Serdar Korucu / AGOS

Her yıl olduğu gibi, bugün de Mayıs’ın ikinci Pazar gününde Anneler Günü kutlanıyor. Bugün olduğu gibi, Ermeni Soykırımı döneminde de en ağır yük yine annelerin sırtındaydı. Bu acılar onların şarkılarına da yansıyordu.

ABD’de 1914 yılından bu yana kutlanmaya başlanan Anneler Günü aslında bir anma amacı taşıyor. Çünkü Anneler Günü’nün yaratıcısı Anna Jarvis, bu özel günü 1908’de üç yıl önce kaybettiği annesini anarak başlattı. Anma önce ülke geneline, ardından dünya geneline yayıldı.

Dünyanın dört bir yanında, her dönem sıkıntıları taşıyan anneler 1915’te soykırım sürecinde de en büyük acıyı yüklenenler oldu. Öldürüldüler, cinsel istismara uğradılar, ailelerinden kopartılıp bambaşka hayatlara sürüklendiler. Tüm bunların nedeni evlerini, özellikle de çocuklarını korumak istemeleriydi. Başlarına ne gelirse gelsin, yine de ailelerinin birliğini korumayı başardılar. Kimi zaman sadece hatıralarda kalsalar da…

‘URFA’NIN ETRAFI DUMANLI DAĞLAR, ERMENİ YANIYOR, GÖZLERİ AĞLAR’

Anneler için en büyük acıysa evlatlarını kaybetmek oldu. Bu acılar, onların yaslı şarkılarına dökülüyordu.

Verjine Svazlian Fonu tarafından kayıt altına alınan ağıtlar içinde Ermenice sözlü olanlar da vardı, Türkçe olanlar da. Türkçe olanların en ünlülerinden biri, bugün bir başka versiyonu Urfa’nın ünlü “sıra geceleri”nde söylenen “Urfa’nın Etrafı Dumanlı Dağlar”dı. 1927’de Rodosto – Nor Ateş’te doğan Hagop Gyurcyan, 1985 yılında bu şarkının kayıt altına alınmasını sağladı:

“Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar,

Ermeni yanıyor, gözleri ağlar,

Urfa’nın etrafına ekin ekenler,

Ekini ekenler, güzeli seçerler,

Çıkma, ceylan, şu dağlara,

Seni avlarlar,

Anadan babadan ayrı koyarlar.

Urfa’nın etrafında gezer bir ceylan,

Yavrusunu kaybetmiş, arıyor yaman,

Ceylan, senin gibi yüreğim yara,

Arayıp bulamadım derdime care,

Çıkma ceylan şu dağlara,

Seni avlarlar,

Anadan, babadan ayrı koyarlar.

Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar,

Koy verin geçeyim, dumanlı dağlar,

Sılada yavrum var

Of çeker ağlar”

“BEN YAVRUMU ÖZLERİM”

Sadece Urfa’da değil, Ermeni nüfusun bulunduğu bölgelerde buna benzer şarkılar yaygınlaşıyordu. 1908 Adapazarı – Sari Tağ doğumlu Anitsa Tokatlyan, 1988 yılında “Ben Yavrumu Özlerim” adındaki Ermenice şarkının sözlerini paylaşıyordu: 

“Kalkayım ayağa, belimdeki kemeri çıkarmayayım

Yavrumun sözleri göğsümden dökülmesin,

Yavrumun sözleri zehirden acı,

- Ağlama anneciğim! Ben yine gelirim,

On beş gün içinde rüyana girerim”

“AH! KEŞKE DOĞMAYAYDIM, YAVRUMUN ANASI OLMAYAYDIM’’  

1898 yılında bugün İzmit olarak anılan Nikomedia– Aygestan’da doğan Azganuş Abikyan’ın 1986’da söylediği Ermenice şarkı, evladını kaybetmiş bir annenin ağdıydı:

“Merdiven altındaki taş olaydım,

Yavrum gelip gittiğinde, ayağını öpeydim,

Ah! Keşke doğmasaydım,

Yavrumun anası olmayaydım”

1902 Konya – Hıratzan doğumlu Satenik Kuyumcuyan’ın 1984’te paylaştığı Ermenice şarkının konusu ise Ermenilerin Auschwitz’i olarak anılan Der-Zor’u anlatıyordu.

“Der Zor yolu taşlıdır, taşlı,

Ben yavruma hasretim, hasret”