Yezd, İran’ın 31 eyaletinden bir tanesinin ve aynı zamanda İran’ın en büyük dördüncü eyaletinin ismidir. Eyalete ismini veren şehrin adı da Yezd’dir. İsfahan’a 270 km mesafede olup, nüfusu 1 milyonu aşar. İran’ın en eski ve en tarihi şehirlerinden biri olarak, Zerdüştlüğün de merkezi olarak kabul edilmektedir. (Hindistan’da Sihlerin merkezi Amritsar’a benzetebiliriz). Günümüzde ise halkı genellikle Şii Müslüman olup, Zerdüştler sadece bir azınlıktan ibarettirler.



Çölün kıyısındaki kerpiç şehir diyebileceğimiz Yezd, (Hindistan’daki Delhi-Agra-Jaipur gibi) İran’ın İsfahan-Şiraz-Yezd kültürel ve tarihi üçlüsünün adımlarından da biridir. Yezd’in kenarında ve yakınında bulunduğu çölün adı, Deşt-i Kevir (Tuz Çölü) olup, dünyanın en büyük 23. çölü olarak bilinmektedir.



Özellikle de Yezd’in eski şehrini dolaşırken, kendinizi bir Orta Çağ senaryosunun içerisinde, bir Sasani kentinde hissedebilirsiniz. Şehir böylesine efsanevi ve masalsıyken, gökyüzünü görmenizi engelleyebilecek olan herhangi bir yüksek bina veya yapı da bulamayacaksınız. Her İran şehrinde olduğu gibi, her taraf sular, bağlar, bahçeler ile süslenmiş, şıkır şıkır...



İpek Yolu üzerindeki önemli ticari noktalardan biri olarak, şehirdeki ilk yerleşimlerin tarihi M.Ö. 700 yıllarına kadar uzanır. Medler döneminde ismi “Ysatis” şeklindeydi. Yezd kelimesinin, M.Ö. 421-339 yılları arasında yaşamış bulunan Sasani Kralı Yezdgerd’e atıfla, “Yezdan Gerd” isminden türediği de söylenir. Yunan tarihçileri tarafından ise “Ayatis” olarak anılan şehrin ismi, Müslümanlar tarafından “Dar-ül İbade” olarak değiştirilmiştir.



Yezd 642 yılında Müslümanların egemenliğine girmiştir. Fetih sonrası bu dönemde Zerdüştlerin ek bir vergi veya haraç karşılığında dinlerini değiştirmeden kalmalarına izin verilmiştir. Ve etrafı çöllerle (Kevir Çölü ve Lut Çölü) çevrili olduğundan dolayı, 13. yüzyıl başlarında Cengiz ve Timur ordularının talan ve istilalarından bir ölçüde kurtulmuştur. Ticaret sayesinde hayli zenginleşmiş olan Yezd’i Venedikli seyyah Marco Polo 1272 yılında ziyaret eder, bölgenin refahı ve ipek üretim merkezi olduğundan söz eder, “eyaletin en asil ve güzel şehri” diye hatıratına not düşer.



Şehirde Farsilerin (İranlıların) yanı sıra, Türk asıllı Azeriler ve Kaşgaylar da yaşarlar. Yahudilerin çoğu İsrail’in kurulmasından sonra, bu ülkeye göç etmişler ve Zerdüştlerin nüfusu ise giderek azalmıştır (şu an yaklaşık 20 bin civarındadır). Burada, Tahran aksanından farklı olan bir Yazdi (Yezd) Farsça’sı konuşulmaktadır.



Tarih ve din turizminin yanında, Yezd şehrinde tekstil, halı, kilim, ipek, seramik, inşaat malzemeleri, şekerleme ve mücevherat ürünleri de başlıca geçim kaynakları ve sanayi alanları arasında sayılabilir. 2000 yılında açılmış olan Yezd Su Müzesi de gezilebilir. Kentte bulunan Shahid Sadoohgi Havalimanı Yezd’e hizmete vermektedir. 12 İmam Türbesi de görülmesi gereken bir başka eser.


 
Sessizlik Kuleleri
Sessizlik Kuleleri (Towers of Silence / Dakhma) Zerdüştlerin ölülerini belirli bir törenin ardından kuşların yemesi için bıraktıkları, yuvarlak ve yüksekçe yapılardır. Şehrin 15 km kadar dışında yer alan bu kulelerin varlığından Heredot tarafından 5. yüzyılın ortalarında bahsedilmiştir. Bu uygulamadaki mantık, Zerdüştlerin kutsal kabul ettikleri havayı, toprağı ve ateşi kirletmemek istemeleri ve ölünceye kadar onlara fayda sağlayan diğer canlılara en azından son nefeste bir iyiliklerinin dokunmalarını sağlama arzusudur. Öldükten sonra artık temiz olmadığı ve potansiyel bir kirletici olduğu (Zerdüşt inancına göre) kabul edilen ceset, mümkün olan en etkin ve pratik bir şekilde ortadan kaldırılmış olur. Sessizlik Kulelerinin Zerdüştler tarafından aktif kullanımı Şah döneminde yasaklanmış ve bir turizm objesine dönüşmüş. Bu tür sessizlik kulelerinden ikisi Yezd’de, ikisi Kerman’da ve biri de İsfahan’da bulunuyor.



Zerdüşt Ateş Tapınağı (Ateşgede)
Bahsettiğimiz üzere, Yezd halihazırda İran’da en yoğun Zerdüşt nüfusunun yaşadığı, en önemli Zerdüşt şehri sayılmaktadır. Bir adı da Varahram Sunağı olan ve 1934 yılında inşa edilen şehrin meşhur ateşgedesi/ateşgahı (Ateşegede-i Zertoshtiyan) içerisinde Zerdüştlerin (M.Ö. 470 yılından beri) hiç sönmeyen ve sönmemesi gerektiğine inanılan ateşi yanıyor. Duvarlarda Zerdüştlükle ilgili sayfalar var, bunlar, Avesta içinde toplanan, Ahura Mazda ağzından anılan birtakım hitaplar. Bunların çoğu kulağa hiç yabancı gelmeyen ve benzeri medeniyet, kültür ve inanç sisteminde görüp duyabileceğimiz bilgelik dolu alıntılar. Duvarda asılı olan Zerdüşt figürlerinin Hz. İsa’ya çok benzediğini fark edebilirsiniz.



Bunun dışında, şehrin biraz dışındaki Chak Chak (Pir-e Sabz) Zerdüşt tapınağı da ziyaret edilebilir. Dünyanın dört bir yanındaki Zerdüştler buraya da geliyorlar, bir tür hac mekanı olmuş. Köyün tepelerinde binlerce yıldır sürekli olarak yanan 3 ateş var. Senenin belirli tarihlerinde Zerdüştler buraya çıkıp beyazlar içinde şarkılar söyleyerek tütsüler yakarlar. M.S. 8. yüzyıla kadar tüm İran Zerdüşt inancına mensup bulunmaktaydı. Bizdeki durumun aksine, İslam’ın en önemli bayraktarlarından biri olan İranlılar bile, eski dinlerine en azından kültürel ve tarihi bir unsur olarak sahip çıkıyor ve yaşatıyorlar.



2010 yılı itibariyle, Mumbai’de 50, Hindistan’ın geriye kalan kısımlarında 100 ve dünyanın diğer bölgelerinde ise 27 ateş tapınağı mevcut bulunmaktadır. Mumbai’de yaşayan Zerdüştlere (İran’dan göç ettikleri için) “Prasiler” deniyor ve kendi aralarında ciddi şekilde örgütlenerek önemli bir ekonomik güç elde etmişler. Hindistan’ın en büyük şirketi TATA’nın sahibi ve Queen’in solisti Freddy Mercury Zerdüşt’tür. Keza, Feridun, Rüstem ve Cemşid birer Zerdüşt halk kahramanlarıdır. “İyi düşün, İyi konuş, İyi yap” Zerdüştlüğün en bilinen ve dikkat çeken öğretilerindendir. Zerdüştlük Anadolu’dan tutun Doğu Çin kıyılarına kadar uzanan bir kadim inanç. Hatırlatmakta yarar var, Hindistan’da ineğe tapılmadığı gibi, Zerdüşt (Mecusi) inancında da ateşe tapılmıyor...



Jame (Cami) Camii
Evet, Yezd şehrinde de bir Cami (Jame) Camisi bulunuyor. Bir başka ismi ise Cami-i Kebir, yani Büyük Cami. 12. yüzyılda inşa edilmiş olan bu camii, günümüzde de aktif olarak kullanılıyor. Tarihçilere göre, bu camii bir Sasani ateş tapınağının bulunduğu yerde yaptırılır. 1324-1365 yılları arasında önemli ölçüde yenilenir. 14. yüzyıl İran mimarisinin en önemli eserleri arasında yer alır. Aynı zamanda, İran mimarisinin Azeri tarzının tipik bir timsalidir. Camii bir çift minare ile süslenmiştir, 52 metre yüksekliğinde ve 6 metre eninde bulunan bu minareler İran’da bulunan en yüksek minarelerdir. 1365 tarihini taşıyan mihrabındaki olağanüstü zarif ve ince süslemeler dikkat çekicidir.


 
Amir Çakmak Camii, Meydanı ve Kompleksi
Bu meydan Yezd’in en önemli simgesel ve sosyal merkezi konumunda. Meydan, aynı zamanda bir komplekse ev sahipliği yapıyor. Gece ve gündüz görkemini koruyan simetrik minareli camii, kervansarayı, çarşıları, restoranları (özellikle ciğercileri), hamamı, kuyusu, şekerleme dükkanları ve havuzları ile güzel bir bütünlük sergiliyor. Aynı zamanda, İran-Irak savaşında ve Irak-ABD savaşlarında bu meydanda Iraklılar ve Afganlılar yatıp kalkmış ve bu şekilde hayatlarını sürdürmüşler. Halen Iraklı ve Afganlıların yaşadığı yerleşim birimleri bu meydana çok yakın mahallelerde bulunuyorlar.



Camii ve meydana ismini veren Amir Celaleddin Çakmak (Chakmaq) 15-16. yüzyıllardaki Timur hanedanı sırasında yaşamış bulunan bir Yezd valisidir. Camii de 1418-1438 yıllarında aynı vali tarafından yaptırılıyor. Kompleksin hemen karşısında, Yezd Su Müzesi yer alıyor. Hamam ise tam 600 yıllık. Bu kompleksin ana bölümünü teşkil eden dev kapı ve çok uzunca minareler İran’ın en büyük yapısı olarak sayılıyor. Özellikle gece vakitlerinde meydanın güzellik ve görkemi (ve üstelik huzuru) artıyor. Meydanın son yüzyıldaki restorasyon çalışmaları Rıza Şah tarafından yaptırılıyor.



Ardında camii ve kompleksi de barındıran bu meydan (Amir Çakmak Meydanı), şehrin bütünlüğü ve caddeleri ile mükemmel bir uyum ve güzellik sergiliyor. Kesinlikle toplumum ta kendisini yansıtan İran’ın şehir meydanları beni gerçekten çok etkiledi, bizde böylesi sosyal dokuyu işleyen ve yansıtan meydanların yapılamaması ve yapılsa da yeterli işlevsellik kazandırılamaması, dahası bu tür meydancıklarımızın sadece birtakım toplumsal infial olayları ile adını duyurarak öneminin ötelenmesine yol açılması, hiç sahip olamadığımız medeniyet bilinciyle yakından ilintili, kültürel bir açmazı gözler önüne seriyor.



“Zorhane” ilginç bir deneyim oldu. Meydan yakınlarında, hamama benzer bir yapıya bilet karşılığı giriyorsunuz. İçeride bir tür folklorik müsabaka icra ediliyor. Sayıları 10-15 arasında değişen pehlivanlar, trans halinde çılgın hareketlerle spora benzeyen hareketler yapıyor, bir tür mekik ve şınav çekiyor, arada ellerinde sopalarla ve zilllerle savruluyor, dans-spor karışımı hareketler yapıyorlar ve bu sırada def ile ritim tutuluyor bu cengaverlere. Bu taytlı arkadaşları kadın ve erkekler birlikte izleyebiliyorlar. Dediğim gibi, spor desen spor değil, dans hiç değil, sanırım bir tür folklor, ama gerçekten ilginç bir tecrübeydi. Sadece Yezd’de değil, başka şehirlerde de zurhanelere rastlamak mümkün.



Yine sadece Yezd’de görebileceğiniz bir şey de, rahatlıkla klimanın atası denilebilecek olan, badgirler. Yüksekliği 15-20 metreye kadar ulaşan bu badgirler genelde su sarnıçlarının tepesinde bulunan kulelerdir ve esen rüzgarı ilk önce su içeren bölüme, sonra da oradan evin içerisine taşırlarmış. Böylelikle hava akımı soğutularak ev içinde serinlik sağlanırmış. Zaten “badgir” ismi de “rüzgarı yakalayan” anlamına gelmektedir.



Yezd, baştan aşağı bir fotoğraf stüdyosunu andırıyor. İran’ın gezmek, görmek, yaşamak, öğrenmek, anlamak ve kıyaslamak için gidilmesi gereken şehirlerinden bir tanesi. İran’da “Çölün incisi” olarak da anılan Yezd için son yıllarda Unesco “Dünyanın en eski ikinci yerleşim yeri” saptamasında bulunmuş. Yaklaşık kuruluş tarihi 3000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Gerçekten, tümüyle kendine özgün mimarisiyle, şehrin her mahallesi, sokağı ve köşesi tarih kokuyor...



{ Yazı ve Fotoğraflar: Serkan Doğan }