Atipik otizm teşhisi konan üç yaşındaki P.A. tutuklu annesiyle birlikte hapishanede. Özel eğitim alması gerekiyor ama hapisteyken çok zor. Cezaevi kreşinde oyuncak diye TOMA veriyorlar, “gezi” diye de bir kez Fetih Müzesi’ne götürmek istemişler.

Bakırköy Kadın Hapishanesi’ndeki C-10 hücresinde bir yıldır “örgüt propagandası” suçlamasıyla  tutuklu bulunan Zeynep Bakır, üç yaşındaki çocuğuyla cezaevi koşullarında nasıl yaşadığını anlatan bir mektup kaleme aldı. 

İLK “GEZİSİ” FETİH MÜZESİNE!

Zeynep Bakır bianet’e ulaşan mektubunda yaşadıklarını şöyle yazdı:


“Oğlum P.A. gözaltına alındığımda 2 yaşındaydı. Tutuklanıp Samsun Hapishanesi’ne götürüldüm. Duvarlarından su damlayan, küçücük bir hücreye tek başıma konuldum. Tuvalet, yemek masası, yatak bir aradaydı. Havalandırması yoktu. Mektuplarım verilmiyordu. Oranın koşullarını anlattığım bir mektubumu geri verdiler bana. O zaman beş çocuk vardı Samsun Hapishanesi’nde. Hiçbir hakları yoktu bu çocukların, iaşeleri verilmiyordu, tek bir oyuncakları yoktu.”

“P.A. o dönem babasının yanındaydı. Ansızın annesinden ayrılmıştı. İlk kapalı görüşte de çığlık çığlığa gitti. Aradaki demir parmaklıkları, camları, sesimizin birbirine ulaşmayışını, birbirimize dokunamayışımızı anlayamıyordu. Eşimden bir daha onu görüşe getirmemesini istedim. Askerlerin, ring aracının masraflarını karşılamam koşuluyla Gebze Hapishanesi’ne sevk alana kadar oğlumu göremedim. Gebze’de oğlumu hemen yanıma aldım.” “Tekrar babasından ayrılışını, gardiyanların üzerimize kapı kilitleyip durmasını, sürekli hapishane koşulları sebebiyle çıkan tartışmaları… Yani “hapishaneyi” anlamlandıramıyordu. Şaşkınlaştı önce, içine kapandı. Beni hiç bırakmak istemiyordu. Gündüz uykusunda bile bir dakika yanından ayrılsam uyanıp ağlıyordu. P.A.’ya “atipik otizm” teşhisi de bu sırada kondu. Erken fark etmiştik, eğitime açıktı, üç yaşın altındaki her gün altın değerindeydi.”

“Bir an önce özel eğitime ve kreşe başlamalıydı. Gebze Hapishanesi’nin kreşi çocuklara uygun değildi. Başka bir hücreye biraz oyuncak, havalandırmasına da salıncak koymuşlar olmuş kreş! İçerde kocaman bir de televizyon vardı, P.A.'ya ise televizyon doktorlarca ‘kesinlikle’ yasaklanmıştı. İdare çocuğumla eğitim almamı da kabul etmedi.”

“P.A.’nın eğitimine üç ay sonra Bakırköy Hapishanesi’nde başlayabildik. Kreşe ise 6 ay sonra. O da günde sadece 1-2 saat. O saatlerde de ne yaptığı hakkında hiçbir fikrimiz yok; veli olarak çocuğumuzun eğitiminden bihaber tutuluyoruz. Bir kez ‘müzeye götüreceğiz çocukları, izin veriyor musunuz?’ diye sordular. Ne müzesi? 1453 Panorama-İstanbul’un Fethi Müzesi!” Doktorlar kreş şart dediği için çocuğumu mecburen bu kreşe gönderiyorum. İstemeye istemeye de olsa gidiyor o da. Kreşten birkaç ayda bir oyuncak veriyorlar. En son bir TOMA verdiler!”
“Bir de ‘Biz kreşten oyuncak veriyoruz, dışarıdan oyuncak alamazsınız” diyorlar. Oğlumun konuşması için önerilen müzikli, konuşan vb. oyuncaklar pilli olduğu için hala alınmıyor içeri. İçerde radyo var, televizyon var, kantinde de pil satılıyor. Bu neyin yasağı?"

"P.A. ile haftada 3 gün 45 dakikalık eğitime gidiyoruz. Ama ne gidiş! Rütbeli, rütbesiz askerler, gardiyan bir ringe doluşuyoruz. Benim kucağımda P.A., onların ellerinde silahlar.”

13 BİDEN FAZLA İMZASI

Zeynep Bakır ve P.A.’nın durumundan yola çıkarak bir imza kampanyasıbaşlatıldı. Aile ve Sosyal politikalar Bakanı Ayşenur İslam ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a hitaben yazılan kampanya mektubunda, “otizmli ya da engelli çocukları ile birlikte cezaevinde kalan, çocukları için özel eğitim ve rehabilitasyona ihtiyaç duyan kadın tutuklular için” denetimli serbestlik talep ediliyor.

Haberin yapıldığı tarihe dek, 13 binden fazla imza toplandı.

(Bianet)