Yeşil Sol Parti Merkez Yürütme Kurulu, 10 Ekim  Ankara Gar Katliamının altıncı yıl dönümünde yazılı açıklama yaptı.

“Eşitlik, demokrasi ve barış isteyen kardeşlerimizin mücadelesi en büyük emanetimizdir” ifadelerinin kullanıldığı açıklamada, “7 Haziran ve 1 Kasım arasında yoğunlukla devam eden bu zincirin en kanlı halkası 10 Ekim Ankara saldırısı oldu. O günü en karanlık yapan şey, sadece iki İŞID militanının patlattığı bombalar değildi. Karanlığı derinleştiren şeyler, bombalı saldırıların ardından alana saldıran polis güçleri, TOMA’lardan yaralılara ve saldırıya uğrayanlara su sıkılması, saldırının ardından televizyon ekranlarından yapılan “oylarımız yükseliyor” açıklamaları, statlarda toplanan fanatikler tarafından hayatını kaybedenlerin yuhalanması ve bütün bunlara karşılık siyasi iktidarın adaletten yana hiçbir adım atmaması oldu” denildi.

Yeşil Sol Parti’nin açıklaması şu şekilde:

Altı yıl önce bugün Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısı Ankara Garı önünde yaşandı. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra mecliste tek başına iktidar olma çoğunluğunu kaybeden ve iktidarını sürdürmek için MHP’den aldığı destekle ülke genelinde siyasal ve toplumsal gerilimi yükselten AKP iktidarının uyguladığı politikalar, çatışmalı sürecin ülkenin her tarafında derinleşmesine yol açtı. Suruç saldırısıyla başlayan ve 7 Haziran ve 1 Kasım arasında yoğunlukla devam eden bu zincirin en kanlı halkası 10 Ekim Ankara saldırısı oldu.

Emek örgütleri ve barış güçlerinin düzenleyicisi olduğu Barış Mitingi için ülkenin her köşesinden Ankara’ya gelen yüz bini aşkın insan “Emek, Barış ve Demokrasi” sloganıyla miting için barışçı bir şekilde toplanmışken iki İŞID militanının gerçekleştirdiği bombalı saldırı sonucunda 103 barış savunucusu hayatını kaybetti, beş yüzden fazla kişi de yaralandı. Böylece Türkiye tarihinin en karanlık günlerinden biri 10 Ekim’de yaşandı. O günü en karanlık yapan şey, sadece iki İŞID militanının patlattığı bombalar değildi. Karanlığı derinleştiren şeyler, bombalı saldırıların ardından alana saldıran polis güçleri, TOMA’lardan yaralılara ve saldırıya uğrayanlara su sıkılması, saldırının ardından televizyon ekranlarından yapılan “oylarımız yükseliyor” açıklamaları, statlarda toplanan fanatikler tarafından hayatını kaybedenlerin yuhalanması ve bütün bunlara karşılık siyasi iktidarın adaletten yana hiçbir adım atmaması oldu.

Topluma ve insanlığa karşı işlenmiş diğer bütün suçlar gibi 10 Ekim katliamı davasında da adaletin sağlanmasında bugüne kadar kayda değer bir adım ne yazık ki atılabilmiş değil. Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırısı davasında bile cezasızlık tutumu bir kez daha kendini ele veriyor. Aradan geçen altı yıl içinde göz göre göre gerçekleştirilen bu kanlı saldırının ne arkasındaki güçler ortaya çıkarıldı, ne ihmali, kusuru ve sorumluluğu bulunan kamu görevlilerine yönelik bir işlem yapıldı, ne konuyla ilgili meclisteki yazılı sorulara yanıt verildi, ne de yargılama süreci adaletli bir şekilde ilerletildi.

Türkiye’nin sağalmayan yaralarıyla yüzleşmeme hali ne yazık ki 10 Ekim katliamı için de geçerli. O günden beri bırakalım adaletin sağlanmasını, saldırıda hayatını kaybedenleri anmak için toplananlara saldırılar da eksik olmadı.

Türkiye’nin içine sürüklendiği şiddet, baskı ve korku iklimine karşı gerçekleştirilecek olan 10 Ekim mitingine çağrı için DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından yapılan ortak açıklama “Gelin her ölümün bizi birbirimizden daha uzağa savurmasına izin vermeyelim” cümlesiyle bitiyordu. Bu cümle, 10 Ekim’de kaybettiğimiz barış savunucularından devraldığımız bir görevdir.

Bugün daha yüksek sesle “barış” diyor, daha güçlü bir şekilde demokrasi istiyoruz.

Eşitlik, demokrasi ve barış isteyen kardeşlerimizin mücadelesi en büyük emanetimizdir.

Yeşil Sol Parti olarak, bu emanetin sorumluluğunu sonuna kadar taşıyacağımızı, emek, barış ve demokrasi mücadelesini bir an dahi duraksamadan sürdüreceğimizi, bu ülkeyi doğadan yana, emeğin, barışın ve demokrasinin ülkesi yapmak için mücadeleye devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyor, altı yıl önce kaybettiğimiz barış savunucularını saygıyla anıyoruz.