Murat Köylü / KAOS-GL

AKP tarafından parlamento gündemine taşınan cinsel suçlara ilişkin yasal düzenleme sivil toplum ve muhalefet tarafından endişe ile karşılandı. AKP, kamuoyunu günden güne daha çok geren çocuk cinayetlerine, kadın cinayetlerine ve cinsel saldırılar meselesine, bir torba yasa potpurisi arasından yanıt verdi. Bu "yeni" düzenlemeler, koruyucu ve önleyici unsurlar içermemekle, sistematik yaklaşıma sahip olmamakla ve sivil topluma ve akademiye danışılmadan Genel Kurul’a taşınmış olmak ile eleştirildi. Kaygı yaratan bir diğer konu ise akranlar arası karşılıklı rızaya dayalı cinselliği cezalandıran hükümler içermesiydi.

Milletvekili Aylin Nazlıaka, bu hususlardaki düşüncelerini paylaşmak için kaosGL.org’a konuştu...

AKP’nin cinsel şiddet suçlarına dair koruyucu ve önleyici politikalar önermek yerine salt cezai veya idari düzenlemeler yapmaya öncelik vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin ülke yönetiminden anladığı şey "algıları yönetmek". Bu, cinsel suçlar düzenlemesinde de ortaya çıktı. Kadın cinayetlerinin yanına bir de çocuk cinayetleri ve tecavüzleri de eklenince kamuoyunda isyana yol açtı. AKP’nin bir şeyler yapması gerekiyordu. O da, her zamanki gibi, yapısal çözümlerle gelmek yerine, kamuoyu vicdanını bir nebze rahatlatacak rötuşlarla yetindi ki bu rötuşların kendi çaplarında da olsa işe yarayacağı oldukça tartışmalı. Birkaç ceza kanunu maddesinde değişiklik yapmaktan ibaret kalan siyasi hamleyi sadece muhalefet partileri değil, kadın örgütleri, çocuk hakları çalışan sivil toplum kuruluşları da kıyasıya eleştiriyor. Yasama tekniği açısından, bu kadar önemli konuların geniş tartışılmalara olanak vermeden torba yasa içinde geçiştirilmesi de son derece sorunlu. Sivil toplum kuruluşları bu yasama sürecinde de yok sayıldı.

AKP kadına yönelik şiddet ve çocuğa yönelik şiddet söz konusu olunca neden köklü değişim hedeflemiyor?

AKP’nin böyle bir vizyonu yok. Toplumu dönüştürecek, cinsiyet eşitsizliğini ve bundan kaynaklanan cinsel saldırı suçlarını engelleyecek politikalar öngörmek yerine, topu yargıya ve ceza hukukuna atıyorlar. Bunu da güçlü bir siyasi iktidar olarak yapıyorlar. Oysa bu kadar derine nüfuz etmiş sorunlarla mücadele etmek için topluma önderlik edecek siyasal iradeye ihtiyaç var.

AKP iktidarı, erkek iktidarı. AKP için kadın veya çocuk birer meta. Kadın ve çocuk, AKP’nin 2023 Türkiye’si vizyonu doğrultusunda adım adım "hiçleştiriliyor". Şiddetin önüne geçilmesi için kadının ve çocuğun güçlendirilmesi gerekir. AKP’nin imzaladığı ve onayladığı uluslararası sözleşmelerin esas itibariyle ruhunda bu vardır. Ulusal mevzuatın ve politikaların da ruhunda bu olmalıdır. Oysa bu yasanın mantığı, çocukların korunmasına ve güçlendirilmesine değil, failin cezalandırılmasına dayanıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın çocuk tecavüzlerini önlemek için "çocuklara çığlık atmayı öğretmeyi" tavsiye ettiği bir hükümetten söz ediyoruz! AKP’nin topu attığı yargıya baktığımızda da benzer erkek iktidarını görüyoruz. Yargının ne durumda olduğunu görmek için son yıllarda kamuoyu gündemine gelen davaları ve yargıçların kendilerini hukukçu değil, baba yerine koyduğu mahkeme kararlarını anımsamak yeterli olur.

Akran cinselliğini yasa yolu ile engellemeye kalkmak ne gibi sonuçlar doğurur?

Avrupa Konseyi standartları, akranlar arası karşılıklı rızaya dayalı cinsel davranışı cinsel gelişimin bir parçası olarak tanır. Akran cinselliği, cinselliğe dair bilginin edinilmesinin bir yolu olarak tanınır ve kesinlikle cezalandırmaz! Bu deneyimden onları yoksun bırakmak, çocukları ve gençleri cinsel suçlardan korumaz. Tam tersine onları güçsüz ve eğitimsiz kılar. AKP kendi dar ideolojisini çocuklara, gençlere, kadınlara yasalar yolu ile giydirmeye çalışmaktansa, kendi sorumluluk alanındaki esas meselelere kalıcı çözümler üretmeye odaklansa iyi olur. Bugün Türkiye’de 30 bine yakın kayıp çocuk var. Çocuk yoksulluğu, çocuk işçiliği, okullardaki eğitim kalitesi ve okulda kalma süresi gibi konularda son derece geride kalmış durumdayız. Her yeni güne yeni kadın cinayetleri ile uyanıyoruz.