Dolar 4 liraya dayandı.

Ekonomik göstergeler endişe verici. Puan veren kuruluşlar Türkiye’nin notunu durağana çevirdi ki bu “yatırım yapılamaz” sınıfıdır.

Yapılan son anketlerde en acı verecek sonuç, cevap verenlerin % 97’si Adalete güvenmediğini açıklamasıydı.

Toplumsal olarak birçok parçaya bölündük, birbirimize karşı bilendik, hırslandık, düşmanlaştık.

IŞİD’li teröristlerce yapılan saldırılarda bile “kahrolsun PKK” sloganı atılıyor!

Şort giymek, tekme yemek demek oldu.

Hamile olmak, sokakta dolaşmanın yasaklanması anlamına geldi.

Jandarma ve polisimiz de türban takabiliyor.

Taciz ve tecavüz vakaları, saklanmasına, üzeri kapatılmaya çalışılmasına rağmen her gün duyulabiliyor.

Neredeyse her gün bir veya daha fazla işçi cinayetine tanık oluyoruz, doğalmış gibi, fıtrat gibi!

2016 yılında yaşamını yitiren işçi sayısı 1970! (1)

Bu rakamlar 2002 yılında 878’di. (2)

2016 yılı içinde, en az 260 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi. 2002yılında, erkek şiddeti sonucu yaşamını yitiren kadın sayısı 65 idi. (3)

120 kadını taciz edildi.

417 kız çocuğuna cinsel istismarda bulunuldu.

329 kadına şiddet uyguladı. (4)

Eğitim kalitemiz her geçen gün değer kaybediyor. Öyle ki dünya sıralamalarında neredeyse en sonlara düştük!

İşsizlik oranı had safhada.

Gençlerimiz, yüksek öğrenimini yapmalarına rağmen, gelecekleri konusunda umutsuzluk yaşıyor. İşe girebilmek için üniversite diplomasının yanında, zıplayıp, tek seferde 4 takla atıp ayakları üzerine düşmesi gerekiyor!

Üniversitelerimiz içler acısı.

Öyle ki Sabahattin Zaim üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı “Türkiye’nin geleceği için cahil nesil’e ihtiyaç var” diyebiliyor!

Bunu söyleyen kişi hem profesör hem de yüksek öğrenimi sağlamakla görevli bir eğitmen!

Sağlık hizmetleri, belki de en kötü dönemini yaşıyor.

“Neden buradayız?” sorusunu kendilerine soran Suriye’deki askerlerimizden her gün acı haberler alıyoruz. Şehit sayısı 50’yi geçti.

Turizm sektörü ölmek üzere.

Yaz saati uygulamasına geçilmediği için elektrik tüketiminin artması, yeterli elektrik üretiminin olmayışı sonucu, her gün birçok kentte elektrik kesintileri yaşanıyor.

Sınırlarımızda sıfır sorun ile başlayan dış politikalardaki yanlışlar nedeniyle neredeyse tüm sınırlarımız sorun yumağı içerisinde bunalıyor.

Bunu, hükümet sözcülüğünü yapan Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Suriye politikası başından beri yanlıştı, tamir ediyoruz” diyerek doğrulamakta. (5)

Irak, sınırları içerisindeki askeri varlığımızı istemiyor.

Rusya ile, nedeni bilinemeyen bir şekilde düşürülen uçak sonucu gerilen ilişkilerle yaşanan ticari kaybın 50 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor.

Avrupa Birliği ile kopma noktasına geldik.

Yıllar süren düşmanlığı dostluğa evirilen Yunanistan ile gittikçe gerilen politikalar izleniyor.

Ege’deki onlarca adanın Yunanistan’a terk edildiği söyleniyor ama gerçekliği bilinmiyor!

3. Boğaz köprüsü, Körfez köprüsü, İstanbul 3. Havalimanı, otoyol tünelleri ve benzeri büyük projelerle övünüyoruz ama bu yatırımlar için devletin cebinden tek kuruş çıkmamış olmasına rağmen zarar ettikleri için (ihalelerinde taahhüt edilen kapasitenin altında işlem yaptıklarından) yapım bedellerinden fazlasını yapımcı firmalara ödüyoruz.

Coğrafik yapısı nedeniyle, 3 tarafı deniz, 4 mevsimi birlikte yaşayabilen, doğal zenginlikleriyle muhteşem denebilecek bu güzelim ülke, yaşananları hak ediyor mu?

Oğullarını askere gönderen aileler, askerlik süresince uykusuz geceler geçirmek zorunda mı?

İnsanlar, korkmadan, çekinmeden, huzursuzluk hissetmeden evinden dışarı çıkıp gezemeyecek mi?

Bombaların patlaması ne zaman bitecek?

Hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş’un söylediği gibi “Allah'ın izniyle referandumda büyük oranda 'evet' çıktıktan sonra” mı bitecek?

Daha önce bitmesinin imkânı yok mu?

Daha ne kadar huzursuz yaşayacağız?

“Aldatılma” ve “Kandırılma” lüksü olmadan, eşit ve adil, özgür ve huzurlu, sağlıklı ve umutlu yaşamak istiyoruz.

Devleti yönetecek kabiliyette olanlar kandırılıp aldatılabiliyorlarsa, vatandaşın kandırılması ve aldatılması daha olağandır.

Gerçekte ise devletin sorumluluğunu üstlenerek yönetime talip olan yöneticilerimizin kandırılıp aldatılma hakkı yoktur.

Yöneticilerin kandırılıp aldatılmanın bedelini halk ödeyemez!

Her insan yanlışlarından sorumludur ve bedelini ödemek zorundadır.

Bunu gerçekleştirmekle görevli yargı çalışanları ise bütün bunlardan sorumludur.

Herkes sorumluluğunu bilsin…

___________________________

1.http://www.guvenlicalisma.org/index.php?option=com_content&view=article&id=18227:aralik-ayinda-en-az-141-isci-2016-yilinda-ise-en-az-1970-isci-yasamini-yitirdi&catid=149:is-cinayetleri-raporlari&Itemid=236

2.http://www.dogrulukpayi.com/beyanat/5417c7e3494bd

3.http://bianet.org/bianet/kadin/132742-kadin-cinayetleri-14-kat-artti

4.http://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/182554-erkekler-aralik-ta-19-kadin-oldurdu

5.http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-38514766