Bugün herkes ‘inci’ küpelerini taksın, dünya ‘inci’ günü ilan edelim. Ama herkes ‘inci’ küpe takarsa, bu acaba toplu bir eylem gibi algılanır mı? Öyle algılanırsa halimiz nice olur?

Kapatırlar bizi ne olacak.

Kapatmak derken?

Kapatırlar işte, önce ağzını, sonra beynini.

Var git!.. Beynimi nasıl kapatacaklar, düşünmeme de engel olacak değiller ya.

Olurlar, olurlar…

Ya hu nasıl olacaklar, düşünmeye engel olunur mu?

Yaparlar, yaparlar…

Bellemişsin; ‘olurlar, yaparlar’. Amma çok korkmuşsun.

Sen korkmuyor musun?

Bilmem, korkuyor muyum? Yani bilmiyorum.

Bunu söylerken bile endişelisin. İnkar etmiyorum, korkuyorum ben, bir ‘inci’ küpe için hayatımı ateşe mi atayım, işimden olup çoluk çocuğu ele güne muhtaç mı edeyim, ya arkamda benim için üzülecek olanlar?

Yani, tamam da, ne bileyim, bütün bunlar bir ‘inci’den mi kaynaklı şimdi?

Mevzu ‘inci’ değil, o kadar insanın bir ‘inci’ etrafında toplanıp birleşmesi.

Şimdi biz o ‘inci’yi takmaz isek, bize dair bir şey kalmayacak ama.

Evet zaten sorun da bu.

Yani ‘biz’i mi istemiyorlar.

Seni, sizi, ‘inci’ni, senin ‘inci’ye hissettiklerini, ‘inci’ye yüklediğin anlamlarını, ‘inci’ ile yaşadıklarını, geçmişini, tarihini…

Bir günü ‘inci günü’ ilan edemeyecek miyiz yani?

İlla ki istiyorsan edersin ama malum şarkıyı söylemeyi kabul ediyorsan.

Nedir o şarkı?

‘İnci’lerim döküldü,

Toplayamadım.

Küçük hanım geldi,

Saklayamadım.

Ikırcık mıkırcık,

Kız saçların kıvırcık,

Sana dedim "Sen çık."