Abdullah Öcalan, bu hafta avukatlarıyla görüştü. ANF’den edindiğimiz bilgilere göre, görüşmede dile getirilen öenmli konular şöyle;

BU TÜR YAKMALARIN OLMASINI İSTEMİYORUM

Öcalan, 17 yaşında Lise öğrencisi Mustafa Malçok’un kendisinin yakalanmasının yıldönümünde protesto amacıyla kendini yakmasını, “Önüne geçemediğimiz için üzülüyorum. Bu tür yakmaların olmasını istemiyorum” diye değerlendirdi.

“Mübarek'e ilişkin bedduamız tuttu” diyen Öcalan, “AKP, hegemonyasını kurmaya çalışıyor. Bu böyle bilinmelidir, böyle anlaşılmalıdır, çok nettir bu. Buna karşı herkes elinden geleni yapmalıdır” dedi.

DİYARBAKIR MISIR’A DÖNSÜN DEMEDİM

“Basında benimle ilgili doğru olmayan birtakım haberler çıkıyor. Benim “Diyarbakır Tahrir meydanı olmalı” şeklinde talimat verdiğimi, savaşı başlatacağımı söylüyorlar. Yine AKP basında bizim için “seçim öncesi kaos yaratmak istiyorlar” diyor. Bunlar doğru değil, gerçeği yansıtmıyor. Ben buraya ilk getirildiğimde rahmetli Ecevit hükümeti vardı. Ecevit'le birşeyler yapılabileceğini düşündüm, o da bir şeyler yapmaya çalıştı. Biliniyor, olmadı. Ecevit tek başına olsaydı belki bir çözüm gelişebilirdi. Hatta Mesut Yılmaz'la bile bir şeyler geliştirilebilirdi ama bunu engelleyen iç ve dış güçler vardı.”

“Bu iç ve dış güçler hala var ve çözümün önünde engel teşkil etmektedirler. Dış güçlerin başında İngiltere geliyor. İçte de MHP bunu engelledi. Aslında bu süreç Özal'la başladı. O dönemde Özal ile görüşmeler oldu. Özal çözümden yana idi. Ama tasfiye edildi. Erbakan da bu konuda bir şeyler yapmaya çalıştı. Ama hepsi tasfiye edildiler.”

AKP’NİN YAKLAŞIMI KESİNLİKE TASFİYEDİR

“2006'da bazı görüşmeler yapıldığı söylendi. İçime sinmediği halde yine bir süreç başlattık. Daha önce de tek taraflı sınır dışına çekilme de olmuştu, sonunda büyük acılar da oldu. Bir şey yapmaya çalışırken bunun bir karşılığının olması gerekiyor. Siz tek başına ne yaparsanız yapın ne kadar çaba sarfederseniz edin bunun bir karşılığı olmadığı zaman bir sonuç elde etmek çok zordur. Elini boşluğa ne kadar vurursan vur ses çıkmaz. Karşılığında bir el olmalı ki ses çıksın. Burada esas bilinmesi gereken şey şudur. AKP'nin yaklaşımı kesinlikle tasfiye üzerinedir, çözüme yönelik değildir. Çok daha tehlikelidir. Bu hususlar iyi teşhir edilmelidir. Devlet değil ama AKP kesin olarak çözüm istemiyor, tasfiyeyi örüyor.”

“Erbakan, AKP ile ilgili “bunlar sömürücülerin muhasebecileridir” demişti. Çok doğru bir tespitti. Evet bunlar sömürücülerin muhasebecisidirler. Kendilerine de komisyon alıyorlar. Aldıkları bu komisyonla da bazı Kürtleri parayla kendilerine bağlıyorlar. Tasfiyeyi şimdi de bu şekilde yürütmeye çalışıyorlar.”

ÖNÜMÜN AÇILMASI GEREKİR

“Mart başına kadar ben bir açıklama yapacağım demiştim. Ne yapacaklarına kendilerinin karar vermeleri gerekiyor. Burada herkes, Devlet de bizimkiler de yükü omuzuma yüklüyorlar. Yirmi yıl boyunca Suriye'de aynı şeyi yaptılar. 12 yıldır da burada yine aynı şeyi yapıyorlar. Her şeyi benden bekliyorlar. Kapitalizmden dolayı kimsede vicdan kalmamış. Ben nasıl yapacağım bunu? İşte Cevat Öneş açıklamasında diyor ki Öcalan barışın önünü açmalıdır. Evet doğru söylüyor. Peki açmam için önümün de açılması gerekiyor. Ben bu koşullarda bunu nasıl yapabilirim? Pratik önderlik yapma koşullarım olmadığı halde bunu nasıl benden isteyebilirsiniz? Daha önce havuz örneğini vermiştim. Benden boş havuzda yüzmemi istiyorlar. Su yoksa veya dizlere kadarsa nasıl yüzebilirim? Eğer çözüm gelişmezse Diyarbakır hatta on Tahrir Meydanı bile olabilir. Eğer Tahrir Meydanı olacaksa bunu ben söylediğim için değil, kendi onurlarını korumak için yapmaları gerekiyor. Yapıyorlarsa yapsınlar, yapmıyorlarsa yapmasınlar, bu Diyarbakır'ın bileceği bir iştir. Diyarbakır isterse bunu çok rahat bir şekilde yapabilir. İşte KCK de mücadelelerini yürütebilecek durumda olduklarını söylüyorlar. Ben daha öncesinden savaş tarzlarını, gerillacılık tarzlarını eleştirmiştim. Ben bu Mart başındaki durumla ilgili yine söylüyorum. Demokratik çözümün gelişmemesi halinde Mart'tan sonra kimse şarlatanlık yapmasın. Hepsi için söylüyorum. Herkes ne yapacaksa onu yapsın. KCK, BDP, DTK ve Diyarbakır ne yapmak istiyorsa onu yapacak. Bunun sorumlusu ben değilim. Herşeyi benden beklemesinler.”

ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE AÇIKLAMA YAPACAĞIM

“Kısaca seçimlerle ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. Seçimlerin geniş bir yelpaze içerisinde ele alınması gerekir. Rahatlıkla 30 çıkarabilirler. Galiba bağımsız-demokrat adaylarla girilecek. Dürüst, demokrat, herkesin adayı niteliğinde kişiler aday gösterilirse olabilir. Biz barışa evet diyoruz, demokratik çözüme ve halkların kardeşliğine evet diyoruz. Askeri dayatmaya, askeri vesayete hayır diyoruz.”

“İşte 150 bin kişilik özel ordu, bir askeri vesayet dayatmasıdır. Bizim temel anlayışımız demokratik ulustur. Biz devletin bölünmesinden, parçalanmasından yana değiliz. Kardeşlikten, birlik beraberlikten, demokratik çözümden yanayız. Bunun için bugüne kadar gerekli mücadeleyi verdim, üstüme düşeni yaptım. Bizim mücadelemizin bundan sonraki adı, demokratik ulustur. Biz bu temelde bundan sonraki çalışmalarımızı Demokratik Ulus Anayasası şeklinde yürüteceğiz. Bunun sonucunda demokratik ulus anayasası konferansı düzenleyeceğiz. Önümüzdeki günlerde, Halkımıza somut demokratik çözümün belirdiği ya da belirmediği yönünde açıklamada bulunacağım. Eğer umduğumuz yönde bir gelişme olursa ben “demokratik çözüm umudu hala var” diyeceğim ve devam edeceğiz, yoksa ben aradan çekileceğim, herkes başının çaresine baksın, kendi kararını versin diyeceğim.”