Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, dünya genelinde mikroplastik kirlilik tehlikesinin tatlı sularda da var olduğunu söyledi. Gündoğdu, "Bugün, içme suyumuzda bir risk yok ama eğer bu hızla plastik tüketmeye devam edersek içme suyumuzda da mikroplastik tehlikesiyle karşılaşabiliriz” dedi.

Plastik, insan hayatının neredeyse her aşamasında kendine yer buluyor. Kahve içilen bardakta, kullanılan havluda, giyilen kıyafette kısacası birçok eşya plastikten üretilmeye başlandı.

Plastiğin kontrollü tüketimi ise doğa sağlığı açısından en önemli noktalardan biri olarak görülüyor. Kontrolsüzce tüketilip atık haline geldikten sonra doğaya atılan plastik, zaman içinde mikroplastiğe dönüşerek denizleri, havayı, ormanlık alanları kirletiyor.

Bu konuda en çok denizlerdeki mikroplastik kirliliğin gündemde olduğunu dile getiren Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, sorunun sadece denizlerle sınırlı kalmadığını söyledi. Mikroplastik kirliliğin doğadaki tatlı su kaynaklarını da tehdit ettiğini belirten Gündoğdu, bu durumun önüne geçilmez ise ileride insan sağlığını ciddi derece tehdit eden sorunlarla karşılaşılabileceğini söyledi.

BALIKLAR VE KUŞLAR MİKROPLASTİĞİ YİYECEK SANIYOR

Mikroplastik kirliliğinin varlığının ilk olarak denizlerde ortaya konulmasından dolayı birçok kişinin problemin sadece denizlerde olduğunu düşünmesine yol açtığını kaydeden Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, sorunun bu kadarla kalmadığını belirtti.

Denizler gibi nehirlerin de mikroplastik kirliliğe maruz kaldığını kaydeden Gündoğdu, nehirlerin üzerine kurulan barajların ve bunun gibi birçok tatlı su kaynağının aynı durumda olduğunu söyledi. Mikroplastiklerin büyük plastik çöplerin aşınmasıyla ortaya çıktığını ve sulara karışarak kirlilik yarattığını vurgulayan Gündoğdu, "İnsanlar su kenarlarına piknik yapmaya geliyorlar ve ardından çöplerini burada bırakıyorlar. Bu çöpler mikroplastiğe dönüşüyor. Sonra nehre karışıyor ya da sahili kirletiyor. Buradaki kuşlar, balıklar bunları besin zannedip yiyor. Bu durum onların ölmesine neden oluyor. Bununla birlikte bizim besin olarak tükettiğimiz balığın bünyesine de mikroplastik girmiş oluyor” dedi.

BÖYLE DEVAM EDERSE İÇME SUYUNA DA KARIŞABİLİR

Doğayı bu derece kirletmenin insanlık adına ağır sonuçlarının olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Gündoğdu, en kısa zamanda bu kirliliğe karşı bilinçli bir önlem alınmasının şart olduğunu vurguladı. Tatlı su kaynaklarının birçok bölgede içme suyu olarak kullanıldığını hatırlatan Doç. Dr. Gündoğdu, arıtma sistemlerinin sudaki mikroplastiği arıtarak içme suyu haline getirdiğini belirterek, şunları söyledi:

"Büyük oranda bir arıtma sağlanıyor ama bu tesislerin kirliliğin artması sonucunda ortaya çıkacak nanoplastiği arıtması mümkün olmayabilir. Mevcut teknolojik sistemler, bu partikülleri arıtmak için henüz yeterli olmuyor. Tatlı su ekosistemleri insanlık ve diğer canlılar adına çok önemli ekosistemlerdir. Biyolojik çeşitliliğin zengin olduğu alanlardır. Plastik atıklardan korunmaları gerekir. Bugün, içme suyumuzda bir risk yok ama eğer bu hızla plastik tüketmeye ve doğayı kirletmeye devam edersek ileride içme suyumuzda da mikroplastik tehlikeyle karşılaşabiliriz."