Gazeteci Fehim Taştekin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Sincar yeni bir Kandil olma yolunda, buna müsaade edemeyiz" açıklamasını değerlendirdi.

Şengal Dağı gerçekten Kandil olma yolunda mı?” sorusuna irdeleyen Taştekin, “2014’te sayıları 7-8 bini bulan peşmerge güçleri İD ile savaşmadan bölgeden çekilirken PKK’nin silahlı kanadı HPG’nin Şengal Dağı’ndan Rojava’nın savunma gücü Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) de Suriye tarafından koridor açması Apocu hareketin Ezidiler arasındaki popülaritesini artırdı.

“PKK’nin yükselişine karşın hem Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi hem de peşmergenin Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlı kanadı ciddi boyutta itibar kaybetti” ifadelerini kullandı.


Fehim Taştekin’in Al Monitor’da yayınlanan, “Şengal ikinci bir Kandil olur mu?” başlıklı yazısı şöyle:


Musul operasyonuna müdahil olmak için Haşd El Şabi’nin Sünni temizliği yapacağı argümanını kullanan ama sonuç alamayan Türk hükümeti şimdi Irak’a olası bir müdahale senaryosu için Şengal’in (Sincar) PKK’ye üs olduğu gerekçesini işliyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Sincar yeni bir Kandil olma yolunda, buna müsaade edemeyiz" diye çıkışarak meseleye daha büyük bir ciddiyet kattı.

 
Türkiye’nin müdahale uyarısı, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Joseph Dunford’un 6 Kasım’daki Ankara temaslarında da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar tarafından gündeme getirildi. Hürriyet’e konuşan üst düzey bir yetkiliye göre Dunford, ulusal güvenliği ilgilendiren böylesi bir durumda Türkiye’nin müdahale etme hakkının olduğunu söyledi.
 

Yetkiliye göre Şengal’in Kandil’e dönüşmesinde ölçünün ne olduğuna dair de iki kıstas söz konusu: PKK’nin Şengal’de yönetime el koyması ve burayı Suriye ile Irak arasında geçişlerin sağlanabildiği lojistik bir üsse dönüştürmesi.
 

Peki, Ezidilerin tarihi yerleşim merkezi Şengal ve bu halka en zor zamanlarında sığınak olan Şengal Dağı gerçekten Kandil olma yolunda mı?

 
Yönetime el koymak gibi bir şey söz konusu mu?
 

Esasen Şengal’deki PKK varlığı, İslam Devleti’nin (İD) bölgeyi işgal etmesiyle yeni bir mücadele alanının açıldığı 3 Ağustos 2014’te başlamış değil. PKK’nin Ezidiler arasında yer edinmesinin en az 20 yıllık bir geçmişi var. 2003’te Amerikan işgalinden sonra bölgenin yeni bir türbülansa girdiği süreçte Kürdistan Bölgesel Yönetimi Şengal’i Kürdistan’a katmak için buradaki peşmerge varlığını artırırken PKK de daha bariz bir şekilde kendine nüfuz alanı açtı.

 
Ancak 2014’te sayıları 7-8 bini bulan peşmerge güçleri İD ile savaşmadan bölgeden çekilirken PKK’nin silahlı kanadı HPG’nin Şengal Dağı’ndan Rojava’nın savunma gücü Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) de Suriye tarafından koridor açması Apocu hareketin Ezidiler arasındaki popülaritesini artırdı. PKK’nin yükselişine karşın hem Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi hem de peşmergenin Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlı kanadı ciddi boyutta itibar kaybetti.

 
Peşmerge kaybettiği itibarı geri kazanmak ve PKK’nin önünü kesmek için Şengal’i kurtaran operasyonda daha atılgan bir strateji izledi. Barzani yönetimi bazı önde gelen Ezidi aileleri ve din adamlarını yanında tutsa da PKK’ye yönelimin önüne geçemedi. İD’in yarattığı şokun gölgesinde HPG’nin yardımıyla Ezidi öz savunma güçleri Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ve Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) organize oldu. Sivil ve siyasi kanatta da Şengal Kurucu Meclisi oluşturuldu. Bu meclis diasporada da örgütlenerek birçok uluslararası platforma erişim imkânı buldu.

 
Yine PKK’nin yönlendirmesiyle, bir dönem Beka Vadisi’ndeki Mahsum Korkmaz Akademisi’ne benzer şekilde, Şengal Dağı’nda efsanevi Kürt savaşçı Dewrêşê Evdî adını taşıyan bir akademi kuruldu. Bu akademide siyasi ve sosyal konularda teorik dersler veriliyor. Eğitmenlerin çoğu Ezidi. Burada Saddam döneminde orduda ya da peşmergede görev yapmış Ezidiler de eğitmenler arasında. Akademide kursları tamamlayanlar farklı alanlarda çalışmalara katılıyor.

 
KDP’nin çizgisi dışında askeri ve siyasi alternatiflerin ortaya çıkması Barzani yönetimini ziyadesiyle rahatsız etti. Şengal bölgesinde yaklaşık 4 bin Ezidi’nin yer aldığı peşmerge gücüyle dengeyi kendi lehine değiştirmeye çalışan Barzani yönetimi alternatif bir Ezidi kadın birliği de kurdu.

 
Fakat son bir yılda Ezidi inancına yönelik suç ve nefret içeren dini propagandanın tuhaf bir şekilde artması Ezidiler arasındaki güvensizlik duygusunu daha da derinleşiyor. Bu da birçok Ezidi’nin geleceğini Erbil’le değil Bağdat’la garanti altına alabileceğini düşünmesine neden oluyor.

 
Musul’a operasyon hazırlıkları yapılırken Irak hükümetinin YBŞ ve YJŞ’yi meşru güç olarak tanıyıp bir kısmına maaş bağlaması Erbil’in rahatsızlığını daha da artırdı. Gerçi Bağdat’ın yardımı yeterli olmadığı gibi sonradan da kesildi.

 
Şengal’de bulunan gazeteci Seyit Evran’ın Al-Monitor’a verdiği bilgilere göre, Bağdat’ın bin kişilik maaş taahhüdüne rağmen sadece 500 kişi için ödenek gönderildi. Gelen miktar YBŞ ve YJŞ bünyesinde yer alan yaklaşık 2 bin 500 kişiye dağıtıldı. Ödemeler üç ay önce tamamen kesildi. Ödeneğin kesilmesi de peşmergenin Musul operasyonuna katılması konusunda Erbil ile Bağdat arasında varılan mutabakata bağlanıyor.

 
Peşmerge ile birlikte Şengal’in merkezini özgürleştirdikten sonra köylerde İD’le savaşı sürdüren YBŞ ve YJŞ şu aşamada Musul’un merkezi ve Tel Afer’e yönelik operasyonda yer almıyor. Katılım için Irak hükümetinden çağrı bekleniyor. Yine de Ezidi güçleri kendilerini Musul operasyonunun bir parçası olarak görüyor. Sonuçta kritik bir güzergâhta yer alan Şengal, idari olarak Musul vilayetine bağlı.

 
BÖLÜNMÜŞ ŞENGAL

 
Şengal’in geleceğinin ne olacağına dair tartışmalar, PKK-KDP arasındaki gerilim ya da rekabet eşliğinde sürüyor. Tabloya bakıldığında askeri ve siyasi olarak Ezidi yerleşim merkezlerinin iki rakip güç arasında bölündüğü görülüyor. Peşmerge ve PKK çizgisindeki örgütler Şengal’in merkezini birlikte kontrol ediyor. Ayrıca HPG’nin hem Şengal Dağı hem de Şengal’in merkezinde karargâhı var. HPG’liler buralarda kendi üniformalarıyla faaliyet yürütüyor.

 
Şengal Dağı’nın yanı sıra Sinunê ve Hanesor gibi nüfusları 30 bini bulan köylerde YBŞ ve YJŞ’nin varlığı öne çıkıyor. Sinunê’de iki tarafın da kaymakam atamasıyla ikili bir yönetim ortaya çıktı. Her iki tarafın da kontrol noktaları var. Buna benzer ikilikler yer yer ufak çaplı gerilimlere yol açıyor. Hanesor’da YBŞ’nin varlığı daha fazla. Burada kaymakamlık ve emniyet binaları YBŞ’nin kontrolünde. Suriye sınırındaki Rabia’yı da YBŞ ve peşmerge birlikte kontrol ediyor. Sınırda iki tarafın da kontrol noktası var. Bu yüzden birbirini gözetmek zorundalar.
 

ÖZERKLİK VE ULUSLAR ARASI KORUNMA İSTENİYOR

 
Ezidi Kültür Vakfı Başkanı Sosyolog Azad Barış’a göre, tarihteki 72 ölüm fermanına ilaveten İD yüzünden yaşanan son katliamdan sonra Ezidiler kendilerine sağlam güvence arıyor. Bu güvenceyi de iki yerde görüyorlar: Kendi öz savunma gücüne sahip otonom bir bölge kurulması ve bu bölgenin uluslararası koruma altına alınması. Hala kamplarda yaşayan Ezidiler katliamların tekrarlanmayacağına dair güven içinde olmadıkları için evlerine dönemiyor.

 
Azad Barış düşüncelerini Al-Monitor’la şöyle paylaştı: “Kürtler arasındaki münakaşadan dolayı Şengal’in geleceği belirsiz. Şengal’in kaderini Ezidilere bırakmak istemiyorlar. Bu halkın kaygı ve korkuları ciddiye alınmıyor. Herkes kendi Ezidi’sini yaratma çabası içinde. Bu süreçte YNK (Kürdistan Yurtseverler Birliği) arka planda kaldı. Şengal’deki hakimiyet PKK ile KDP arasında şekilleniyor. KDP, Ezidileri kazanmaya çalışıyor. Peşmerge içindeki Ezidiler de DAİŞ belasından kurtulduktan sonra gerekirse özerk yapılanmaya gideriz diyor. Ama halk içinde artan oranda PKK çizgisine kayış söz konusu. Diasporadaki Ezidiler arasında da PKK ile kendilerinin daha güvende olacağını düşünenlerin sayısı artıyor. KDP’nin kurduğu televizyon kanalında bile KDP eleştiriliyor, ‘KDP’ye kalırsak Ezidilerin canları ve hakları garanti altında olmaz’ diyenler çıkıyor. Tabii KDP’ye güvenmiyorlar ama PKK ile ilgili de bir taraftan güven diğer taraftan ‘Bunlar Komünist’ propagandasının etkisiyle ne olacak korkusu var.”
 

Azad Barış, Şengal’in ikinci bir Kandil olacağı tespitine de katılmıyor: “Kandil benzetmesi gerçekçi değil. Bir kere coğrafi ve topoğrafik koşullar farklı. Şengal’i bir gerilla üssüne dönüştürme imkânı yok. Bir tarafı düzlük ve çöl diğer tarafı çıplak dağ. Evet, Ezidilere kendilerini savunma imkanı sunuyor ama Kandil gibi bir gerilla yerleşimi için uygun değil. Şengal’in Kandil’e dönüşeceği iddiası hem abartılı hem kötü niyetli. İdeolojik zeminde PKK’nin varlığının olduğu doğrudur ama işin özünde burada bir Ezidi örgütlenmesi söz konusu. Bütün dertleri yeni bir katliamdan korunma imkanlarına sahip olmak. Onun için örgütleniyorlar. PKK’nin de ikinci bir Kandil’e ihtiyacı yok. PKK Şengal’de 1993’ten beri var. Düzenledikleri toplantılara binlerce kişi katılıyordu.”

 
Al-Monitor’a konuşan Ezidi asıllı gazeteci Eyüp Burç da Barış ile aynı kanaatte: “Şengal’in ikinci Kandil’e dönüştüğü iddiası bir Türk egemen jargonudur. KDP de aynı şeyi kendisine yakın bazı Ezidilere söyletiyor. Ancak politik ve askeri olarak Şengal, PKK’nin KDP’den daha çok hak iddia edeceği bir yer haline geldi. KDP, Ezidileri soykırımla yüz yüze bırakmanın kompleksiyle hareket ediyor. Ezidilere koridor açan güçlerin orada olmasından rahatsız, çünkü onlara o ihaneti hatırlatıyor. Şengal için uluslararası bir korumanın sağlanacağını düşünüyorum.

"Orayı PKK’ye de vermezler. Ama PKK bir faktör olarak kalır. Bana göre PKK, Şengal’den kolay kolay vazgeçmez. Çünkü Şengal Batı ve Güney Kürdistan’ın kilididir. Ezidilerin dünyasında PKK her zaman vardı. Abdullah Öcalan kendini Şengal’le bütünleştirmişti. Kendisini Dewrêşê Evdî ile özdeşleştiriyordu. Öcalan’ın tek şiiri Şengal’le ilgilidir. Yani PKK’nin gündeminde Şengal uzun zamandır vardı. Kürtler arasında en seküler Kürt hareketi olduğu için bir yakınlık söz konusu. Ben çözümü Güney Kürdistan’ın siyasal birliği içerisinde Şengal’i de içine alan özerk bir Ezdixan’ın kurulmasında görüyorum. Saldırıya açık sınırları da uluslararası güç tarafından korunmalıdır. Ancak Ezidiler bu şekilde topraklarına dönebilirler. Çünkü kimseye güvenmiyorlar. Bu insanları topraktan koparıp Batı’ya taşımak da bu inancın bitirilmesi demektir. Yok olma sürecini önlemek için özerklik ve koruma şart.”
 

Gazeteci Seyit Evran’ın tespiti de şöyle: “PKK gittiği yerde bir direnme kültürü oluşturuyor. Bu kültürün etrafında askeri ve toplumsal bir örgütlenme yaşanıyor. Türkiye’nin korkusu da budur. HPG’liler 3 Ağustos’ta Şengal Dağı’nda devreye girdikten sonra bu kültür burada da oluşmaya başladı. Bu, insanların direnebildiklerini görmesiyle ilgili. Özellikle gençler ve kadınlar öz savunma güçlerine katılıyor. KDP de ta 1990’larda bu türden etkileşimin önünü almak için PKK’lilere ‘Köylere inmeyin, ne isterseniz biz size getirelim’ diyordu. PKK’nin burada Kandil yaratma diye bir derdi yok. Daha doğrusu buna ihtiyacı yok.”


Şengal, gerilla aktivitesi için Kandil’in sunduğu koşulları garanti etmese de PKK son birkaç yılda yaşanan türbülanslar sayesinde İran sınırındaki Hanekin’den Irak’ın orta kesimlerine, Kerkük’ün güney kırsalından kuzeybatıda Musul’a kadar bir yay şeklinde geniş bir hatta görünür hale geldi. Irak içinden bakıldığında, Silopi’de sınıra yığılan tanklarla bu tür esnek ve dinamik bir süreci tersine çevirmek pek de kolay görünmüyor.