Sevgili dostlar…

Roboski katliamı yaşandığı senelerde bugün yaşadığımız şeyleri tahayyül bile edemezdik. Roboski için bu korkunç bir dramdı. Bunun ötesi olamaz diyorduk. Süreç ne kadar iyimser olduğumuzu, yanıldığımızı bize gösterdi. Büyük bir yıkım yaşamış, Kobani ile dayanışmak, bu yıkımdan en çok etkilenmiş Kobanili çocuklara oyuncak götürmek için, son hazırlıklarını Suruç'ta yapan dostlara IŞİD tarafından bombalı saldırı gerçekleştirildi. Sanki birileri, gizli şekilde start vermiş gibi, hemen ardından Ceylanpınar'da 2 polis memuru öldürüldü. Ve ardından ipi boşalmış olan korkunç bir süreç başladı. Bu sürecin insani dram bilançosu yıkımın nedenli büyük olduğunu ortaya koyuyordu. Üstüne bir de böylesi kaos ortamını fırsat bilenler darbe girişiminde bulundular. Hükümet bu girişimin hemen ardından ortaya çıkan sonuçları bertaraf etmek için OHAL ilan etti.

Daha darbe girişimi gelmeden birçok kesimden uyarılar gelmişti. "Bu kaos ortamı, savaş ortamı başka dinamikleri de harekete geçirir, bu süreç böyle yürütülemez" diye. Akademisyenlerden tutun da, yazar ve sanatçılara, sivil toplum örgütlerinden alın da, siyasi partilere kadar, yaşanan kaosa karşı "bu yaşanan sorunlar güvenlikçi, militarist politikalar ile çözülemez, tarafların görüşmesiyle ortak uzlaşısıyla çözülür" dendi. Siyasi erk, Suriye'de izlediği yanlış dış politika ve ayrıca 7 Haziran seçim sonuçlarından sonra adeta sağır olmuş gibiydi. Çözüme normalleşmeye barışa dair söylenen hiçbir şeyi duymaz duruma gelmişti.

Roboski ile başlayan Suruç ve Ceylanpınar sonrası yaşananlar ile ivme kazanan 15 Temmuz'un etkisiyle en üst düzeye çıkmış güvenlikçi, militarist politikalar ve bir o kadar da bunun sonucunda ortaya çıkmış, insanlık dramı ile karşı karşıyayız. Tüm bu süreçlerin ortaya çıkardığı insani drama baktığımızda seksenli yıllarda yaşanan darbe sürecinin ortaya çıkardığı sonuçları birkaç defa aştığını, verileri incelediğimizde anlıyoruz. İnsan bazen düşünmeden edemiyor. Acaba diyorum, darbe gerçekleşmiş olsaydı daha fazla ne artısı olabilirdi.

O günlerde tüm çağrılara kulaklarını kapayanlar "OHAL'i fırsat olarak görüyoruz" deliler Sonra işler zıvanadan çıktı. Her telden, her renkten her anlayıştan kurum, dernek vakıf parti ve insanlara karşı adeta cadı avı başlatıldı. Siyasi erk sürekli OHAL ve yapılan operasyonlar ile ilgili "hiçbir vatandaşımız bundan etkilenmeyecek" dese de adeta cadı avına dönüşen operasyonlardan etkilenmeyen kalmadı. Benim gibi, sevgili Meral gibi binlerce insan karga tulumba, hapishanelere konuldu. Hapishaneler doldu taştı. 20000'in üzerinde insan yerlerde yatmak zorunda kaldı. Ohal ile hapishanelerde gündeme gelen hak gasplarına değinmiyorum bile. katlanılamayacak tüm işleri yapmak için start verdiler.

Normal zamanlarda kotarılamayacak tüm işleri yapmak için start verdiler. Ben bu. normal zamanlarda kotarılamayacak işlerin Roboski ayağına değineceğim. Öncelikle hedef yaklaşan Roboski katliamı 5. yıldönümü anmasıydı. (2016'nın 12. ayı) Bunun için ilk iş anmaya sayılı günler kala bizleri Gülyazı köyünde gözaltına aldılar. Bu doğal olarak anma hazırlık çalışmasına yansıdı, çalışmalar aksadı. Roboski, Suruç Ceylanpınar ve sonrası yaşananlar, 15 Temmuz darbe girişimi, OHAL derken, ülkede yaşanan tedirginlik hali köyümüze de yansıdı. Üstüne bizlerin anma öncesi gözaltına alınmamız, anma günü, askerin köyün etrafını sarması da işin tuzu biberi oldu. Anma, neredeyse iptal oluyordu. Milletvekillerinin araya girmesi ile ancak temsil düzeyde yapılabildi. Gözaltında tutulan bizler anmanın bitmesiyle beraber adliyeye sevk edildik. 6 günlük rehin alınmamızın ardından çıkarıldığımız mahkeme, bizleri adli kontrol şartıyla bıraktı. Rehin olmaktan, yeni kurtulmuştuk ki Roboski için kurumsal anlamda mücadele, yürüttüğümüz derneğimiz Roboski-Der önce süreli sonra bir geceyarısı çıkarılan Khk ile tamamen kapatıldı.

Bizler tutuklanmayıp köye dönünce, bizden kurtulmak isteyenler bu sefer B planını devreye soktu. Yani her türlü imkan seferber edilip, yıllardır. adalet mücadelesini verdiğimiz, Gülyazı köyünden çıkarılacaktık. 4 ay bu yönelime karşı durduk. Köylülerimize bu yüzden yönelimler gün geçtikçe sertleşiyordu. Artık iş, davadan çıkınca tolere edilemeyecek duruma gelince biz de bir süreliğine köyden çıkma kararı aldık. Tam toparlanıyorken bir köylümüzün babasının yaşamını kaybetmesi üzerine cenaze törenine katılmak üzere Uludere'ye geçtiğimizde polisler tarafından önce gözaltına alındım, ardından çıkarıldığım mahkemede tutuklandığım yüzüme okunarak, 24 Nisan günü bir Rum aktivist olarak hapishaneye gönderildim. O zaman anladım ki bizim için devreye sokulmuş olan kurtulma harekatında hem A planı hem de B planı, aynı zamanda sonuç vermişti. 24 Nisan'ın da tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Ohal fırsatçılarının ikide iki yapmanın verdiği sevinç yüzlerine yansımıştı. Ben adliyeden hapishaneye kelepçeli şekilde götürülmek için. yola çıkarıldığımda hepsinin yüzü gülüyordu.

Hapishanede 6. ayımı doldurmuş ve tutuklanmama neden olan mahkemenin ilk çek celsesini beklerken Cumhuriyet gazetesinden Sevgili Meral'in de Antalya'da onun gerçekliğinin örtmesine denk gelecek, TCK, TMY'nin uygun görülen maddesiyle tutuklandığını öğrendim. Bu fırsatçılığı yapanlar da iyi biliyor ki kendileri için başından itibaren adeta et çıban gibi gördükleri, Roboski'yle yürüttüğümüz adalet mücadelesi ve bizim, Roboski'ye verdiğimiz enternasyonal dayanışmadan kurtulabilecek kadar kapsamlı büyük bir operasyonu ancak böylesi bir süreçte kotarabilirlerdi. Yoksa normal bir zamanda anmamızı engellemekmiş, derneğimizi kapatmakmış, Tck, TMY'nin tüm sınırları iğdiş edilerek, bizlerin, içeri alınması yürüttüğümüz adalet mücadelesinden rahatsız olanlar için sadece bir hayaldi. Bu yaşadığımız normal olmayan zamanlar onların hayalini gerçek bizim gerçeğimizi ise yalan kıldı.

Roboski dosyasında bir çavuşu dahi görevinden almadan iç yargı yolunun tamamlamasını sağlayanlar. göz gözü görmeyen karmaşada Roboski için verdiğimiz mücadeleden de kurtulmaya çalışıyorlar. Onlar bize hangi bahaneyle yönelirlerse yönelsinler biz kendi gerçekliğimizi biliyoruz. Anmamızı engellemekle derneğimizi kapatmakla adalet mücadelesi verdiğimiz, köyümüz Gülyazı'dan kopartılıp hapishaneye koyulmamızla Roboski dosyasında olduğu gibi adalet mücadelemizi de engelleyebileceğinizi düşünüyorsanız uyguladığınız birçok politikanın yanlışlığı gibi yine çok büyük bir yanılgı içerisindesiniz demektir. Güneş nasıl balçıkla sıvanmaz ise bizim gerçekliğimizin üstü de her tarafından çekiştirilmekten iğdiş olmuş ceza yasalarınızın sınırları ile dahi kapatılamaz. Nefes aldığımız sürece içeride olsun dışarıda olsun nerede olursa olsun, Roboski'ye adalet istemeye devam edeceğiz.

Dilimizde tüy bitse de, söylemeye, uyarmaya doğru gördüğümüz şeyleri anlatmaya devam edeceğiz. Siyasi erkin içeride ve dışarıda izlediği politikalar tam bir fiyaskodur Zaten darbe girişiminde bulunanlar böylesi bir süreci fırsat bilmediler mi? Bir an önce hiçbir şeye çözümü olmayan bu güvenlikçi, militarist politikalardan vazgeçme çağrısında bulunuyoruz. Tekrardan bir normalleşme için derhal Ohal sonlandırılmalıdır. Buzdolabına terk edilen sürecin tekrar başlaması, dağıtılan masaya daha güçlü oturulması çağrısında bulunuyoruz.

Bu delilik halinin insani sonuçlarının geriye dönüşü yok. Yaşanan bu yıkımın, travmanın, telafisi bulunmuyor. Bu sebeplerden dolayı antimilitaristler, savaş karşıtları, barış yanlıları taşın altına ellerini değil gövdelerini koymalılar. Savaşa karşı barışı savunanlar, biran önce inisiyatif almalılar. Daha da geç olmadan bu sene dördüncüsünü gerçekleştireceğimiz, "Roboski için vicdani ret ver" çağrısını, dönemin ruhuna uygun olarak içeriden, hapishaneden yapıyoruz.

Ve diyoruz ki; bugün uygulanmakta olan tam güvenlikçi, militarist politikalara karşı normalleşme için bir adım öne çıkıp vicdani reddinizi verin. Roboski ile yürüttüğümüz adalet mücadelelerine yönelime karşı en iyi. cevabın vicdani ret vermek olduğunu söylüyoruz. Bugün neredeyse her günümüze bir Roboski düşmekte. Bir daha, Roboski'ler olmasın diye, vicdani ret verin diyoruz. Bizler de bu vesileyle bir kere daha vicdani retlerimizi yineliyoruz. Siz dostlarımızı, içeriden en iyi duygularımızla selamlıyoruz.

Dayanışma ile...