içimin acıdığı yerden yazıyorum!

bilmediği, tatmadığı, duymadığı, dokunmadığı keder kalmamış çokça acılardan geçen içimin..

içimin parkında oynayan çocukların umutlarını bombaladılar vahşice bir sırıtışla ölümün tetikçileri.

öldüm sandım!

onlardan daha çok öldüm sandım!

yaşadığımı anladığımda ölenlerden olmadığıma yandım..

içimin dört bir yanına saçılan acının fotoğraflarına baktım uzun uzun.

gözlerimden evvel sözlerimin kör oluşuna yandım..

kurudu ellerim,

kurudu ayaklarım,

içimin orta yerinde öylece kalakaldım..

çocukları öldürdüler ben kıyameti yaşadım.

içimde açılan yaradan düşen ruhumun parçalanışını duydum..

insanlık için yarınlara gülüşlerinden katan yine bir sürü insanı öldürdüler ki yoktu hiçbirinin insan olmaktan başka kimliği..

hiç bilmedikleri başka dillerde de acıyanları öldürdüler!

boncuk satarak, alamadıkları parkanın, ayakkabının parasıyla oyuncak alan zulümden kat be kat büyük yürekleri olan çocukları öldürdüler!

ve ne yazık ki biz halen yaşıyoruz..

kanıksanmayacak acılardan geçmeyeceğiz dedikçe her acıyı klavye başlarında kanıksadığımızı fark edemedik bile..

zalimlerin zulme sadakati ve hizmeti kadar değilse insanlığımız, insanlık adına yaptığımız biz, hesabını soramadığımız her şeyi sadece anmakla kalacağız hepsi o kadar.

ve hayıflanacağız sadece içten içe;

bize de yazıklar olsun ulan!

ki içimizin yangınıyla yakamadık zulmü.

ve eğer hâlâ kaldıysa bir kalbimiz çocuklar;

"unutursak kurusun.."

şimdi kaldıysa söyleyecek sözü olan, kendisiyle birlikte toprağa gömsün.

çünkü;

iyi değiliz!

iyi olmayacağız!

iyi olmayın ulan iyi olmayın!