ZEYNEP KURAY-ANF / Ataşehir Kaymakamı Turgut Çelenkoğlu talimatıyla Roman yurttaşların yaşadığı Ataşehir ilçesi Küçükbakkalköy Papatya mahallesine çevik kuvvet ve zabıta ekipleri eşliğinde baskın düzenleyen CHP’li elindeki Ataşehir belediyesi 60 barakayı yerle bir etti. Aileler bir haftadan bu yana yıkıntılar içinde yaşıyor.

Barakası yıkılan 61 yaşındaki Aydoğan Dalkoparan, 36 yıldır Astım Kronik Bronşit hastalığıyla boğuşuyor. Evsiz kalan Dalkoparan, hava tüpüne bağlı bir şekilde 7 gündür ailesiyle birlikte yıkıntılar içinde yaşam mücadelesi veriyor. Dalkoparan hasta yatağından Başbakan Erdoğan’a “Açılım değil ev istiyoruz’’ diye seslenirken, Anadolu Yakası Roman temsilcisi Yüksel Dum ise, Faruk Çelik’e “Bize verdiğiniz ev sözünü derhal tutun” diye konuşuyor.

Modern binaların çevrelediği Ataşehir’in orta yerinde bir insanlık dramı yaşanıyor. Nefes almakta zorlanan 61 yaşındaki bir adam yıkıntılar içinde yatağa uzanmış hayat mücadelesi veriyor. Yüze yakın insanın mağdur edildiği yıkımlarda çoğu tanıdıklarının evlerine sığınırken, ortada kalan birkaç aileyle birlikte sokakta kalmaya devam ediyor.

Yıkımın kendilerine haber verilmeden yapıldığını anlatan Aydoğan Dalkoparan, “Sabah erken saatlerinde geldiler. Çoluk çocuk demeden herkesi zorla evlerden çıkartılar. Robot gibi bizi barakalarımızdan dışarı atıp işe koyuldular. Ben burada doğdum, burada evlendim ilk çocuğumu burada kucaklarıma aldım. Yıkımlar sırasında burada yaşadığım seneler gözümün önünden geçti. Ben 36 senedir Astım Kronik Bronşit hastalığıyla mücadele ediyorum” diye konuştu.

AÇILIM DEĞİL EV İSTİYORUZ

Yıkımdan sonra kaymakamın mağdur ailelerin eline 800 TL verip ev bulmalarını istediğine dikkat çeken Dalkoparan şöyle dedi: “Bize ‘bu parayla iyi bir ev bulursunuz’ diyerek 800 TL verdi. Oğlum bütün evleri gezdi ancak, kimse bize kiralık ev vermek istemedi. Bulduğumuz tek ev 400 TL idi ama o da rutubetiydi. Ben 3 ayda bir 900 TL engelli maaşı alıyorum. Çocuklarım da iş bulamadıkları için kağıt topluyor. Bu ülkede bize bir kez bile insanlık muamelesi yapılmadı. 61 senelik hayatım hem yoksullukla hem de hastalıkla geçti. Bir barakamız vardı onu da bize çok gördüler. Hani nerede kaldı Roman açılımı? Başbakan Erdoğan’ın Roman kardeşlerim sözü? Burada bir açılım değil yıkım görüyorum. Biz açılım değil ev istiyoruz.”

Yıkımlardan sonra durumun aktarmak için Ataşehir Kaymakamlığına gittiğini anlatan Aydoğan Dalkoparan’ın eşi Nazmiye Dalkoparan ise “Eşimin hasta yatağında yıkıntılar içinde sokakta kaldığını söylediğimde, Kaymakamlığın Vakıf Müdürü Hüseyin isimli şahıs dalga geçerek , ‘Ben de hastayım. Nerede yatarsanız yattın umurumda değil’ dedi. Elektrik bağlantımız olmadığı için, Oksijen makinesini fişe takamıyoruz. Bu nedenle ben her gün kağıt toplayarak kazandığım 25 TL’yi oksijen tüpüne veriyorum. Bu ülkede herkese prefabrik evler yapılırken bizim mağduriyetimiz karşısında kimse ses çıkartmıyor. Roman olduğumuz için mi?” diye konuştu.

ROMAN OLDUĞUMUZ İÇİN NE KİRALIK EV NE DE İŞ VERİYORLAR

Aydoğan ve Nazmiye Dalkoparan’ın 23 yaşındaki oğulları Müslüm ise başından geçenleri şöyle anlatıyor: “Kaymakamlığın bize verdiği 800 TL ile kiralık ev bakmaya gittim Dudullu semtinde. Ancak beni Roman olduğumu gören kiracılar ev yok diye kapılar yüzüme teker teker kapattı. Daha sonra 400 TL’lik harabe gibi bir ev buldum ancak orası da çok kötüydü. Çok rutubetliydi. Ben bu yaşında her işi rahatça yapabilme gücüm varken, gidip kağıt toplamak zorunda kalıyorum bu dışlanmışlıktan.”

EŞİM CEZAEVİNDE 10 ÇOCUKLA ORTADA KALDIM

Eşinin cezaevinde olduğunu 10 çocukla ortada kaldığını belirten Nuran Tuna, “ 13 yaşında gelin olarak geldim bu mahalleye. Tüm çocuklarım burada doğdu. Ancak belediye beş dakikada yaşamımızı altüst etti. 10 çocukla sokakta kaldım. Ne paramız var ne barınacak bir yerimiz. Bundan birkaç gün önce yağmur yağdı çoluk çocuk perişan oldu. Allahtan mahallede ki tanıdıkların evine sığındık. Bak buzdolabına boş ben şimdi ne yapacağım. Çocuklarımın karnını nasıl doyuracağım?’’ diye sordu.

FARUK ÇELİK SÖZÜNÜ TUTSUN

1983 yılından beri tapusu olmasına rağmen 2006 yılında evinin başına yıkıldığını anlatan Anadolu Yakası Roman Temsilcisi Yüksel Dum ise şunları söyledi: “Yıkılan iki katlı evimiz büyük dedelerimizden kalmıştı. 1983 yılından beri tapulu olmasına rağmen bir sabah vakti gelip yıktılar. 17 kişilik ailem sokakta kalmıştı. 28 Haziran da bu kez inşa ettiğim barikatları yıkmaya geldiler. Çoluk çocuk yaşlı demeden mahallenin huzurunu yok ettiler. Evleri teker teker boşaltarak yıktılar. Bundan yaklaşık bir ay önce muhtar Yusuf Altay’ın ‘artık burada Roman istemiyoruz’ gibi bir söz sarf ettiği haberi gelmişti bana. Ama buna cesaret edebileceklerini hiç düşünmedim doğrusu. Çünkü ben aynı zamanda Roman Açılımı kapsamında sürekli AKP Devlet Bakanı Faruk Çelik ile irtibat halindeydim. En son Mart ayında burada yaşayan Romanların durumunu konuşmak üzere Meclis’e gitmiştim. Orada bütün kameraların önünde Bakan Çelik bizi mağdur bırakmayacağını, burada oturan tüm Roman yurttaşlarına ev temin edeceğinin sözünü vermişti. Şimdi ne oldu? Tüm barakalar insanların başına yıkıldı. Bakan Çelik nerede? Faruk Çelik’i sözünü tutmaya davet ediyorum.”

AİLELERİM MAĞDURİYETİ DERHAL GİDERİLSİN

Anadolu Yakası Roman Temsilcilerinden Sezgin Büyüktuna ise yaşananlar karşısında şaşkın. Büyüktuna, ‘’Her gün buradan helikopterle Toki sahibi iş adamı Ali Ağaoğlu geçiyor. Ama bir kere bu insanlar neden dışarıda niye sormuyor. Biz ilk Roman açılımı olduğunda çok umutlanmıştık ancak daha sonra her şeyin sözde kaldığını anladık. Romanlar sadece Başbakan Erdoğan’ın seçim malzemesi olarak kullandığı bir araç. Başta Dalkoparan ailesi başta olmak üzere burada mağdur edilen tüm ailelere ev verilmesi istiyorum” dedi.