Başbakan Binali Yıldırım TÜSİAD YİK toplantısında konuştu.

Yıldırım kendisinden önce konuşan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes'in, "Vatandaş dövizdeki dalgalanmaları derin krizlerle özdeşleştiriyor. Ekonomideki sarsıntının, giderek yatırımların azalabileceği ve daha yavaş büyüyecek bir Türkiye’nin habercisi olduğunu görmeliyiz" sözlerine, "Endişeye gerek yok. Sizin hoşunuza gitsin diye söylemiyorum, bunun da üstesinden geleceğiz" sözleriyle cevap verdi.

Yıldırım ayrıca Dolar kurundaki dalgalanmanın Trump'ın başkanlık koltuğuna oturacağı güne kadar sürebileceğini söyleyerek, "Şunu bilelim bu dalgalanma herhalde 1 ay gibi 1,5 ay gibi daha devam edecek. Ne zamana kadar 20 Ocak’a kadar" dedi.

Gümrük Birliği'yle ilgili de konuşan Yıldırım, "O gümrük birliğinde de maalesef bize madik attılar. Mal ve hizmetler serbest dolaşacaktı, üstüne yattılar" dedi
 
İşte Yıldırım’ın konuşmasından satır başları:
 
TÜSİAD, 45 yıllık tarihi var. Kapasitesiyle iş dünyasındaki temsiliyle Türkiye için çok önemli bir sivil toplum teşkilatımız. TÜSİAD’ın küresel ölçekte varlık gösterip, hem içerde hem dışarda başarıyla temsil ediyor olması Türkiye’nin adını dünyaya duyurması, hepimiz için şüphesiz bir iftihar vesilesidir. Sizlere özellikle, yatırım yaptığınız, vatandaşlarımıza iş kapısı açtığınız için müteşekkiriz.
 
Biz çalışanları, çalıştıranları, fabrikaları hiçbirini birbirinden ayrı tutmuyoruz. Bu fabrikaların bacası tütmezse, çalışanlar olmasa bunu açıp bu çalışma imkanını vermeyen işverenlerimiz olmasa ülkemizde gelecekten de bahsedemeyiz, gelişmeden de bahsedemeyiz. Toplumsal barış ve kardeşlikten de bahsedemeyiz. Demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, milli iradeye de bahsedemeyiz.
 
Sizler bir yandan üretiyorsunuz, bir yandan da halkımızın refahına katkı sağlıyorsunuz. 15 Temmuz’da bir felaket yaşadık. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Alçak bir darbe girişiminde bulunuldu.
 
Bu darbe girişiminin başarısız olmasının arkasındaki en önemli sebep, vatandaşımızın Türk milletinin demokrasi bilincinin gelişmiş olmasıdır. Vesayet anlayışına karşı kafasının net olmasıdır. Hatırlayın, sayın cumhurbaşkanımız, biz daha ilk saatlerde dedik ki bu bir darbedir, kalkışmadır, asla buna izin verilmeyecek, demokrasi korunacak, vatandaşlarımız müsterih olsun.
 
Ve milleti meydanlara çağırdık. Milletimiz hiç tereddüt etmeden, herkes meydanlara indi ve tanka topa uçağa göğsünü siper etti. Bu alçak hain darbe girişimini başarısız kıldı. Bunun için önce bu darbenin defedilmesinde en büyük katı, kaynak aziz milletimizdir.  Ve aynı zamanda ülkemizin demokrasisini korumak, geleceğini kurtarmak için çağrı yapan ve milleti meydanlara davet eden cumhurbaşkanımızdır.
 
Bu demokrasi dışı girişime, en kararlı şekilde karşı duran hükümetimizdir. Ve böylece uygar dünyada emsali görülmemiş bir işi başardık. Bunu Avrupalılar da anlayamıyor, Amerikalılar da anlayamıyor. Biz Türk milletini anlayamadık diyorlar. Bir yandan bombalar atılıyor, mermiler geliyor, tanklar üzerine geliyor. Gözünü kırpmadan karşı koyuyorsunuz, bunun ne anlama geldiğini anlayamadık dediler. Biz de onlara dedik ki anlayamazsınız, çünkü bu milletin adı Türk milletidir.
 
“DOĞRU TEŞHİS KOYAMAZSAK ÇÖZÜMÜ DE DOĞRU GELİŞTİREMEYİZ”
 
Burada hatta Tuncay Bey iki senaryo çizdi, birisi kötü birisi iyi senaryo. Kötümser olmak için şu günleri eğer baz alırsak, çok sebebimiz olabilir. Ama biraz geniş düşünürsek, uzun vadeli düşünürsek, o zaman kötümser olmamız için bir sebep yok. Tedbirleri alırken kötümser düşünelim de, gelecek beklentilerimiz için kötümser olmamıza ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Her şeyden önce özellikle kısa vadeli bir şu yaşadığımız ortamı değerlendirmekte fayda var. Doğru teşhis koyamazsak çözümü de doğru geliştiremeyiz.
 
“KURLARDA OYNAMALAR VAR”
 
8 Kasım’dan sonra ekonomik piyasalarda bir hareketlenme, bir dalgalanma yaşıyoruz. Kurlarda oynamalar var. Ekonomik belirsizlik söylentileri had safhada. Bunun arka planına baktığımızda özellikle 8 Kasım’daki ABD seçimlerinin tahminlerin dışında, cumhuriyetçi adayın kazanması yatıyor. Sayın Trump, seçim kampanyasında sürekli Amerika’nın daha çok kendi içine yoğunlaşacağını, dış dünya ile olan ilgilerini azaltacağını hep anlattı. Ne dedi? Çin ile ticaret kısıtlamasına gideceğim, göçmenlerin girişine izin vermeyeceğim, ABD’nin dış dünyadaki faaliyetlerini sonlandıracağım… Yani ABD’nin 50 yıldır ihmal ettiği alt yapısını, çalışmaları daha da yoğunlaştıracağım dedi. Küresel bakış açısından daha çok lokal bir bakış açısı…
 
“TÜRKİYE DE BUNDAN NASİBİNİ ALMIŞTIR”
 
Amerika’daki bu söylem, dünyada ekonomi üzerinde olumsuz etki yaptı. E Türkiye’de bundan nasibini aldı. Bu küresel bir gelişmedir. Türkiye de bundan nasibini almıştır. Meksika en fazla birinci, bizim de ikinci sırada geliyor. Bütün ülkelerde dolara karşı değer kaybı var. Tek istisna var, İngiliz parası… İngiliz parası da Bretix’ten evvel değer kaybına uğradı ve dolayısıyla o muhafaza etti değerini.
 
“BİZİM BİR AYRIŞMAMIZ OLDUĞU DOĞRU”
 

Bizim bir ayrışmamız olduğu doğru. Doğruları konuşalım. Genel olarak bütün para birimleri yüzde 5 – 6 sapma yaptıysa bizim onun iki katı yaptı. Bunu da biliyoruz. Bunun sebeplerini de biliyoruz. Unutmayalım, Türkiye geçtiğimiz 4 ay içerisinde uçurumun eşiğinden döndü. Büyük bir tehlikeden kurtardı, 15 Temmuz darbe girişim. Sadece kıyas olsun diye söylüyorum. 60 darbesi öncesi Türkiye’nin kişi başı milli geliri 583 dolar. 1959’da. 61’de 94 dolara düşmüş. 80 ihtilalinden önce milli gelir 1860 dolar. İhtilal olmuş 1195’te düşmüş. İhtilaller ülkeyi fakirleştiriyor. İhtilaller kazanımları kaybettiriyor.
 
15 Temmuz darbesinde biz ciddi bir sarsıntı yaşamadık. Çünkü darbe başarılı olmadı, olamadı. Vatandaşlarımız hemen biz bir şey söylemeden, ilk gün 2,5 milyar dolar bozdurarak bankalarda bir sıkıntı yaşanmamasını temin etti. Takip eden 15 gün içerisinde de bozdurduğu miktar 11 milyar doları aştı.
 
Türkiye bu yaşadığımız olayın benzerini AK Parti iktidarında dört sefer daha yaşadı. 2006’da dalgalanma yaşadık, para çıkışı oldu atlattık.
2008-2009 küresel krizinde yaşadık, atlattık. Gezi olayları sonrası yaşadık, yine atlattık. Bunu da atlatacağız. Endişeye gerek yok. Sizin hoşunuza gitsin diye söylemiyorum, bunun da üstesinden geleceğiz.
 
Türkiye ekonomisi kapalı bir ekonomi değil, küresel ekonominin bir parçası. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nde finansal sektörün, iş aleminin dünya ile olan alışverişi devletten daha fazla. 200 milyar doların üzerinde sizlerin dünya ile ilişiğiniz, alışverişiniz var.
 
Eskiden Türkiye Cumhuriyeti devleti borçlanma yapamıyordu, ama şimdi bizim özel sektörümüz kendi başına işlerini büyütmek, istihdam için 200 milyar doların üzerinde küresel kaynak kullanmış. Bu muazzam bir şey.  Bakın 60 ihtilalinden hemen sonra IMF Türkiye’ye yerleşti, nereye kadar ta 2013 yılına kadar. Yani Türk ekonomisi 1961’den 2013’e kadar denetlenen bir ekonomiydi.
 
"1 - 1,5 AY DAHA DEVAM EDECEK"
 
Şunu bilelim bu dalgalanma herhalde 1 ay gibi 1,5 ay gibi daha devam edecek. Ne zamana kadar 20 Ocak’a kadar.
Yeni seçilmiş başkanın, iş başına geldikten sonra biraz daha öngörülebilirlik artacak ve taşlar yerine oturacak.
 
Seçim kampanyalarında söylenenle, omuzlarınıza sorumluluk yüklendikçe aynı olmaz. Hiçbir zaman aynı olmaz. Şimdi siz zannediyor musunuz ki Avrupa’daki söylemlerin, söyleyenlerin gerçek fikridir.
 
Elbette değil. Yükselen bir ırkçı ve sağ bir eğilim var Avrupa’da. Avrupa’da 2017’de 5 ülkede seçim var. Bu ne demektir? Belirsizlik demektir. Bu seçimler oluncaya kadar Avrupa’daki bu çok sesliliği duymaya devam edeceğiz.
 
Suriye’de Irak’ta devlet yok. 5 seneyi geçti arkadaşlar. 911 kilometre sınırı olan ülke Türkiye. Türkiye bu kadar iç ve dış sorunlarla, bölücü terör örgütünü, FETÖ’yü, Rusya ile yaşadığımız sorunları hepsini bir araya koyun, bu kadar olay başka ülkelerin başına gelseydi aynı anda yerle bir olurdu.
 
Allah’a şükür, Türkiye bütün bunların üstesinden gelmeyi başardı. Niye? Çünkü Türkiye’de istikrar var, güven var. Son 14 yılda Türkiye’nin her şeye rağmen 27 çeyrek ardı ardına büyümesinin en temel nedeni istikrardır, güvendir, siyasi güçlü iktidardır.
 
Siz de bunu bildiğiniz için büyüdünüz, açıldınız, yatırım yaptınız. Eğer ön göremeseydiniz bunları yapar mıydınız? Yapmazdınız. Ama hiç kafanız karışmasın, yapmaya devam edin. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak söylüyorum 2017 çok daha güzel olacak.

 
“BU GEÇİCİ DÖNEMDE DE TEDBİRLERİMİZİ ALIYORUZ”
 
Gereken tedbirleri alıyoruz, sizi rahatlatmak için söylemiyorum. Buna adım gibi inandığım için söylüyorum. Bu geçici dönemde de tedbirlerimizi alıyoruz. Bu alçak terör örgütü FETÖ, milletten topladığı himmetleri, oluk oluk lobi şirketlerine aktarıyor. Her türlü alçaklığı yapmaya devam ediyorlar.
 
TMSF’nin çeşitli kiralamalardan elinden çıkardığı mallardan 2,5 milyar dolar alacağı var, bunları da Türk parası olarak alın dedik. Kamu döviz olarak alması gereken, sözleşmeye göre parayı Türk parası olarak alacak.
 
Böylece piyasanın ihtiyacı olan dövizi piyasadan çekilmesinin önüne geçecek. Bunun üzerine 5 milyar dolarlık da yine kısa vadeli sözleşmelerimiz var, bunları da Türk parasıyla ödeme imkanı getirdik. 4,5G lisans işinden, elektrik dağıtımından farklı farklı işler var. Kısacası önümüzdeki kısa dönem için 10 milyar dolarlık bir ilave kaynak piyasanın ihtiyacı olan kaynağı piyasan çekmeden, piyasanın ihtiyacı için ayırdık.
 
Bununla yetinmiyoruz, yeni bir genelge çıkardık. Kamu mecbur kalmadıkça, sözleşmelerini milli paramız lira üzerinden yapacak. Bazı sözleşmeler var ki, bunlar tabi ki döviz üzerinden yapılabilir. Bu sizi ilgilendirmiyor, sizin ki gönüllülük esasına bağlı. Hesabınıza kitabınıza bakacaksınız, hangi birimden sözleşme yapacağınıza karar vereceksiniz.
 
“MERKEZ BANKASI’NIN NET REZERVLERİNDE AZALMA YOK”
 
Küresel ekonomilerde yerel müdahaleler olmaz. Türkiye’nin borçlarını döndürme, zaten kamuda borç problemimiz hiç yok. Ama özel sektöründe borçlarını döndürme diye bir problemim yok. Bunu kasıtlı olarak yaymaya çalışıyorlar. Bakın bütün bu olanlara rağmen Merkez Bankası’nın net rezervlerinde bir kuruş azalma yok. Bir ayda yüzde 10 dolarda değer kaybına uğramışsınız, bu ilginç değil mi? Niye? Bu tedbirleri aldığımız için. Boş durmuyoruz, sizin kadar olmasa bile biz de kafa yoruyoruz, tedbir alıyoruz.
 
Bireysel emekliliğe otomatik katılım getirdik. Bu ne demek? Bu çok önemli bir şey. Türkiye’nin cari açığı var. Az tasarruf ediyor, çok harcıyor. İthalatı fazla, ihracatı az. Çünkü doğal kaynakları yok. Amacımız buradaki açığı, uzun vadede tasarruf miktarını artırmak bir yandan da katma değer oluşturan mukayeseli olarak başka ülkelere üstünlük sağlayacak alanlar destek vermek.
 
7 alan tespit ettik, teşvik sistemimiz yayınlandı. Şimdi ısmarlama, projesine göre teşvik sistemine geçiyoruz. Oturacak bakanlarımız, yatırıma uygun teşvik vereceğiz.
 
“BİR TERÖRÜMÜZ VARDI, ŞİMDİ İKİ TERÖRÜMÜZ OLDU”
 
23 bölgemiz var, doğu güneydoğuda. Cazibe merkezleri diye adlandırdık, burada da tedbirlerimiz var. Bunları özellikle incelemenizi istiyorum. Bu bölgelerde hepimizin ülkemizin birliği beraberliği kardeşliği için ortak sorumluluğumuz olduğunu ifade etmek isterim. Bakın 50 yılı aşkın bir süredir, Türkiye terörle mücadele ediyor. Bir terörümüz vardı, şimdi iki terörümüz oldu. FETÖ de buna ilave oldu. Ama bölücü terör olsun FETÖ olsun bunların hepsinin üstesinden geleceğiz.
 
Bölücü terörde, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde olmadığı kadar şu anda mücadelede başarılı gidiyoruz. 30 yıldır 40 yıldır girilemeyen yuvalarına girdik, hepsini darmadağın ettik. Her gün terör örgütünün ileri gelenlerinden bir tanesini ele geçiriyoruz. Ve bunların verdiği ifadelerle de terörü inşallah çökerteceğiz.
 
65’nci hükümetin ilk gününde bir şey dedim. Milletimiz rahat olsun, bu terör belasını ülkemizin gündeminde en alt seviyesine düşüreceğiz dedik. Sürekli terörün darbelerin olayların konuşulduğu bir ülkeye yatırımcı nasıl kolay kolay karar versin? Durum böyle değil ama algı böyle. Gerçeği kabul edelim. Yabancı dostlarımız diyor ki, biz dışardan izlerken savaş var zannediyoruz, ama gelince şaşkına dönüyoruz diyorlar. Bunu bizim tersine çevirmemiz lazım.
 
“BÖLGEDE YAŞAYAN KÜRT VATANDAŞLARIMIZLA HİÇBİRİMİZİN BİR SORUNU YOK”
 
“Ben sizin yargınızı tanıyorum, eş yönetim, eş başkan, öz yönetim” Bunlar bizim hayrımıza işler değil. Bunlar bölücülüktür. Bu bölücülük mikrobunu bünyemizden atmazsak diğer konular hiçbirisi önemsiz hale gelir. Şu anda yaptığımız odur. Bölgede yaşayan Kürt vatandaşlarımızla hiçbirimizin bir sorunu yok.
 
Hepimiz biriz, beraberiz, kardeşiz. Oradaki vatandaşlarımızın bölücü terör örgütü sorunu var. Şimdi artık orada bayrak dalgalanıyor. Devletin otoritesi tam olarak sağlanıyor. Bundan sonrası tamir faslıdır, onarım faslıdır. Oraya başlattığımız yatırım ve destek hamlesiyle 10 yılda 160 milyar yatırım yapacağız. Özel sektörle yapacağız, devletle yapacağız. İncelemenizi istiyorum ve bu bölgeye biraz daha yoğunlaşmanızı istirham ediyorum. Bu sorumluluğu hep birlikte üstlenmemiz gerektiğini düşünüyorum.
 
“BU KARARIN HUKUKİ BİR SONUCU YOK”
 
AB hikayemiz, TÜSİAD’dan daha önce. Yani tarih daha eski… Dolayısıyla bir kara sevdaya dönüşsün istemiyoruz. Şimdi, AP bir karar aldı. Bu kararın hukuki bir sonucu yok. Bir tavsiye kararı. Efendim görüşmeler geçici olarak durdurulsun. Biz açıklamamızı yaptık, bunun bizim açımızdan bir önemi anlamı yok. Tamam parlamentolar biliyorsunuz oradaki milletvekilleri ülkelerinden bağımsız olarak seçilip geliyorlar, konjonktürel olaylardan dolayı zaman zaman böyle çıkışlar yapabiliyorlar. Ama biz inanıyoruz ki, her şeye rağmen Avrupa’da, Avrupa’nın geleceğini düşünen vizyon sahibi yöneticiler mevcut. Liderler toplantısında bu anlamsız kararın dikkate alınmayacağını düşünüyoruz.
 
Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu kafa karışıklığından bir an önce kurtulması gerekiyor. Bir dost olarak söylüyoruz. AB ile uzun süredir ticari ilişkilerini geliştirmiş, müzakerelerini yürütmekte olan bir dost ülke olarak söylüyoruz. AB’ye Türkiye’nin üye olması Avrupa’ya ilave yük getirmez, Avrupa’nın yükünü alır. İkincisi, AB maalesef bugünlerde çıkışlarıyla, davranışlarıyla Türkiye’nin ne dediğine değil, nerede durduğuna değil, Türkiye’nin düşmanlarının sesine daha çok kulak veriyor. Çok açık konuşuyorum. PKK, DEAŞ, FETÖ terör örgütünün lobi faaliyetlerinden daha çok etkileniyor ve ona göre tutum alıyorlar. Bu çok yanlış bir şey. Bunun da Avrupa kamuoyunun gelecek seçimlerine yönelik kanaatlerini kendi lehlerinde oluşturmak için kullanıyorlar. Bunlar çok tehlikeli şeyler.
 
Bakın hatırlayın Brexit’de bile mevzu neydi? Türkiye’ydi. Kampanyanın odağında Türkiye’ydi. Cameron, “Türkiye 3000 bin yıl AB’ye giremez” dedi. 3 ay sonra kendisi gitti. Öngörüye bak, vizyona bak. Şimdi Avrupa’daki liderler de çok etki altına kalıyorlar. Bugün AB’de yapılan, kamuoyu araştırmasında birlik içinde yaşayan insanların yüzde 59’u AB’nin kendilerinin sorunlarına kayıtsız olduğunu düşünüyor. Birlik önce kendinin hangi yöne doğru gideceğinin bir adam akıllı masaya yatırıp görmesi lazım. Sürekli parmak kaldırıyorlar, Türkiye şunu yap, yapmazsan şöyle olur. Yahu Türkiye sizden bir öğretmen edasıyla sürekli talimat alacak, buna göre vaziyet alacak bir ülke midir? Bu olmaz, bu yanlıştır.
 
Dünyada esaret altına girmeyen iki ülke var. Biri İngilizler, biri Türkler. Ama hiç kimseyi esareti altına almayan tek ülke vardır, onlar da Türklerdir.
 
“O GÜMRÜK BİRLİĞİNDE DE MAALESEF BİZE MADİK ATTILAR”
 
Gümrük Birliğini 2017’den itibaren ele alacağız, tekrar gözden geçireceğiz. Bu kadar seneden sonra ne oldu, sanayide durum ne, hizmetlerde, e-ticarette, bu alanlarda güncelleme yapılacak. O gümrük birliğinde de maalesef bize madik attılar. Mal ve hizmetler serbest dolaşacaktı, üstüne yattılar. Uzağa gitmeye gerek yok, 18 Mart’ta bunlarla bir anlaşma yaptık.
 
Bir; Birebir, bir tane Ege’den mülteci kurtarırsak, onlar da bizden alacaklar. İki; geri kabul anlaşmasını imzaladık. Üç; Vizelerin kalkması, 30 Haziran’da vizeyi kaldıracağız dediler. Dört; 3+3 milyar Euro mültecilere destek vereceğiz. Bütün bunlara karşı da Türkiye 72 maddeden oluşan reformlar yapacak. Bir tanesine olmaz dedik.
 
Efendim siz terörle mücadele kanunu değiştirin. Niye değiştirelim? Değiştirin de bu çocuklar her ne kadar terörle uğraşıyor ama fena çocuklar değil, bunlara biraz daha sevimli davranın. E bu olmaz kardeşim. Biz ölüm kalım mücadelesi yapıyoruz.
 
“AB NİYE SÖZÜNDE DURMUYOR? BU TEK TARAFLI SEVDA OLMAZ”
 
Bunu bizden nasıl istersiniz? Bunu reddettik. Bu sefer diğer hepsi yalan oldu. Ve anlaşma yürürlüğe girmedi. E böyle mi olacak? AB niye sözünde durmuyor? Bu tek taraflı sevda olmaz. Ha şunu da görmezden gelmiyoruz, bugün ticaretimizin yarısı Avrupa’yla, Avrupa ile ilişkileri de koparacak değiliz.
 
Bunu herkes kafasından çıkarsın, ancak Avrupa daha sağlıklı konjonktürel gelişmelerden bağımsız olarak, Türkiye ile ilişkilerini daha rasyonel bir şekilde mutlaka ve mutlaka gözden geçirmesi lazım. Türkiye’nin başını ağrıtan teröristlere daha az kulak versinler. Türk halkının sesine daha çok kulak versinler. Çifte standartla Avrupa ile Türkiye ilişkileri gelişmez.
 
OHAL bir sonuçtur. Durum dururken ihdas ettiğimiz bir şey değil. Türkiye alçak bir örgütün pençesinde büyük bir sınavdan geçmiştir. 70’li yıllardan bugüne kadar, her tarafa sızmış. İş dünyasına sızmış, STK’lara sızmış, bürokrasiye sızmış, askere sızmış, yargı içerisinde ciddi bir yer almış. İşte itirafları izliyorsunuz. Adam hukuk kitaplarına, kanunlara bakmıyor. Abiler ne diyor, Pensilvanya’daki ne diyor ona bakıyor. Ben ona göre karar veririm diyor. Hukuk adamının, kafasını satmış adam, kafasını kiraya vermiş, formatlamış kafayı.
 
“BANA GENELKURMAY BAŞKANI ANLATIYOR”
 
Bana Genelkurmay Başkanı anlatıyor, albaya diyor bir talimat veriyorum diyor. Albay çıt yok. Adam bir şey söylemiyor, tamam başüstüne demiyor. Merak ediyor, niye böyle yaptı? Gidiyor bir astsubay, abisi o imiş, amiriymiş, astsubaydan olur alırsa peki komutanım yapayım diyormuş. Böyle bir anlayış olur mu? Bizi bazen tenkit ediyorlar, niye gereken tedbiri almadınız…
 
Değerli dostlar Türkiye bir hukuk devleti. Bunlar 17 Aralık’ta dişini gösterdi. Resmen polisle bir olarak darbe yapmak istediler. Yargı darbesi yapmak istediler. Ben şahidiyim, düzenledikleri iddianamede cumhurbaşkanı o zaman başbakan, “silahlı örgütün lideri” ben de yardımcısıyım. Gördüm, gerçi o fezleke hukuki geçerlilik kazanmadı ama gördüm. O müsveddeyi gördüm.
 
Adam yazmış, e bu nedir ya? Bu akla ziyan bir iştir. O zaman cumhurbaşkanımız avaz avaz bağırdı, bu bir terör örgütüdür, bu bir yolsuzluktan öte bir şeydir, bu yargı yoluyla iktidarı alaşağı etme hareketidir. Ama sesini çok az duyan oldu. Biz mücadeleyi bırakmadık. O gün başlattığımız aktif mücadele 15 Temmuz’da onlar zirveye çıkardılar. Son kozlarını da kullandılar. Bundan sonra temizlenme süredir. Ama bu süreç çok kısa olmayacak. OHAL kalksın, tamam biz de istiyoruz, itirazımız yok. Ama OHAL’de ekonomiyi doğrudan ilgilendirecek hiçbir karar almadık.
 
ALMANYA ÖRNEĞİ
 
Burada da yine dostlarımız çifte standart yapıyor. Geçen Almanya Dışişleri Bakanı geldi. Bu kadar insanı görevden çıkardınız, tutuklama yaptınız. Ben kendisine bir soru sordum. Siz iki Almanya birleştiğinde, doğu Almanya’dan ne kadar kamu görevlisini attınız? Şaşırdı. Valla rakamı bilmiyorum falan dedi, büyükelçi bilir dedim. “Efendim attık biraz.”
 
Ben size söyleyeyim 500 bin kamu görevlisini attınız dedim. Niye attınız? “Onlara güvenemezdik” dediler. Sadakatlerinden emin olmadığınız için attınız. Peki biz de aynı şeyi yapıyoruz. Adamın yanındaki, genelkurmay başkanının yanındaki adam, yıllarca her şeyini bilen, komutanım buraya kadar diyor ellerini bağlıyor. Böyle bir örgütten bahsediyoruz. O 500 bin kişi AİHM’e gitti, ama hiçbiri kazanamadı.
 
“REJİM BELLİ, CUMHURİYET. DEMOKRATİK LAİK SOSYAL DEVLETİ”
 
Başkalarının ne yapıp yapmadığına bakmadan önce kendimiz neyi eksik yapıyoruz, nerede daha fazla çalışmamız lazım bunların hepsini arkadaşlarımız oturuyoruz, çalışıyoruz. Belirsizlik en kötü şeydir. Bir anayasa değişikliğimiz var. Bunun amacı rejimi falan değiştirmek değil. Rejim belli, cumhuriyet. Demokratik laik sosyal devleti. Halkın egemenliği, onun ne demek olduğunu darbede mecliste gördük biz. Bombaların altında milletvekillerimiz aslanlar gibi durdular.
 
Şimdi biz, yapacağımız bundan sonraki iş, 2007’de cumhurbaşkanı seçilemedi. Biz sebebi değiliz. Bize seçtirmediler parlamentoda. Bir icat çıkardılar 367 icadı. E biz de halka gittik, halkta dedi ki siz çözemiyorsanız ben çözüyorum. Cumhurbaşkanı seçiminin yolun açtı. Ve ilk cumhurbaşkanımız da 12’nci cumhurbaşkanımız görevinin başında. Bu mevcut bir durum. Halkın yüksek iradesiyle seçilmiş bir cumhurbaşkanınız var, bir hükümetiniz var, bir parlamentonuz var. Buradaki işlerin düzelmesi lazım. Mevcut durum ile anayasanın uyumlu hale gelmesi lazım. Biz de partilere diyoruz ki gelin bunu yapalım, bu bir ihtiyaç. Bu Türkiye’nin geleceği için, istikrarı için bir ihtiyaç.
 
Bu coğrafyada istikrarsızlığın bedeli çok ağır olur. Az önce söyledim darbelerde ne olduğunu. Türkiye mutlaka her seçimde tek başına güçlü iktidar çıkarması lazım, kim  olursa olsun. 7 Haziran’da gördük, terör örgütünün esaretine girmiş partinin ne havalara girdiğini gördük. Kim olursa olsun, ama mutlaka Türkiye tek başına iktidara sahip güçlü iradeye sahip bir yönetimi olması gerekiyor.
 
Çok geniş değil 10-15 madde içerisinde çok anlaşılabilir bir teklif getiriyoruz. İnşallah bu teklifte MHP’nin de mutabakatı var. Meclis’ten görüşüp, sizin önünüze getirince bu sorunu da halletmiş olacağız. AK Parti sorunları torunlara bırakarak gelen bir parti değil. Sorunların üzerine giden bir partiyiz.