Kobani’de gerçekleşen IŞİD saldırısında yaşamlarını yitiren insanlarımızın sayısı 200’ü geçmiş durumda.

IŞİD’in bu saldırısı i devlet ne kadar inkar etse de, 29 Kasım 2014 tarihinde olduğu gibi, Türkiye sınırından sızma ile gerçekleşmiştir. O gün de Kobani’ye yapılan araçlı bombalı saldırının, devlet ne kadar inkar etse de, Mürşitpınar’da sınıra sıfır olan buğday silolarının olduğu yerden yapıldığını herkes iyi biliyor. Devletin IŞİD canilerine verdiği desteği ve topraklarını onlara tahsis ettiğini bilmeyen kalmamıştır.

Hele en son Tel Abyad (Gri Spi) sınırında olan Akçakale sınır kapısında yaşanan bir olay her şeyin belgesi gibidir. IŞİD barbarlarından ya da uçak saldırılarından korunmak için Akçakale sınırına dayanan sivillerin Türkiye’ye geçmesine izin verilmemesi ve IŞİD’in orada bulunan halkı zorlayarak geri getirmesine seyirci kalması, her şeyin özet belgesi gibiydi.

Hatta YPG Gri Spi’ye yaklaştığında, savaşmadan kaçan IŞİD’li çeteler ile askerlerin nerede ise hatıra fotoğrafı gibi kameralara yansıyan karelerini herkes hatırlar. İnsanlığın katilleri ile hatıra fotoğrafı çektirenlere bu coğrafya hiç de uzak değildir. Hrant Dink’in katili Ogün Samast, Samsun’da yakalandığında da aynı kareler çıkmıştı ortaya.

Ben Suruç sınırında iken kendi gözlerim ile askerin IŞİD’e verdiği desteği gördüm. IŞİD o zaman yavaş yavaş Kobani’ye doğru Türkiye sınırını kullanarak yaklaşmaktaydı. Mertismail köyü civarında askeri bir birlik bulunuyor. Tam o dönemde asker sınırda nöbet tutan halka var gücü ile saldırıyor, biz de kısmen askeri engelleyebiliriz düşüncesi ile köyleri dolaşıyoruz. Tam o esnada karakol binasının arkasından Türk askeri eskortluğunda IŞİD füzelerini geçirdiler. Bir saat Kobani bu füzeler ile dövüldü. O zaman asker-polis’in zincir nöbeti tutan halka bu kadar amansız saldırısının nedeni de ortaya çıkmış oluyordu.

Düşünün ki ben nerede ise sınır bölgesinde 7 ay kaldım. Bize bu saldırılar nerede ise haftada bir yapılıyordu. Biz de direnip böylesi bir yardımı engellemek için elimizden geleni yapıyorduk. Saldırılar tamamen IŞİD teröristlerin ihtiyaçlarına göre yapılıyordu. Bazı bölgelere ihtiyaca göre saldırılırken, bazı stratejik bölgeler tamamı ile boşaltılarak, IŞİD teröristlerin kullanımına açıldı. Bu yüzden bu köyleri boşaltmak için her türlü oyunu sergilemekten geri durmuyorlardı.

Ben şahsen Kobani’de iki ay kalmış, Fırat suyunun YPG ile IŞİD arasında doğal sınır olduğu Cerablus ve yıkılan köprüleri, Cerablus’dan Kobani’ye kadar kaç güvenlik noktası olduğunu görmüş birisi olarak Türk devletinin açıklamalarını inandırıcı bulmadığımı söyleyebilirim.

Diyelim ki Türkiye devleti olmadan bir yolunu bulup Kobani’ye giren Işid büyük bir katliam yaptı. Bu Türkiye devletinin sorumluluğunu ortadan kaldırır mı? Türkiye devletinin bu zamana kadar Işid’e verdiği destek, yardım, lojistik kamuoyuna yansımıştır. Muhaliflere sivil yardım adı altında El-Nusra ve Işid’e götürülen tırlar dolusu silah deşifre olup kamuoyuna yansımıştı. Türkiye devleti, yine IŞİD teröristlerinin geçmesi için sınırlarını gevşek bırakmıştı. Hatta bu anlamda en çok, YPG’nin özgürleştirdiği Gri Spi’nin karşısında bulunan Akçakale’yi kullanıyorlardı. Biz Suruç sınır bölgesinde iken, Avrupa’dan gelen bir yabancının elinde bir kroki yakalamıştık. Kroki Akçakale sınırını gösteriyordu. Yani bir Işid’li Avrupa’dan hiç bir zorluk yaşamadan, Gaziantep üzerinden, Akçakale’ye oradan da Suriye’ye geçebilmektedir.

Kobani katliamını yapan bir gurup IŞİD’linin katliamı yaptıktan sonra, güvenli bölge olarak gördüğü TSK’ya sığınması da söylediklerimi doğrulamaktadır.

Tüm bu yardımları yaptıktan sonra, hükümetin ya da Cumhurbaşkanının kalkıp da “bizi terör ile aynı göstermeye çalışıyorlar” demesi, “Kobani’de gerçekleşen katliamlarda sorumluluğumuz yok” demesi hiç inandırıcı bir açıklama değildir. Uluslararası güçlerin ya da ABD’nin Kobani katliamı üzerine yaptığı açıklama Türkiye’yi aklamak üzerinedir. Daha önce birçok kez kendi sınırlarını denetlemediği için Türkiye devletine IŞİD konusunda uyarılar yapan ABD, Suriye/Kobani işgalinde ortak hareket ettiği partnerinin başına bir şey gelmemesi için susmayı yeğlemiştir.

Uluslararası güçler, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi terörizme karşı ciddi şekilde bir şey yapmak zorundadır. IŞİD’e karşı tek fiziki mücadele yürüten Kürt halkına sadece uzaktan uçaklar ile bombalama yolu ile yardım etmek ve sadece alkışlamak, çok güzel mücadele veriyorsunuz demek yeterli değil. Katar-Suudi Arabistan, Türkiye’nin İslami teröristlere destekleri bir sır değil, BMGK ya da uluslararası kamuoyu eğer IŞİD teröristlerine karşı Kürt halkına destek vermek istiyorsa, mutlaka bu teröristleri destekleyen ülkelere de yaptırım uygulamak zorundadır.