“Akılsızlık onursuzluktan iyidir” hükmü ağır bu söz, günlerdir zihnimi meşgul ediyor.

Rober Koptaş, bu mükemmel tespiti onurunu terk edip düşkünlüğe meyledenler için kullanmıştı.

Çok da iyi yaptı!

***

Ruhunu siyasetin iktidarına satanlar, bu satılmışlık üzerinden ahkam kesenler, iktidarın nimetlerine abanıp çevrelerini “akılsızlıkla” suçlayanlar, bu tespitin ağırlığı altında ezilmeyi şüphesiz hak etmektedir.

Peki bu “satılmışlık” denen olgu neye eşdeğer?

Ahali cehennemden günler yaşarken o ateşi körüklemeye, yaşanan acıların üstüne yatmaya tekabül eder.

***

 “Af edersiniz çok daha kötüsü bana Ermeni dediler” diyen kişinin etrafında itaatkar birer kul gibi duran Ermeni yazarlar “satılmışlık” olmasa bile “vicdansızlık” kavramının sahipleridir.

Hrant’ın güvercin tedirginliği bu değildi, böylesi bir namertliği kabul etmiyordu.

Aslında bu kervanın asıl yolcuları Kürt devşirmeler ve devletçilerdir.

“Biatsa biat, itaatsa itaat” deme pervasızlığını sergileyen anlayış, yıllardır ağacı kemiren kurt gibi Kürtler’i kemirmektedir.

Senelerdir sistemin sergilediği katı tutum, karşı konulmaz hak ve yaşam ihlalleri, yanan ocaklar, küle dönen umutlar ve enseye sıkılan kurşunlar, bütün bunlar devletin olduğu kadar itaat etmeyi marifet bilen Kürtler’in de boynuna vebaldir.

***

Rojava’da Kürtler cehennemden günler yaşarken bir kısım Kürt’ün devletin yanında emir eri gibi vazife görmesi, “satılmışlıktan” öte bana göre korkunç bir travmadır.

Eskilere sorarsak, basiretlerinin bağlandığını söylerler.

Gomidas, ne için sesini ve aklını yitirdi?

Göç yollarında kırılan bir buçuk milyon Ermeni, neyin uğruna helak oldu?

Kendilerinden “afedersiniz” diyerek bahseden ırkçı anlayışa birileri kul olsun diye mi?

***

Peki ya asırlık trajedileri unutup acının keyfini çıkaran Kürtler’e ne demeli?

Tayyip Bey, “Kobane düştü düşecek” diyerek selamını IŞİD mevzilerine gönderdiğinde eyyamcı Kürtler’in neler hissettiğini merak ediyorum doğrusu.

Yürekleri acıdı mı, dokundu mu bu söz onlara da?

“Hangi vicdana dokunmaz bu ölü sevici ruh hali” demek isterdim ama öyle değil.

Taş kesilen vicdanlara dokunmuyor.

Onurunu harcayarak hayatta kalanlara dokunmuyor.

Bunu nereden mi biliyorum?

Roboski’de çoğu çocuk 34 kişi savaş uçaklarının bombardımanıyla parçalanmıştı ya, oradan biliyorum işte!

Tayyip Bey’in hışmına uğramamak için üç gün boyunca tek laf etmediler. Katliamı susarak izlemeyi tercih ettiler.

Yetinmediler, “her kürtajı bir Uludere” yaptılar.

***

Şimdi de PKK’yi IŞİD barbarlarıyla bir tutuyorlar. Aynı kafa, aynı benzetme.

Şengal’de IŞİD barbarları tarafından tecavüze uğradıktan sonra dayanamayıp canına kıyan genç kızın annesi, Müslümanlar benim kızımı utandırdı benim kızım utancından canına kıydı diye feryat edip insanlığımıza tükürürken, eyyamcı Kürtler ne hissetti acaba?

Utanç duydunuz mu?

İyi de nefret dilini iffeti gibi koruyan bir siyasetçinin kolcusu olarak utanç duymaktan utanmıyor musunuz?

***

Ömürleri asit kuyularında, karakol bahçelerinde harap olan Kürtler’in ahı peşinizi bırakmayacak bilesiniz!

Der Zor çölünde yüz yıl öncesinin travmaları tekrarlanırken, barbar kavimlerin zulmüne göğüs geren Kürt kızlarının direnişinden utanmıyorsanız, biliyorum ki hiçbir şeyden uslanmayacaksınız.

Ermeniler’in acılarını pazarlayan gazeteciler ve direnen Kürtler’in mücadelesini sömüren siyasetçiler olarak varlığınız neye tekabül ediyor biliyor musunuz?

Koca bir hiç…