İşte hayatın güzel ve anlamlı yanlarını gösteren o yazı:

Arabalı vapurdaki Pelikan Osman

Dün söz verdiğim gibi size Marmara adalı Pelikan Osman’ın hikayesini sunuyorum. Yazan: Nilgün Tecimer. Bu köşe için özel olarak yazdı sağ olsun.

***



2007 yılının Ağustos ayıydı... Mermercik koyundan tekneyle dönerken Bedalan kayalıklarında bir pelikan gördüğümü sandım.

Meğer bir değil iki pelikan varmış. Tahminen göç esnasında eşi yaralanınca adaya zorunlu iniş yapmışlardı. Yaralı eş dişiydi ve kısa zamanda öldü... Erkek terk etmedi eşini; dolayısıyla adayı...

Adalıların pek de değişiklik olmayan yaşamlarına mucize gibi gelmişti pelikan.. Beslediler, baktılar, sevdiler, adını da Osman koydular...

Osman önce evcilleşmeye başladı, ardından sosyalleşmeye ve giderek insanlaşmaya...

Plaja gelip havluların üzerine yatmalar, yatarken durmaksızın okşanmayı beklemeler, ilgilenmezseniz güneş gözlüğünüzü veya cüzdanınızı kapıp uçarak denizin ortasına bırakmalar... Bul bulabilirsen...

O kadar sevimliydi ki Osman kimse ona kızamıyordu.

Balıkçılar günlük tayınını eksik etmiyordu.

Bizim ise ayrı bir dostluğumuz vardı Osman’la...

Geç uyandığım günler balkona gelip çeşitli sesler çıkartarak uyandırıyordu beni. Plaja beraber gidiyorduk.

Benimle sürekli oynamaya çalışırdı. Onsuz denize girdiğimde ya da denizde onunla “yeterince” oynamadığımda gagasıyla cezalandırırdı. O yaz kol ve bacaklarım çizik içinde kalmıştı.

Kalabalıklara bayılırdı. O kadar ki artık cenazelere de katılmaya başlamıştı. Camiden mezarlığa cenaze alaylarına eşlik ediyordu. Hem de en önde Ama kalabalık sevgisinin en çarpıcı örneğini adamızın karakol açılışında yaşadık...

Balıkesir’den vali, emniyet müdürü ve kimi devlet erkânı geldi...

Tören başladı, bando takımı küçük konserini verirken uçarak geldi Osman.

Konuşmacılar kürsüdeyken pür dikkat dinledi onları. Vali konuşmasını bitirince herkesten önce 2 metrelik kocaman kanatlarıyla o başlamasın mı alkışlamaya!

Törenin resmiyeti bir anda bozuldu, herkes gülme krizine girdi...

Emniyet müdürü 20-30 saniye daha ciddiyetini korumaya çalıştı ama sonra o da kendini koyverdi...

Kim bilir belki de yaşlanıyordu Osman... Daha az uçmaya başladı...

Yeni bir ulaşım metodu icat etti ansızın... Kanoların, kayıkların, motorların, yatların pruvasına oturuyor, istediği koylara keyifle gidiyordu.

Bu gidiş gelişler ondaki seyahat tutkusunu alevlendirdi.

Vapurlara dadandı.

Gazetede fotoğrafını gördük. Görevliler indirmeye çalışırken o şiddetle itiraz ediyor.

Bir sabah uyandık... Osman yok... Herkes onu soruyordu. Koy koy arandı ama bulunamadı!

Derken bir haber... Osman arabalı vapura binip Erdek’e gitmiş!

Adalılar derhal Erdek’e almaya gittiler Osman’ı...

Erdekliler biraz itiraz ettiyse de Osman yine adadaydı.

Ancak Osman bir süre sonra arabalı vapura binip tekrar Erdek’e gitti...

Yolu öğrenmişti artık... Adalılar bu kez gitmediler peşinden... Küstüler... Ne de olsa terk edilmişlerdi... Kırgındılar.

3 ay kadar sonra yine gazetelere çıktı Osman... Erdek sahilinde bir sokak köpeğiyle kanka olmuştu... Fotoğrafta aynı kaptan su içiyorlardı... Her akşamüstü iskeleden limana yan yana yürüyüş yapıyorlarmış...

Ben hemen küsmek istemedim... Ne de olsa harika anılarımız vardı...

Erdek’e gittim, Osman’ı sordum. Gösterdiler.

Yine sahildeydi. Gerçekten de yanında bir köpek yatıyordu, onun kadar sevimli...

Bu kez üçümüz yürüyüşe çıktık.

Sonra güneş battı, gemim kalkıyordu. Dönmem gerekiyordu...

Son kez boynuna sarıldım...

Erdek’li balıkçı Halil’den zaman zaman haberlerini aldım. Bir buçuk yıl sonra Halil aradı. “Başımız sağ olsun” dedi.

Bir balıkçı teknesinin ardında giderken motora kapılmıştı.

Bilen bilir, arkadaş kaybetmek zordur. Çok özlüyorum onu.