Gevaş ilçesi Altınsaç (Kanzak) köyünde yer alan Surp Tovmas Manastırı (Dêra Mezin) kaderine terk edilirken, defineciler tarafından yapılan kazılar nedeniyle manastır yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
VAN -Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sanat Tarihçisi Mesut Gül, İslam mimarisine verilen değerin Ermeni manastırlarına da verilmesi gerektiğini söyledi. mic.jpg

Ermeni Rışduni Prensliği'nin 8'inci yüzyıl sonlarına kadar başkenti olan ve daha sonra Ardzırunilerin yönetimine geçen Van'ın Gevaş (Vestan) ilçesinde yer alan Surp Tovmas Manastırı'nın (Dêra Mezin), sahipsiz bırakılması, manastırı yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Defineciler tarafından içinde yapılan kazılar nedeniyle büyük zarar gören manastır restore edilerek tekrardan ziyaretçilere açılmayı bekliyor. Tarihçi Tovma Ardzıruni'nin tanıklığına göre Kral Gagik tarafından 10-11'inci yüzyılda mimar Manuel'e inşa edilen manastır, şuana kadar Çevre ve Turizm Müdürlüğü tarafından koruma altına alınmadığı gibi terk edilmiş durumda. 

Ermeni el yazısına göre 1581 tarihinde yapının restore edildiği, bilinen bir yazıtta çevre duvarları için 1671 tarihinin verildiğini belirten Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Sanat Tarihçisi Mesut Gül, manastır tarihi ile ilgili şu bilgileri verdi: "1801'de restore edilen Manastır'ın 1895'te yağmalanmasının ardından terk edildiği söylenirken, sadeliği ve günümüzdeki terk edilmişliği ile oldukça etkileyici bir görünüme sahip. Manastıra ait yapıların çoğu yıkılmaya yüz tutmuş durumda. Yapı topluluğundan günümüze kilise, kilisenin batısına sonradan eklenmiş olan japatun (gavit) ve kısmen çevre duvarları gelebilmiştir. Kilisenin batısına eklenmiş olan jamatun, merkezde 4 kare paye ve duvar payelerine atılan kemerlerle bölünmüş kubbe ile örtülü 9 birimden oluşmakta. Jamatun'a batıdan yüksek sivri kemerli, iki yanda çifte sütuncelerle hareketlendirilmiş bir kapıdan girilmekte. Bu mekanın da çevredeki diğer Ermeni kiliselerde de karşılaştığımız gibi günümüzde ağıl olarak kullanılıyor. Manastırın çevre duvarlarının dışında, yaklaşık 100 metre batıda yer alan Ermeni mezarlığında hala çok sayıda süslemeli mezar taşı bulunuyor."

'KORUMASIZ OLDUĞU İÇİN ÇOK SAYIDA KAÇAK KAZI YAPILMIŞ'

Ancak mezarların çoğunun kazılmış, mezar taşlarının devrilmiş ve dağıtılmış durumda olduğunu dile getiren Gül, kilise etrafının korumasız olduğu için çok sayıda kaçak kazı yapıldığını söyledi. Kilisenin, dışta dikdörtgen planlı, içte köşe duvarlarıyla haç biçimini almış bir naos'a (ibadet mekanı) sahip olduğuna dikkat çeken Gül, "Naos'un merkezin de, dıştan külah ile örtülü bir kubbe yer almakta ve kubbe ile örtülü alanda zemin seviyesinin de altına inilmiş olduğu anlaşılan oldukça derin bir kaçak kazı çukuru açılmış durumda. Olasılıkla kazıyı yapanlardan kalan ağaç bir merdiven kilisenin içinde bırakılmış. Aynı durumla kilisenin dışında Güney duvarının bitişiğinde, hatta şaşırtıcı bir biçimde kilisenin üstünde, kubbe kasnağının etrafında dahi karşılaşılmakta" dedi.

'İSLAM MİMARİSİNE VERİLEN DEĞER ERMENİ MANASTIRLARINA VERİLMİYOR'

Bölgede İslam mimarisine verilen değerin Ermeni manastırlarına da verilmesi gerektiğini ifade eden Gül, "Ermeni mimari eserlerine yerel halk tarafından verilen tahribatları önlemek amacıyla eserlerin bölgede tanıtımları, işlevleri ve İslam mimarisiyle karşılaştırmaları yapılmalıdır. Toplumdaki baskın din olgusunu empati yoluyla, yapılara verilen zararı önlemek amacıyla toplum bilinçlendirmelidir" dedi. (yüksekova haber)