Yunanistan’da halk yarın Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avro Bölgesi’nin yeni kemer sıkma önlemlerinin oylanacağı referanduma gidecek. Bu referandum sadece Yunanistan için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’nin ‘devamı’ konusunda büyük önem taşıyor.
Yarın gerçekleşmesi beklenen referandum öncesi Yunanistan’da bulunan İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Y. Doğan Çetinkaya, SYRIZA’nın referandum kararını ve olası sonuçlarını Evrensel'den Özlem Temena'ya değerlendirdi. Çetinkaya, “Yunan toplumunun daha net bir çizgiden bölünmeye başlayabileceğini de görmeye başladık” yorumunda bulunarak “Bütün bu müzakere süreçleri ve evet/hayır üzerinden verilen kavga sınıf mücadelesinin bir tezahürü” dedi.
KAPİTALİSTLER İÇİN SYRIZA’NIN ALTERNATİF YOL ARAYIŞLARI EZİLMELİ
Yunanistan’da SYRIZA’nın borçların ödenmesi konusunda son bir haftada yaptığı hiçbir teklifi kabul etmeyen Troyka arasında yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
25 Ocak genel seçimlerinden sonra iktidara gelen SYRIZA hükümeti seçimlerde vadettiği değişiklikleri hayata geçirmek için AB Merkez Bankası, IMF ve AB kurumlarıyla gergin bir müzakere sürecine girişti. Aslında seçim öncesinde Troyka’nın uygulamalarını ve Nea Demokratia’nın politikalarını eleştirmiş de olsa gerek AB konusunda gerekse de avro konusunda radikal söylemlerden ısrarla kaçınmıştı SYRIZA ve Lideri Çipras. Nitekim Çipras ve kurmayları Avrupalı egemenlere sembolik olarak meydan okumuş hatta amiyane tabirle artistlik de yapmış olsalar, gerçekten radikal taleplerle müzakereye oturmadılar.
Temelde Avrupa’nın taleplerini kabul eden ancak bunları büyümeyi sağlayacağına inandıkları düzenlemelerle yeniden tanımlamaya giriştiler. Ancak AB ve IMF bu konuda bir milim dahi esnemedi.
Her şeyden önce uluslararası egemenler Yunanistan’a borç silme de dahil birçok tavizi verdiklerini düşünüyorlar. Ve bu tavizleri Yunanistan’ın neoliberal düsturları harfiyen uygulaması için vermişlerdi. Ancak şimdi bu projeyi kafadan eleştiren ve başka bir yol arayışında olan sol bir hükümet yeni tavizler talep ediyor. Bu AB iktisadi elitlerinin tahammül edemeyecekleri bir durum. Hatta kendi projeleri ve dünyaları için tehlikeli bir yola kapı aralayacak bir girişim de olabilir. Bundan dolayı sosyalistler açısından gayet ılımlı ve reformist adımlar da atmış olsa kapitalist elitler için SYRIZA’nın ve alternatif yol arayışlarının ezilmesi gerekiyor. Bundan dolayı SYRIZA’nın son teklifi emek piyasalarında reform, emeklilik düzenlemeleri, özelleştirmeler gibi SYRIZA’nın seçimlerde altını çizdiği ılımlı vaatlere dahi ihanet etmesine rağmen net bir şekilde reddedildi.
SYRIZA bu teklifinin programı ile ilgisinin olmadığını kendisi de çeşitli vesilelerle itiraf etti. Ancak bunun bir zorunluluk olduğunun altını çizdi. Burada basitçe SYRIZA’nın ne yaptığını bilmez bir halde hareket ettiğini iddia etmek doğru değil. SYRIZA’nın yönetici elitinde “oyun teorisi”nde kariyer yapmış şahsiyetler çok. Büyük ihtimalle yaptıkları açıklamalar, attıkları adımlar kafalarındaki bir büyük oyunun parçasıdır. Ancak bunun toplumsallaşmış, kitleselleşmiş ve politikleşmiş bir sol siyasete ne kadar uygun olduğu gayet tartışma götürür. Zira Yunanistan’da acil olan hegemonik ve güçlü olduğu düşünülen sol siyasetin politikleşmiş örgütlü bir halk hareketine dönüşmesi gerekliliğidir.
Şu anda bu yönde adımların atılmıyor olması, ve SYRIZA’nın daha sonra atılması gerekecek radikal adımlara halkı veya en azından taraftarlarını hazırlamıyor olmasının vebali büyük olacaktır. Şu anda görünen o ki SYRIZA yönetimi ve uluslararası mali kurumların bürokratları satranç oynuyor gibi hareket ediyorlar. SYRIZA’yı radikal adımlara zorlayan ise AB ve IMF’nin bir milim dahi SYRIZA tarafına doğru bir adım atmıyor olması. Seçimden önceki en büyük korkumuz olan kapitalizm karşıtı insiyaki tepkinin SYRIZA tarafından soğrulması AB ve IMF’nin tavrı “sayesinde” şu anda büyük oranda gerçekleşmemiş durumda.
Referandum kararını nasıl değerlendirmek gerekir?
Referandum kararı bu ortamda zorunluluktan ileri gelmiş olsa dahi iyi bir hamle sol adına. Zira yüksek mahfillerde devam eden müzakerelerin toplumsallaşması ve sokağa inmesi için bir fırsat yaratıyor. Troyka’nın ve Avrupalı maliye bakanlarının tedirgin olması da boşuna değil. “Nereden çıktı şimdi bu halk iradesi” tedirginliği yaratıyor teknokratlarda. Demokrasi gibi “tehlikeli” ve “tatsız” bir girdiye yol verebilir çünkü. Neoliberal AB politikalarını ve teknokratların kararlarının sorgulanmasını halkın gündemine taşıyabilir. Avrupa halklarının neoliberal itikada “hayır” dedikleri bir silsileyi tetikleyebilir. Esasen Yunanistan probleminin de AB seçkinleri için gerçek mahiyeti de budur demin ifade ettiğim gibi.
Referandum kararından sonra Çipras’ın Troyka’ya yaptığı teklifler ne anlama geliyor?
SYRIZA referandum kararından sonra yeni tekliflerde bulunmasına rağmen “hayır” kararında samimi. Hatta Maliye Bakanı Varufakis eğer evet oyu kazanırsa görevi bırakacağını da açıkladı. Zira evet kararından sonra Yunanistan için artık yapılacak bir şeyin olamayacağını ifade etti. Referandum öyle bir adımdı ki Avrupalı liderler de alınacak kararları, atılacak adımları bu tarihten sonraya ertelemek zorunda kaldılar. Ancak sonuçta evet ya da hayır çıkması her ne kadar çok farklı sonuçlar yaratacak da olsa SYRIZA için ancak bir zaman kazanma fırsatı vermiş durumda. 5 Temmuz’dan sonra daha sola doğru adım atmayı göze alamaz ise bu oyunu daha ne kadar devam ettirir bilinmez.
Referandumun ardından ne tür gelişmeler ön görülebilir?
Hayır sonucu çıkar ve Avrupa taviz vermez tutumunu sürdürürse SYRIZA’nın yine tedrici adımlarla Avrupa kurumlarını zorlayacağını tahmin edebiliriz. Avrodan çıkmayarak avroya bağlı bir kağıdın basılması buna örnek olabilir. Ancak bugün Selanik’te izlediğim ‘evet mitingi’nde olduğu gibi Yunan toplumunun daha net bir çizgiden bölünmeye başlayabileceğini de görmeye başladık. Zira aslında bütün bu müzakere süreçleri ve evet/hayır üzerinden verilen kavga sınıf mücadelesinin bir tezahürü.
Seçim sürecinde olmadığı kadar evet/hayır mücadelesinin bir toplumsal çatışmayı tetiklemesi de bu sürecin nereye gidebileceğine işaret ediyor. Bu referandum, ikilem net bir sınıfsal yarılmayı açığa çıkartabilir. Evet ve hayır tavrını sınıfsal bir bölünme olarak politikleştirebilirse SYRIZA -veya en genel anlamda sol-, Yunanistan’da politikanın tabanda daha da sertleşeceği bir döneme girdiğimizi söylemeye başlayabiliriz o zaman. İşte ancak o zaman seçimlerde yükselmesinden rahatsızlık duyulan faşist Altın Şafak’ın gerçek anlamda ne olduğunu da anlama fırsatı bulacağız.
HAYIR ÇIKMASI SYRIZA’YA ALAN AÇAR
Siz referandum sürecini izlemek için Yunanistan’dasınız, nasıl bir hava var şu anda sokaklarda?
Son günlerde ‘evet’ talebiyle sokaklara çıkan grupların özellikle üst-orta sınıfın sınıfsal korkularına oynadıklarını görüyoruz. Ben bugün bir tanesini Selanik’te izledim. Troyka’nın taleplerini kabul etmek gerektiğini sokaklarda eylem yaparak ifade eden önemli bir kesim var. Bu noktada SYRIZA’nın “orta sınıf” hassasiyetlerini ve korkularını düşünmek yerine Troyka’nın açık bir şekilde sergilediği “orta yol yok” siyasetini ifşa ederek alt sınıflara oynaması gerekiyor. Bu anlamda referandum aynı zamanda bir risk SYRIZA için. Zira son günlerde banka önlerinde yaşanan panik ve kuyruklarla “Evet” hissiyatının ve korkunun yükselmesi ve sonucun bu yönde çıkması SYRIZA’nın ılımlı söylemini dahi darmadağın edebilir. Sandıktan hayır çıkması ise SYRIZA’ya yeni manevra alanı açacaktır. Varufakis’in de açıkça kendileri kadar Avrupa’nın egemenlerinin de sıkışmış olduklarını söylemesi boşuna değil. Avrupa sisteminin devam ettirilemez olduğunu gösteriyor olduklarını iddia ediyor. Bu konuda ne kadar başarılı olduklarını ve bunun Avrupa halklarında ne kadar yankı yaratacağını da yakın gelecekte hep beraber göreceğiz.