Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı adayı olarak CHP ve MHP konsorsiyumunda cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi kamuoyunda tartışılıyor. Bu arada çiçeği burnunda aday Türkiye basını ve toplumunun değişik kesimlerinin testine tabi tutuluyor.

Cumhurbaşkanı olacak kişinin isminden, LGBT’lilerin davetine, eşinin başının açık ve kapalı olmasından babasının hayatına kadar herkes İhsanoğlu’nu tanıma derdinde. Eleştiri ve övgü yazıları peşi sıra geliyor.

İhsanoğlu’na MHP tabanından herhangi bir eleştiri gelmezken CHP için aynı şeyleri söylemek güç. CHP tabanı bir tarafta Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını engellemeye dönük bu uzlaşıyı sessizce kabullenirken diğer taraftan parti olarak bir alternatif yaratamamanın acısını da hissediyor.

Laiklik ile cumhuriyet nakaratı arasında gidip gelen, yüzünü sahildeki kaygısızlar ile militan laiklere dönmüş, Nutuk, 10.Yıl Marşı, laiklik, Atatürk edebiyatı ve “sarı saçlım mavi gözlüm” türküsüyle CHP’nin seçim kazanacağına inanan ulusalcılar için Ekmeleddin İhsanoğlu profili elbette doğru aday değil.

Ama İhsanoğlu, CHP’nin “yeni Türkiye” değerleri ve dinamikleriyle barışmasından yana olan postmodern CHP’liler için yeni bir umut. Olası bir cumhurbaşkanlığı zaferi, genel seçimler için güçlü bir motivasyon ve 10 yıldır AK Parti karşısında doğru dürüst bir başarı sağlayamayan CHP için güç kaynağı olabilir.

Üstelik İhsanoğlu profili CHP üzerine yapışan dini ve toplumsal değerlerle kavgalı görüntüyü zayıflatmada etkili de olur. İhsanoğlu, yeni bir CHP projesi için, Baykal döneminde çarşaflı kadına rozet takmak, emekli müftü İhsan Özkes ile ilahiyat profesörü Muhammed Çakmak’ı milletvekili seçmekten, Fatih’te rahmetli Necmettin Erbakan’ın yeğenini belediye başkan adayı göstermekten ve İsmet İnönü’nün “meydanlarda Allah’ın ismini hiç ağzınıza almıyorsunuz” sorusuna “Allahaısmarladık dedim ya” cevabından çok daha güçlü bir anlam taşıyor.

Bir başka yönüyle Ekmeleddin İhsanoğlu, hızlı toplumsal ve siyasal değişimler karşısında kendini yeniden var etmeye çalışan CHP’nin açılımıdır. CHP tarihini iyi bilenler için bu “açılım” yeni değildir.

Ama CHP’yi katı ideolojik önyargılarından ibaret sayanlar, Kuvay-ı Milliye ruhunu bugüne taşımakla meşgul olanlar, toplumun ölçülerine uymayan toplumsal mühendisliğin sonuçlarına halkın yanılgısı olarak bakanlar ve sıkıştığında askerin namlusuna, muhtırasına, basın açıklamasına sarılanlar için elbette bir “fiyasko” olarak görülebilir.

Özetle, İhsanoğlu, CHP’yi iyi bilenler için yeni bir Şemsettin Günaltay’dır. Günaltay, Türkiye’nin iç ve dış baskılarla çok partili cumhuriyete geçişi yaşadığı günlerde yaşanan CHP krizine bir çözümdü.

1946 yılında kurulan ve hızla güç kazanan DP’ye karşı, Başbakan olarak görevlendirilen Günaltay, CHP’ye dindar ve muhafazakar kesimden gelen eleştirilere karşı bir kalkan olarak tasarlandı. Günaltay, sadece “yorgun ve hasta Osmanlı ile yeni Türkiye arasında bir köprü” değil aynı zamanda CHP ile dindar-muhafazakarlar arasında da yeni bir köprü kurmanın aracı olarak görüldü. Bugün CHP tabanında yaşanan itirazlara benzer aynı itirazların ve bu itirazlara karşı benzer savunmaların aynısının o gün de yaşandığını not edelim.

Ordinaryüs profesör olarak İslam ve Türk tarihi, sosyolojisi, kültürü üzerine 30’a yakın basılmış eseri olan Günaltay, Başbakanlığı döneminde ilk ilahiyat fakültesinin açılması, imam-hatip kurslarına izin verilmesi gibi dini eğitimin önünü açan “açılımlar” yaptı. Uzlaşmacı, liberal ve sakin duruşuyla, yükselen DP karşısında CHP’yi temsil etti. Ama tüm bunlar 14 Mayıs seçimlerinde DP zaferini engelleyemedi.

Ekmeleddin İhsanoğlu, cumhurbaşkanlığını kazanır mı bilemem ama CHP’nin değişim-dönüşüm niyetinin bir sembolü olarak görülebilir. Eğer başaramaz ise 1949 yılında Günaltay’ın 18. cumhuriyet hükümetini kurmakla görevlendirildiği günlerde buna itiraz edip istifa eden milletvekili H. Kemal Çağlar’ın "Artık ağzımızla kuş tutsak, değil memleketi dünyayı kurtarıcı tedbirler bulsak, halkı tatmin edemeyecek hale gelmiş bulunuyoruz” cümlesi doğrulanmış olacak.