Ben senlerden oluşurum, sen kelimelerden. Lacivert giysili bir kalem müdürüydü sanki, rengi çoktan solmuş ve akmış, asıla asıla kurutulmaktan. Bir kol buldum da bağladım kendimi, söyledim içimdekine yetişemediğimi. Düşlerin terzisi ve düşüncelerin mimarı, ablukaya alınmış on iki kızgın adam. Ya geride kalırsın, ya ileride durursun... Aslında hep oradasındır, tam ortasında.



Unutmuştu, oysa, kırmızı gezegenin kavimleri serkeştir. Çöldeki dansçı, sarsak ve umutlu. Yasak bir şey yapıyormuşçasına, mahcup ve kırılgan. Akar ve durur su, hareket ve huzur yakar ateş, kavurur, alevle durulur. Islak mercanlarda kaldı aklım, döküldü, pul pul... Sözler sus pus, kumdan kaleler, yine, suya esir... İçindeki büyük boşluk, doldurması kimseden beklenmeyen. Gücü yoktu, durdurmaya, yeniden çağlamaya.



Kaşığımı da kırdım, restimi de çektim, istediğim şeyi yaptım, istemediğimi yapmadım, hiç emir almadım, emir vermek zorunda hissetmedim, düzenlerin üzerinden atladım, bana dayananı hiç satmadım, bire bin daha katmadım, aynam kendimdim ve tamdım... İntihar için uygun zamanlar geldi, virgül koydum, sildim geçtim, hiç olduğumu da bildim ve her şey olduğumu da... Kapatmadan açmadım...