Allah korkusu dördüzleri yaşattı’.
Anadolu Ajansı’nın geçtiği haberin başlığı bu.
Hikâye şöyle: İki yıl önce İnebolulu Özdemir çifti dördüzleri olacağını öğreniyor. Doktorlar bebeklerin ve annenin sağlığı için bebeklerden ikisinin kürtajla alınmasının doğru olacağını söylüyor. Fakat anne ‘Allah korkusundan kabul etmeyerek dördüzleri doğurmayı göze alıyor’.
Haberin geri kalanından öğreniyoruz ki bebekler zor bir doğum sonrası dünyaya geliyor. Yeterince büyüyemedikleri için iki ay boyunca İstanbul’un çeşitli hastanelerinin kuvözlerini dolaşıyorlar. Şimdi iki yaşına gelmişler fakat içlerinden biri sık sık havale geçiriyormuş.
Havaleye geleceğiz fakat Anadolu Ajansı’nın herkese örnek olsun diye müjdelediği haberin bir önemli detayını belirtmeliyim. 

***

Dördüzlerin babası anlatsın: “Çocukların masraflarını karşılayamaz duruma geldim. Dördüzler büyüdükçe masrafları da büyüyor. Kıyafetleri üzerlerine olmuyor. Çocuklarımızla dışarıya çıkmaya korkar hale geldik. Sokakta gezerken gördükleri bir şeyi isteyip ağlamaya başlıyorlar. Günde 15-20 bez harcıyoruz. Çocuklarımız, çocukluklarını yaşayamıyorlar. İhtiyaçlar bitmiyor. Çocukların okula başladıklarını düşünemiyorum bile. Çevremizdekilerin yaptıkları yardımlarla yaşamaya çalışıyoruz.”
En sevimli ve babacan yüz ifadelerini takınıp “En az üç çocuk” diyenler, kürtajın bir seçim olamayacağını din korkusuyla anlatanlar...
15-20 bez harcandığında, alınan maaş ancak kiraya yettiğinde, çocuklar çok ağladığında, herkes çok mutsuz ve sefil olduğunda, yetersiz hissettiğinde ortada yokturlar.
Bir kere bu vesileyle hatırlayalım. 

***

Dördüzlerin havale meselesine gelirsek... Umarım kalıcı bir nörolojik rahatsızlığın başlangıcı ya da habercisi değildir. Fakat bebeklerin beyin sağlığı ve doğum, dikkatlerden kaçan bir ilişki. Şimdi bakın:
Sezaryenin ‘gereksiz’ (Kime göre gereksiz? Kriter listesiyle hekimlik mi yapılır? Ohooo yani!) yapılmasını yasaklayan yeni düzenleme, hem doktorlar hem de anneler açısından büyük baskı unsuru oluşturuyor.
Doktorların bir kısmı, sırf bu düzenleme nedeniyle sezaryen olması gereken anneleri normal doğurtarak risk alacaktır. Yani hem Türkiye Jinekoloji Derneği hem de Türk Tabipler Birliği böyle düşünüyor ve ciddi endişe ediyor. Üstelik, demin söylediğim gibi işin bir de ‘çocuğun ilerleyen hayatına etkisi’ gibi minicik bir detayı daha var. 

***

Bebek beyninin normal doğum sırasında maruz kalacağı en küçük travma yahut birkaç saniyelik oksijen mahrumiyeti serebral palsi’den (beyin felci) zihinsel gerilik ve epilepsiye kadar birçok hastalığa sebep olabilir. Ve planlı sezaryen bebeğin beynini kurtarır. Doktorların takdir hakkını yasayla sınırlandırdığınız vakit, hayati hatalar yapma ihtimalleri artacaktır.
Sezaryen oranlarını düşüreyim derken doğum sırasında ölümleri ya da çok zor hayatlar yaşamak zorunda kalacak çocukların sayısını arttırmanın eşiğindeyiz.
Kürtajın bir doğum kontrol yöntemi olarak kullanılmamasını anlatmanın, sezaryen oranlarını düşürmenin bin tane stratejik ve doğru yolu var.
Yasak bunlardan biri değil. Kürtaj şimdilik yasağa dönüşmedi ama mahalle baskısı haberleri gelmeye başladı. Sezaryende ise...
Allah’tan korkusu olan bu düzenlemeyi kaldırsın. Vahim sonuçlar istatistiklere dönüşmeden...

NOT: Anadolu Ajansı’nın yazdığı habere niçin neşeli bir başlık attığını anlayamadım. Ya yazdıklarını okumuyorlar ya da okuduklarını anlamıyorlar. Geçtikleri haber “Allah rızkını verir” tezini bile sarsıyor.