Türkiye’de “son defa” denilerek daha düzenleme yapılırken bir dahakinin planının yapıldığı düzenlemelerden biri “bedelli askerlik”tir. Son defa denilerek Aralık 2011 tarihinde çıkarılmıştı en son, yapılan yasal düzenleme ile bedelli askerlik uygulamasına 30 bin lira ödeyerek yaklaşık 70 bin kişi başvurup yararlanmıştı. Şimdi gene aylardır devam eden bu tartışmanın devamında Milli Savunma Bakanı Yılmaz; “Eğer bedelli askerlik kapsamını, yaş 30 diye kabul ederseniz 400 bine yakın. Eğer yaşı 29′a düşürürseniz 450 bine çıkar. Eğer yaşa 28 derseniz 534 bine çıkar. Eğer yaşa 27 derseniz 600 binin üzerine çıkar. Eğer yaşa 26 derseniz 750 bine çıkar. Eğer 25 olursa, 917 bin 690 yani 1 milyona yakın olur. Dolayısıyla bir yaş söylememek lazım” dese de son gelen bilgiler yaşın 25 ve belirlenecek bedelin de 17 bin dolayında olduğu ifade ediliyor.

Yukarıdaki rakamlar şu haliyle 1 milyona yakın insanın Türkiye’de bir şekilde askerlik yapmadığını/yapmak istemediğini gösteriyor. Bu durum zorunlu askerliğin geniş kesimler tarafından kabul görmediğini gösteren bir gösterge olarak da alınabilir. İnsanların büyük bir çoğunluğu zorunlu askerliğin ciddi bir hak gaspı, angarya olduğunu düşünüyor. Bir şekilde “aradan kalksın, mecburum, ne yapabilirim” diyerek gidenleri de gördüğümüzde Türkiye’de zorunlu askerlik sisteminin büyük oranda halk açısından bir gerekliliğinin kalmadığını görmekteyiz. Politik duruşu ne olursa oldun insanlar bir şekilde bu “bela”dan kurtulmanın yoluna bakıyorlar. Aslında bu kadar tepki varken, bu tepkilerin “zorunlu askerliğe hayır“a dönüşmemesi de başka bir soruna bizleri götürmektedir.

Devlet ise bu durumu kendi açısından faydacı bir takvime bağlamış görünüyor. Bedeli ne olursa olsun verip de kurtulayım noktasına getirdiği insanlardan ciddi bir ekonomik rant elde ediyor. Aralık 2011’de yapılan düzenleme ile 70 bin insandan toplamda 2 milyar 130 milyon lira para alınmıştı. Yaş 25 ve başvuru beklenen 900 binler gibi olursa bu miktar 15 milyar liraya yakın olacak. Devlet bu şekliyle bir yandan kimi yurttaşlarının işlerini kolaylaştırmış gibi görünürken kasasına da hiçbir şekilde bir karşılık koymadan büyük bir miktar parayı indirmiş oluyor. Kendisinin yarattığı bir haksızlığı gideriyor görüntüsü altında kazanan bir kez daha devletin kendisi oluyor.

Oysa zorunlu askerliğin kendisi ciddi bir angarya ve insan hakkı gaspıdır. “Ben buna mecbur değilim” diyen ve bu dizge içinde yer almak istemeyen her birey Türkiye’de iç hukuk yollarını bitirdikten sonra AİHM’de mahkûm edilir. Çünkü Türkiye kişinin inanç, düşünce bir yanıyla da vicdani özgürlüğünü güvence altına alan uluslararası sözleşmelere imza koymuştur. Bu da demek oluyor ki; kimseyi zorla askere götürmeyeceği üzerine uluslar arası hukuk açısında çeşitli sözleşmelere imza atmıştır. Bu yönüyle bir yandan zorunlu askerliğe karşı ciddi bir tepki, diğer yandan uluslararası sözleşmelerden gelen baskı ile karşı tepki örgütlenebilir. Vicdani retçiler olarak bir grup insan, son 1,5 yıldır da Vicdani Ret Derneği olarak zorunlu askerlik üzerine çeşitli zamanlarda söz ve de eylem gerçekleştiriyoruz.

Ancak geliştirdiğimiz eylemler, çeşitli kampanyalar Türkiye’de zorunlu askerliğin kaldırılması ya da vicdani ret hakkının yasal güvenceye alınmasını sağlamadı. Bizler bu durumlara dair çeşitli çalışmalar yapsak da bunu geniş kesimler ile paylaşmada önümüzde ciddi engeller durmaktadır. Bir grup insanın iyi niyetli çabaları olarak kaldı bu çalışmalar. Oysa 1 milyon insan bir şekilde bu askerliğin bir parçası olmak istemiyorsa, zorunlu askerliğe karşı çalışmak için muazzam bir potansiyel demektir bu durum. Türkiye’de bir şekilde soldan doğru mücadele içinde bulunan grup, yapı ve partiler de zorunlu askerlik gibi bir soruna karşı duyarlı bir duruş göstermediler. Böyle olunca zaten tümden adil olmayan, insan hak ve özgürlüklerinin belirli bir süreliğine tamamen gaspı olan zorunlu askerlik yeni mağduriyetler üzerinden devlete rant sağlayarak yoluna devam ediyor.

Türkiye’de artık askerlik tamamen yoksullar için vardır. Bir şekilde devletin bir parçası olan, ya da Ankara’da dayısı olanlar zaten bir şekilde bir yolunu bularak askerlik yapmıyordu, şimdi parası olan da yapmıyor. Kala kala bu ülkede emeği ile bin bir zorluk içinde hayat kurmaya çalışan insanları buluyor askerlik -Tansu Çiller’in, Mehmet Ağar’ın, Tayip Erdoğan’ın çocukları askerlik yaptı mı?- Türkiye’de zorunlu askerlik tamamen bir angaryadır. Hiçbir şekilde “bedelli “ ile yumuşatılamaz, “bedelli askerlik” yeni bir eşitsizlik yaratıyor. Özellikle de hak temelli mücadele yürüten kurum, yapı, grup ve de sol partiler bu durumu görmeli ve buradan doğru politika geliştirmeleri gerekiyor.

Biz vicdani retçilerin yıllardır kullandığımız bir slogan var; “ne bir saniye, ne de kuruş”. Bu sloganın geniş kesimler tarafından benimsenmesi ve hayat bulması ile zorunlu askerlik angaryası son bulacaktır ancak. Türkiye’de herhangi bir hakkın salt talep ile elde edilemediğini biliyoruz. Bu bağlamda bir yandan vicdani ret hakkının kabulü için çalışırken diğer yandan da zorunlu askerliğin her biçimine hayır demek ve bu doğrultuda çalışma yapmak gerekiyor. Herkesin daha özgür ve de güvenlikli yaşayacağı bir ülke ancak ordusuz mümkündür.