Onur Yaser Can'ın 4 yıl önce polis merkezinde 'çıplak arama'ya maruz bırakılmasına ilişkin, iki polise 'evrakta sahtecilik'ten verilen ikişer yıl altışar aylık hapis cezası Yargıtay'ca bozuldu.

İstanbul ’da mimarlık yapan Onur Yaser Can, 28. yaş gününden bir gün öncesine yani 2 Haziran 2010’a dek mutlu bir yaşam sürüyordu. O gün bir uyuşturucu tacirinin izini süren polis, satıcıyı değil , satıcıdan 11 gram esrar alan Onur Yaser’i gözaltına aldı. Polis Muhammet Ongun ve Onur Ülker, İstanbul Emniyeti’ne götürdükleri Onur Yaser’i ince aramadan geçirdi. İnce arama; şüphelinin çırılçıplak soyulması ve anüse dahi bakılması demekti. Şüphelilerin çömeltilerek öksürtülmesi söz konusuydu.

İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan haberine göre korkuya kapılan Oner Yaser, serbest bırakıldıktan sonra polisler ‘ulaşmasın’ diye telefonunu iptal etti. Narkotik Şubesi’nden Soner Gündoğdu, iş yerini arayıp Onur Yaser’i emniyete çağırdı. 4 Haziran’da emniyete gitti. Önüne konulan ifadeyi imzalaması istendi. “Hacı’nın referansıyla uyuşturucu aldığı” şeklindeki ifadeye itiraz etti, “Böyle bir ifade vermedim” dedi. İddiaya göre, baskı sonucu evrakı imzaladı. O andan itibaren, takip edildiğini, evinin basılacağını, arkadaşlarının başının belaya gireceğini düşünmeye başladı.

Polis, Onur Yaser’in bir daha ifadeye gelmesi gerektiğini söyledi. 24 Haziran’a tarih verildi. Gitmek istemiyordu. Akşam arkadaşları Cihan Pehlivan ve Duygu Erkuş’la buluştu. Ağlayarak, başından geçenleri anlattı. “Beni muhbir yapmaya çalıştılar” dedi. Ve 23 Haziran… Oner Yaser, gece babası Mevlüt ve annesi Hatice Can’ı aradı. Sıkıntısı olduğunu, telefonla konuşmak istemediğini söyledi. Ailesi Ankara ’dan yola çıktı.

Onur Yaser telefonu kapatıp çırılçıplak halde üçüncü kattan atladı. Ölümünden altı gün sonra ‘uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak’ iddiasıyla dava açıldı. Savcılığın, Narkotik Suçlarla Şube Müdürlüğü bilgisayarlarında yaptırdığı incelemede Onur Yaser’in salıverilmesinden 12 ile 15 beş saat sonra, yedi dökümanda değişiklik yapıldığı, ifadesinin de serbest bırakıldıktan sonra düzenlendiği belirlendi. Evrakı hazırlayan polis Soner Gündoğdu ve Salih Bahar hakkında ’resmi belgede sahtecilik’ iddiasıyla İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İki polis ikişer yıl altışar ay hapse çarptırıldı. Yargıtay Başsavcılığı, kararın onanmasını istedi. Tebliğnameden sonra, bu süreci kaldıramayan anne Hatice Can da hayatına son verdi.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, kararı bozdu. Kararda, mevcut bilirkişi raporunun yetersiz olduğu iddia edildi. Tahrif edilen evrakta, sanıkların savunmasına göre sadece tarih ve sicil kısımlarının değiştirildiği öne sürüldü. Baba Mevlüt Can, kararın kötü niyetli olduğunu ve sanıkları savunmaya dönük olduğunu belirterek, “Bilirkişi zaten sahtekârlığı ispat etmiş. Dört yıl sonra, yeni rapor isteniyor. İşkenceciler iz bırakırlar mı?” dedi.