Hayat çok enteresan ve gerçekten sürprizlerle dolu.

Sabah kalkıp haberlere göz attığımda aralarında Bakan çocuklarının da olduğu 22 kişinin gözaltına alındığını görünce uyanamamış olabileceğimi düşündüm. Küçük dilimi yutmasam da yutmuş kadar oldum. Akşam saatlerinde bazı gazetecilerin ‘biz zaten biliyorduk” türündeki açıklamalarına rağmen ben bilmiyordum. Cemaat ve AKP arasında bir gerilim olduğu sır değildi. Bu gerilimden bazı dosyaların, çantaların, valizlerin çıkacağını, bohçaların açılacağını bekliyorduk ama hayal gücüm aralarında İçişleri Bakanı’nın da olduğu 3 Bakanın çocuğunun gözaltına alınacağını düşünecek kadar geniş değilmiş. Şahsım adına üzüldüm…

Yolsuzluk operasyonuna ilişkin söylenecek çok şey sorulacak çok soru var. Bunlardan biri madem bunca belge vardı neden bu güne kadar saklandı? Biliyorum bu da çok safça bir soru ama sormadan edemiyorum. Elindeki bunca bilgi ve belgeyi sırf kendi çıkarların tehlikeye düştüğünde kullanmak üzere saklamak yeri geldiğinde çokça bahsedilen hangi ahlak, din, vicdan anlayışında var?

Bu arada Vajina kelimesinden, kızlı erkekli evlerden utanan, yüzü kızaran vekillerin Bakanların bunca yolsuzluktan neden utanmadığı yüzlerinin neden kızarmadığı da ayrı bir merak konusudur.

 Öyle görünüyor ki bundan gayrı ülkenin gündemi epey hareketli olacak. İki tarafta elinde ne var ne yoksa ortaya çıkaracak dökecek. Elimize çekirdek alıp izlesek keyifli olabilir ama bütün bu yolsuzlukların bizim ödediğimiz vergilerle, bizim çocuklarımızın kursağından çalınanlarla yapıldığını bilmek eğlenceli değil… Örneğin dosyaların açılıp saçılmasıyla depremin üzerinden 2 yıldan fazla süre geçmesine rağmen Van’ın neden üşüdüğünü öğrenmiş olduk.

Bu çorba daha çok su kaldırır. Ve bu konuda yazmaya meraklı çok sayıda insan olduğundan hayal gücü sınırlı bir insan olarak ben onların alanına girmeyeyim…

Gözaltına alınanlar arasında İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlunun olduğunu öğrendiğimde aklıma ilk gelen Gezi eylemleri sırasında ağacına, parkına ve dahi ülkesine sahip çıkmak için sokaklara çıkan gençlerin ailelerine “çocuklarınıza sahip çıkın” diyen sözleri oldu. Sonra Kalekol protestosu sırasında öldürülen Medeni Yıldırım için “havaya açılan kurşunlar sonucunda öldü” açıklaması ve daha birkaç gün önce Yüksekova’da üç kişinin ölümüne neden olan olaylara ilişkin “güvenlik güçlerimize ateş açıldı” sözleri… Hayat dedim… Hayat… Ya da Mukadderat…

Muammer Güler’in oğlu gözaltında… Yetmez ama Evet… Çünkü…

Gezi eylemleri sırasında ülkenin dört bir yanını ateş altında tutan, memleketi gaz ve suya boğan binlerce insanı yaralayan, gözünü çıkartan gençleri öldüren polis bu kez onların çocuklarına dokunmuştu… Muammer Güler o polislerin en başı olarak “görevlerini en iyi şekilde yaptıklarını söylemişti”. Bugün "Birilerinin topu tüfeği varsa, birilerinin her türlü hilesi varsa” diyen başbakan o tankı, topu, Toma’yı halkın çocuklarının üzerine doğrultan polis için “destan yazdı” demişti. Eh madem Türkiye bir muz cumhuriyeti değil, destan hep bizim kanımızla bizim canımızla yazılacak değil…

Muammer Güler ile empati yapabilen var mıdır bilemiyorum. Ben yapamıyorum. Muammer Güler oğlunun resmine sarılıp ağlayan Ali İsmail Korkmaz’ın babasıyla empati yapıp Ali’yi döve döve öldürenleri saklamasaydı empati yapılabilirdi. Oğlunun mezarına uzanıp yatan ve evladıyla mezarda vedalaşan Ethem Sarısülük’ün babasıyla empati yapıp polis memuru ödüllendirilmek yerine tutuklansaydı empati kolaydı. Bakkala giderken polisin attığı mermiyle başından vurulan Berkin Elvan’ın babasını bir kez aramış ve o polisler hakkında işlem başlatmış olsaydı iyiydi… Ama yapmadı…

Oysa Adalet herkes için gerekli bir şeydi…

Eminim ki yolsuzluk gözaltılarından sonra Ali İsmail’in Medeni’nin, Ethem’in, düşen binlerce gencin babası bir kez daha evlatlarıyla gurur duydu. Bakan olamamışlardı ama evlatları başlarını hiç eğdirmemişti. Bakan olamamışlardı ama çok iyi birer baba olmuşlar ve evlatlarına bu ülkeyi uğrunda ölecek kadar sevmeyi, hırsızlık yapmamayı öğretebilmişlerdi…

Yapılan yolsuzluklarda çalınan paralarda Muammer Güler ve diğer Bakanların ne kadar payı var bilmiyoruz. Belki hiç dahli yok belki de bütün kontrol kendisindeydi. Bundan sonrası ‘yargı’nın işi deyip bu bahsi kapatalım.

Muammer Güler bu vakitten sonra hala Bakan olarak kalabilir. Bu ülke buna benzer çok şey yaşadı. Ama bu halk ona bir baba olarak asla saygı duymayacak. Bu hayatta çok şey olabilirsiniz, çok büyük kazançlar elde edebilirsiniz, ama iyi bir baba olmanın iyi bir evlat yetiştirmenin ve onunla gurur duymanın kazancı para ile ölçülemez.

Operasyon sonucunda Bakan çocukları tutuklanır mı ya da bu arada bir anlaşmaya varılıp “yanlış anlama” var denerek serbest mi bırakılırlar onu da bilmiyoruz.

Çanakkale’de duvara yazı yazdığı için 13 yaşındaki bir çocuk için 6 yıl hapis cezası isteyen ‘adalet’ trilyonluk yolsuzlukların sahipleri için ne ister ne yapar kestirmek güç. Ama eğer tutuklanırlarsa yıllardır söyleyegeldiğimiz sözü bir kez daha hatırlatmakta fayda var; Biz size hapishaneleri güzel yapın demiştik…