COP26 İklim Zirvesi'nde 77 ülke kömür kullanmayı aşamalı olarak bırakmayı taahhüt etti. Dünyanın önde gelen kömür tüketen ülkelerinden ABD, Çin, Hindistan ve Avustralya ise bu ittifaka katılmadı. İklim konusu G20’de de gündeme gelse de ülkelerin taahhütleri yeterince uygulamaya geçemiyor. Dr. Zeynep Elif Yıldızel, Sputnik’e değerlendirdi.

Glasgow'da düzenlenen zirvede, iklim değişikliğinin en önemli nedenlerinden olan kömür kullanımına son verilmesi için bir ittifak oluşturuldu. COP26 Başkanı Alok Sharma, "Kanımca kömüre vedanın artık ufukta göründüğünü söyleyebiliriz” açıklamasını yaptı. 77 ülkenin kömüre aşamalı olarak veda etme sözü verdiğini söyleyen Sharma, bu bağlamda ülkelerin yeni kömür santrali inşa etmeme taahhüdünde bulunduklarını da kaydetti. Tüm ülkelerin imzasına açılan mutabakat, kömürün elektrik üretiminde kullanımını öngören yatırımlara son verilmesini de kapsıyor. Ancak dünyanın en çok emisyon yayan ve en çok kömüre bağımlı ülkelerinden ABD, Çin, Hindistan ve Avustralya taahhütte bulunmadı.

‘BUNDAN KAÇIŞIN OLMADIĞINI BİLMEMİZ GEREKİYOR’

ODTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü Yarı Zamanlı Öğretim Üyesi ve Jeolojik Araştırmalar Derneği 2. Başkanı Dr. Zeynep Elif Yıldızel, Sputnik’ten Turan Salcı’ya yaptığı değerlendirmede, “İklim değişikliklerini durdurmamız gerekiyor. Çünkü önümüzde çok büyük sıkıntılar var” diyerek şunları kaydetti:

İnsanların trafiği, insanların tahliyesi, tarım alanlarının yok olması, iklim 2-3 derece daha arttığı zaman eriyecek buzullar bunu gösteriyor. Ama bundan da kaçışın olmadığını bilmemiz gerekiyor. Yeşil enerji konusunda herkes popülist, güzel, süslü cümleler kuruyor ama kimse üzerine düşen ödevi yapmıyor. Yeşil enerji vurgusu yapan ülkelerin çoğu sanayi ülkeleri. Ama yeşil enerjiyle fabrika işletmek biraz zor oluyor. Çünkü kapasitesi şu anda yeterli değil. Sanayi; güvenli, istediği anda ulaşabilecekleri ve güçlü bir enerji istiyor. Bu yüzden nükleerden, fosil yakıtlardan bu ihtiyacını karşılıyor.

PARİS İKLİM ANLAŞMASI’NI BİR SENARYO OLARAK GÖRÜYORUM’

“Ülkeler, belirli yıl hedefleri koyarak karbon emisyonlarını sıfırlayacaklarını açıkladılar. Bunlar da çok ulaşılabilir hedefler değil. Çünkü sonuçta bu sanayiyi nasıl devam ettirecekler?” diye devam eden Dr. Yıldızel, Paris İklim Anlaşması’na dair ise şunları söyledi:

Paris İklim Anlaşması’nı gelişmiş ülkeleri korumak ve gelişmekte olmakta ülkelerin gelişmesini engellemek üzerine kurulu bir senaryo olarak görüyorum. Neden diyecekseniz? Çünkü örnek olarak Almanya'yı verelim. Almanya'nın belli bir karbon salma hakkı var. Buna 100 birim diyelim. Ama Almanya ne salgılıyor? 250 birim salgılıyor. Peki o geri kalan 150 birimi nasıl topluyor? Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden topluyor. Neyle topluyor? Yenilenebilir enerji sistemlerinin artması, bunlara teşvik verilmesiyle beraber birçok elektrik şirketi bu santralleri kurmaya başladı. Bunların da ürettikleri megavat karşılığında üretmedikleri karbon emisyonu var ve bunu satabiliyorlar. Buradan da bir gelirleri oluyor. Dolayısıyla biz sanayi kurmuyoruz ama yeşil enerji kuruyoruz. Oradan da karbonumuzu satarak ekstradan para elde etmiş oluyoruz. Ama biz sanayi geliştiremiyoruz o zaman. Karbonunuzu satarak bir takım gelirler elde ettiğiniz için kimse ağar sanayii kurmak üzerine bir politika geliştirmiyor. Çünkü ağır sanayiyi güneşle, rüzgarla çeviremezsiniz. Son 6 ayda Avrupa'da karbon piyasası 5 eurolardan 65 eurolara çıktı. Çünkü Avrupa'da Almanya kömür santrallerini açmak zorunda kaldı. Dolayısıyla burada iyi bir piyasa da oluştu.