belki ezberiniz bozulabilir.

Bakın size bir şey hatırlatayım. Sene 2012. Gülyazı (Bejuh) köyünün Hakkari yönünde bulunan çıkışında sivil bir minibüs kaza yaptı. Roboski halkı kadını ve erkeği ile kaza yapan minibüsün olduğu yere koştular. Aracın yanına geldiğinde aileler bir araba dolusu yaralı ve ölü asker ile karşı karşıya kaldılar.

Belki de Roboski katliamında bile görev almış askerler vardı o arabanın içinde. Sizin anlattığınız halk orada olsa arkasını dönüp gider ve yaralı olanlar da ölebilirdi. Sizin Samanyolu Haber benzeri belirlemeniz bunun yapılmasını getirirdi.

Peki orada ne oldu? Ölmek üzere olan asker “anne” dediğinde o askeri dizine yatıran ve ölünceye kadar başında duran Roboski halkıydı. Yaralıları karakola götürdüklerinde o yaşamlarını yitirmiş askerleri karakol kabul etmedi. İddia ettiğiniz gibi 8-10 katırları, arabaları ve yatları olmasa da, etrafınızda pek görmediğinizi düşündüğüm ve çok değer verdiğim insanlığı burada göreceğinizi garanti ediyorum.

PKK 'nin Şirit yaylasından gözle görülebildiği iddiasına gelince. Size bu bilgiyi taşıyan muhbirin asker olduğunu anlıyorum. Peki bu bilgiyi getiren asker orada ne iş yapıyor değil mi? Bence siz muhbiriniz tarafından oyuna getirilmişsiniz. Ben bir çok defa Şerit yaylasına gitmeme ve bir o kadar gerilla görmek istememe rağmen hep elim boş döndüm.

Emir - talimat meselesine gelince bu sizin muhbirinizin bağlı olduğu yerde geçerlidir. Kediyi bile insafsızca bir kenara sıkıştırırsanız, yüzünüze atlar ve yüzünüzü tırmalar. Ben Roboski'ye geldiğimden beri gördüğüm şey ise askerin ve valinin Roboski katliamından sonra bile, her türlü yöntemi devreye sokarak sürekli sınır boyunda provokasyon peşinde olduğudur. Hatta bu yüzden birçok köylümüz yaralanmıştır. Yine ben dahil Roboski aileleri ve köylüleri nerede ise her ay adliye koridorlarındayız.

Sınır ticaretinin meşruluğuna gelince bu konuya yukarıda değindim. Sınır köylülerinin bunun meşruluğu için kimseden izin alması gerekmiyor. Şimdi başta sorduğum soruyu tekrarlıyorum. Bu kadar nefret suçu yüklü cümlelere soruşturma açabilecek bir savcı bu coğrafyada yok mudur?

Bu gazeteci ve onun bölge kaynağı eğer, asker, polis, ya da mit elamanı ise araştırılıp bulunmalıdır. Gazeteci nefret suçu işlerse cezalandırır ve bir ölçüye getirebilirsiniz. Fakat bölgede bu gazeteciye bu belirlemeleri yaptıracak kaynak eğer üst düzey bir memursa, ikinci Roboski çok yakındır diyebilirim.

Roboski katliamından dolayı, ya da sınırda yaptıkları provokasyonlar yüzünden TSK 'ya ya da TSK'da memur olan kişilere dönük, sosyal medyada eleştiriler yaptığı için Roboski aileleri sürekli cezalandırılmaya çalışılıyorken, bu tür yazılara Türk hukuk sisteminin sessiz kalmasının oldukça düşündürücü olduğunu söylememe gerek yok diye düşünüyorum. Yalnız burada gelişebilecek her türlü katliamdan bu tür şeylere sessiz kalan yargı memurları sorumludur, bunu unutmayın.

............

Kaynak:

* http://www.yenicaggazetesi.com.tr/katirlarin-altina-saklanan-gercekler-sok-uludere-raporu-34016yy.htm