Batı Karadeniz bölgesinde aşırı yağışlar nedeniyle Sinop, Bartın, Kastamonu’da yıkıcı seller meydana geldi.

Onlarca kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda da kayıp var. Aşırı yağış, küresel ısınma, dere yataklarının imara açılması iki gündür çok tartışılan konular arasında. Sel felaketinin yaşandığı Bozkurt ilçesinin bulunduğu yer 20 yıl önce de akarsu yatağıydı ve yağış miktarı arttığında burası yine doğal akışında yükseliyordu. 20 yıl önce bu bölgelerde yerleşim olmadığı için afete dönüşmedi.

Duvar’dan Burcu Özkaya Günaydın’ın haberine göre, Uzman paleosismolog, yerbilimci Dr. Ramazan Demirtaş, bugün yaşanan yıkıcı afetin nedeninin sağlıksız kentleşme ve yapılaşmanın sonucu olduğuna dikkat çekiyor.

'DERENİN AKIŞ YÖNÜNÜ ENGELLEMİŞİZ'

Demirtaş yaşanan felaketi için şunları diyor:

"400 metrelik dere yatağı. Bu dere yatağı örnek 50 metre, belki de 100 metreyi kullanıyorduk, fakat günümüzde 15 metreye kadar daralmış. Dolayısıyla bu kadar daraltılınca ve yapılaşma çok fazla olunca gelen su çok fazla geldiği için doğal olarak dere taşmak zorunda. Eğer orada yapılaşma olmasaydı bu dere normal akış seyri ile denize boşalacaktı. Fakat biz, derenin akışını ve akış yönünü engellemişiz, akışı engelleyen köprü, viyadükler ile menfezleri daraltmışız. Bunun sonucu da doğal olarak afet oldu.”

'DERE 1000 YIL SONRA DA AYNI YATAĞI KULLANIR'

Demirtaş, "Jeolojide geçmiş diye bir şey yok. Bir dere yatağı geçmişte hangi alanı, nasıl kullanmışsa, gelecek 50, 100 ya da 500 yıl içerisinde yine o alanı kullanır" diyerek  önümüzdeki süreçlerde dere yataklarındaki yapılaşmaların akıbetinin benzer olacağını söylüyor.

Yaşanan benzer olayların aşıra yağışa, küresel iklim değişikliğine, iklim krizine atılmasının yanlış olduğunu belirten Demirtaş bu düşünceden de kurtulmanın gerektiğini ifade etti:

"Şimdi bu tartışmaları bir kenara bırakalım ve 1400-1500’lü yıllara uzanalım. Edirne’de 1426-1443 yılında II. Murat tarafından dönemin baş mimarı aynı zamanda Mimar Sinan’ın hocası Mimar Muslihiddin Ergene Nehri üzerine dünyanın en uzun taş köprüsünü yaptı. 1.392 metre uzunluğunda, 6,80 metre genişliğindeki köprünün 174 kemeri var. Mimar Muslihiddin 500 yıl önce aşırı yağışı, su yükselmesini, sel olabilme ihtimalini düşünerek Uzun Köprü’yü yaptı. O dönem de çok şiddetli yağışlar, fırtınalar da oluyordu fakat Uzun Köprü 500 yılda kim bilir nice fırtınalar atlattı ama sapasağlam bu zamana ulaştı."

'MİMAR MUSLİHİDDİN BİLİMİ KULLANDI GÜNÜMÜZ KULLANMADI'

Demirtaş, 500 yıl önce Mimar Muslihiddin, Mimar Sinan'ın bilimi kullandığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi dersiniz ki 500 yıl önce bilim, teknik daha mı ileriydi, hayır.  Bilim şu an çok daha ileri. Sorun bilmeme değil, rant, kar, hırsı."

Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: "Fotoğrafa biraz bakarsak neden yıkılmadığını, zarar gelmediğini, suyun akıp gittiğini anlarız. Köprü akarsu üzerine planlandı ama akarsu yatağı daraltılmadan, yerleşim de tam yatağa yapılmadı. Etrafına yapıldı. Menfezler çok fazla. Olası bir taşkında suyun akması engellenmedi. Bakın 500 yıl önce mimar köprüyü yapmış ama yapılaşmaya açmamış. Biz her zemini yapılaşmaya açıyoruz. Fay hattına yapı yapamazsın, dere yatağına yapamazsın, olmaz, olursa da acı sonuç olur.”

MİMAR SİNAN ESERİ DE SELDEN ETKİLENMEDİ

Mimar Sinan'ın eseri Büyükçekmece'deki Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü, Trakya’yı sel basarken ayakta kalan ve su akışının rahat olduğu köprülerden. Demirtaş bununla ilgili de şunları dedi: "Köprü, gölün denize açıldığı yerde bulunduğu için ciddi matematik hesaplarını da gerektiriyor. Yağmurlu mevsimlerde, suyun debisi yükseldiği için taşkınlara sebebiyet verebiliyor. Mimar Sinan, 16. yy’da bu hesapları yaparak köprüyü selden etkilenmeyecek, taşan suyun denize ulaşmasını engellemeyecek bir şekilde inşa etti. Hatta köprüde selden etkilenmemesi için sel yaranları da mevcut."