Sultan Abdülhamit şüpheciliğiyle meşhurdur. Bu kuşkuculuğu Hafiye Teşkilatı’nı etkinleştirmesine yol açar. Hafiye Teşkilatı imparatorluğun her köşesinde Abdülhamit’in gözü kulağı olur.

Basın üzerinde müthiş bir sansür, toplumsal hayatta endişe hâkim olur. Çünkü Osmanlının zihin dünyasında hala “Tanzimat Sendromu’nun” yarattığı izler durmakta ve Abdülhamit’in de tahtını koruma kaygısı bulunmaktadır. Yani Abdülhamit derin bir var oluş krizi yaşamaktadır.

Abdülhamit’in tüm engellemelerine rağmen korktuğu başa gelecek ve muhalif güçler bir gün sarayına gelerek yönetime el koyacaktır.

Cumhuriyet döneminin devletçi-seçkincilerinde ise Sevr Sendromuyla karıştırılmış “irtica” ile bozulmuş cumhuriyet saplantısı meşhurdur. ”Dâhili ve harici bedhahların” her an harekete geçerek ülkeyi ele geçirebileceği, cumhuriyeti yıkarak eski düzene geçileceği endişesi vardır.

Bu sefer Hafiye Teşkilatı gider yerine cumhuriyetin koruyucusu “Üç Aliler Divanı” yani İstiklal Mahkemeleri gelir. İstiklal Mahkemeleri her muhalifi düşman her farklılığı tehdit olarak algılar. Öyle ki bu şüphecilik ve çılgınlık Milli Mücadele kahramanı Kazım Karabekir’in idamla yargılanmasına kadar varır.

Yani yeni rejim ve CHP derin bir varoluş krizi yaşamaktadır. O kriz Kurtuluş Savaşı’nda verdiğimiz kayıplardan daha fazlasını önce asıp sonra gerekçesini yazan İstiklal Mahkemeleriyle giderilmeye çalışılır.

Ama hormonlu cumhuriyet balonu 1950’de patlayacak ve cumhuriyetin ötekileri gelenekçi-liberaller DP eliyle iktidara geleceklerdir.

Abdülhamit ve cumhuriyet idarecilerinin varoluş hastalığı DP’ye de bulaşacaktır. DP, demokratikleştirilen cumhuriyetle iktidara gelmesine rağmen demokrasiyle örtüşmeyen adımları atmakta gecikmez.

CHP’nin mallarına el konulur. Kendisini iktidara taşıyan seçim yasasında iktidar lehine düzenlemeye gider. “Zararlı yazı ve resimleri yasaklayan” basın yasasını çıkarır. “Vatan Cephesi”ni kurarak toplumsal kutuplaşmayı doğurur. Yani DP, derin bir var oluş krizi yaşamaktadır.

Sonraki süreci biliyorsunuz. DP’de de korkulan başa gelecek ve Menderes’in idamıyla DP iktidarı son bulacaktır.

Bu yaşananlar bize varoluş krizinin doğurduğu şüphecilik ve kendini koruma güdüsünün insanları, devletleri, partileri otoriter uygulamalara ve yanlışlıklara nasıl sürüklediğini gösterir.

Şimdi benzer bir yaklaşımın izleri Ak Parti’de de gözleniyor. AK Parti, tüm demokratikleşme adımlarına rağmen son dönemlerde benzer bir hastalığı hatırlatan uygulamalarda bulunuyor.

Ergenekon davasında olsun KCK davasında olsun demokrasi ve hukuk sınırlarını zorlayan olaylar yaşanabiliyor. Muhalif her hareket “yaftalamayalım” reklamının tersine hemen yaftalanıyor.

Abdülhamit’te İttihatçı, cumhuriyet idarecilerinde irticacı, DP döneminde olan darbe korkusu AK Parti’de “derin güçler” biçiminde ortaya çıkıyor.

Mesela, Tekel işçileri “4-C statüsü dışında özlük haklarıyla birlikte güvenceli bir işe yerleştirme” talepleriyle eylem mi yapıyorlar?

Bir hükümet yetkilisi çıkarak bu işin “hükümeti yıpratmaya dönük derin güçlerin” bir oyunu olduğunu açıklıyor.

Senaryonun geri kalan kısmının yazılması akşam bülteninde Samanyolu Haber’de tamamlanıyor. Sözüm ona bir uzman arka fonda şiddet ve kargaşayı simgeleyen görüntüler eşliğinde “AK Parti’ye kurulan derin komployu” açıklıyor.

Bu yetmediğinde devamı “Şubat Soğuğu” “Kollama” “Tek Türkiye” dizisinin hayal dünyası geniş senaristlerine kalıyor.

Devam edelim...

Üniversite öğrencileri iki yumurta mı attı? Başbakan öğrenciler tarafından protesto mu edildi? Doğu’da sivil itaatsizlik eylemleri mi başladı? İki gazeteci kitap mı yazdı?

KPSS’de 300 kişi kopya çekerek birinci mi oldu, genç liseli çocuklar YGS rezaletini protesto mu etti?

CHP askerlik süresini kısaltacakmış, BDP başörtüsünün serbest bırakılmasını istemiş, MHP herkese piskevit verecekmiş, Ergenekon sanıklarının eşleri mahkemeyi protesto mu ediyormuş?

Bahane hazır, Samanyolu Haber nazır…

”Uzmanlar AK Parti iktidarıyla beraber Türkiye’nin iç ve dış politikada edindiği başarıyı, Türkiye ekonomisinin ulaştığı gücü çekemeyen çevrelerin hükümeti yıpratmak için harekete geçtiğini” belirtir.

Flaş…Flaşş.. Flaş…

“Hükümet sözcüsü yaptığı açıklamada derin güçlerin oyunlarını bozacak her türlü önlemin alınacağını belirtti.”

Önlem…

Önlem şu; YGS’yi protesto edenlere karşı on bin genç. Piskevite karşı Ülker Çikolata. Sivil itaatsizliğe, polis. Kitap yazana Silivri… Kısa askerlik teklifine referandum tehdidi, başörtüsü mecliste serbest olsun diyene amacın ne sorusu…

Yani, yanisi AK Parti’de de derin bir var oluş krizi yaşanmaktadır…