Bu konuda çok yazıldı çizildi. Yazılıp çizilmeye de devam edecek. 1980’li yıllarda özellikle de Özal’la birlikte sürekli gündemde tutulan bir konuydu bu konu. Ha girdik ha gireceğiz öyle ki bir ara insanlarımız sınır kapısında yatmaya başlamıştı. Avrupa Birliğine girersek ilk ben ayak basayım Avrupa topraklarına diye.

1990’lı yıllar Avrupa Birliğine girip çıktığımız yıllardı. Canı sağ olsun Tansu Çiller ablamız inşaat anlaşmaları için attığı imzalardan sonra bile “Bugün girdik kardeşlerim, ablanız size kurban olsun” türünden açıklamalar yapıyordu. Hele bir Gümrük Birliği anlaşmasına atılan imza vardı ki o gün bütün yurt sathında bayram ilan edilmişti. Zira bugün Gümrük Birliğine giren yarın Avrupa Birliğine haydi haydi girer diye düşünülmüştü. Oysa nereye girdiğimiz ve yurt sathına neyin girip çıktığı kısa bir süre sonra anlaşılmıştı. 

2000’li yıllar efelenme yıllarıdır. Hani deyim yerindeyse “Ayranım yok içmeye” türünden. Davos zirvesine “Alın Davos’unuzu başınıza çalın” dedikten sonra AB’ye kafa tutmak çocuk işiydi. Zira AB’ye nanik yapıp Rusya’ya “Bizi Şangay beşlisine alın” demek bu sürecin bir sonucuydu. Ama Şangay bir NBA takımı değildi, Şangay beşlisi de Los Angeles Lakers beşlisi değildi.

Ama artık birisi çıkıp bu sorunsalı tatlıya bağlamalı. Artık insanların kafasında “AB’ye girelim mi girmeyelim mi” kuşkusu yaşanmamalı. Bu yazıda zaten bunun için kaleme alınmıştır. AKP hükümeti ve isterse Sayın Başbakan bu düşüncelerden yararlanabilirler.

Ben şahsen Avrupa Birliğine girilmesinden yanayım. Ne olacak yani, gövdemize mi yapışır. 1960’ta dişimize baktırarak, 1980’de fişimize baktırarak girmişiz. E artık bu kadar tolerans da gösterilsin bize bundan sonra da arkamıza baktırarak gireriz.

Hem ne var bunda baktık olmuyor tekrar çıkarız. Hem her fırsatta “Bizim atamız Osmanlıdır” demiyor muyuz? Baksanıza Osmanlı’ya, tarih boyunca girip çıkmadığı yer kalmamış. Taaa Viyana kapılarına kadar girmişler. Üstelik Mehter Marşı ile... İki ileri bir geri... Oysa şimdi işimiz daha kolay. Evvel Allah takarız volkmeni kulağımıza Kenan Doğulu’nun şarkısında olduğu gibi “Cakkıdı Cakkıdı” gireriz, “Pardon Şekerim” deyip çıkarız...

Ayrıca ben, Avrupa Birliği’ne girmeden birkaç gün öncesinden haber verilmesi taraftarıyım. Dünya hali bu, tuvalette olabiliriz, sarhoş olabiliriz, ne bileyim burnumuzu karıştırıyor olabiliriz... Demi ama... Öyle don göynek Avrupa Birliği’ne girilmez ki...

Bir de gireceksek hafta sonuna denk gelmesi lazım. İnsan ailece girmek ister Avrupa Birliğine. Hafta içi olduğunu düşünüyorum da. Haydi işi gücü olmayanlar neyse de çalışan insanları da düşünmek lazım. İş çıkışı durakta otobüs beklerken Avrupa Birliği’ne girdiğimizi düşünüyorum da.

Öte taraftan her ne kadar Avrupa Birliği’ne girilmesi taraftarıyım diyorsam da bazı şartlarımızın da olması lazım. Yani iş Avrupa Birliğine girmekle bitmiyor. Yetkililerin bu durumu da göz önünde bulundurması gerekir. Bir kere birçok ülkeye tanınan “Serbest dolaşım hakkı” bize de tanınmalı. Yani Türkiye, Avrupa Birliğine girerse eğer ben ülke ülke dolaşmalıyım arkadaş.

Bir de, Avrupa Birliği’ne girip “Hemen döneceğim” diye kaybolacak yurdum insanları da düşünülsün lütfen. Muhtemelen gazetelerde “Aşağıda resmi görülen kocam, Avrupa Birliği’ne giriyorum diyerek evden çıkmıştır. Kendisinden 2 aydır haber alamıyoruz. Yerini bilen ya da görenlerin insanlık namına Konsolosluğa başvurmaları rica olunur” türünden ilanlar hiç eksik olmayacaktır.

Benden söylemesi, olur da Avrupa Birliği’ne girersek eğer, eşinize dostunuza, çoluğunuza çocuğunuza sahip çıkın. Unutmayın ki akşam çıkardığı çorabı sabah bulamayan bir toprağın insanlarıyız. Birliğe gireceğiz diye birbirimizi kaybetmeyelim...

Son bir şeyde benim için. Sadece iktidar kanadından değil ama en çokta iktidar kanadından yan yana gelmek bile istemediğim birkaç bakan ve milletvekili ismi vardı. Bunlara şu günlerde kanserli bir kız arkadaşımızın yardım isteğine karşılık eline para tutuşturup başından savma isteyen Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar eklendi. Zaten kendisi Van depreminde “Ard arda iki kez deprem olmaz” türünden bir şeyler diyerek ikinci depremde insanların evine girmesine de ön ayak olmuştu. Hani olurda diyorum Türkiye olarak Avrupa Birliğine girersek eğer onunla aynı gün girmeyelim diyorum. Önce biz girelim derim sonra kendisi nerden girerse girsin.