Rojda Duygu YEŞİLGÖZ / Bianet

 

17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü çerçevesinde, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ), Tüketici Kooperatifi ve Tohum İzi Derneği desteğiyle "Gıda egemenliği örgütlenme modeli olarak üretici ve tüketici kooperatifleri" konulu bir panel düzenledi.

 

Panele Tohum İZ Derneğinden Tarık Nejat Dinç, BÜ Tüketici Kooperatifi' nden (BÜKOOP) Irmak Ertök, Vakıflı Köyü - Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nden çiftçi Bedros Kehyeoğlu ve zeytin üreticisi Suna Öztürk konuşmacı olarak katıldı.

 

KEHYEOĞLU: KİMYASAL İLAÇLAR ÇÖZÜM DEĞİL

Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ni 2004 yılında kurduklarını söyleyen Bedros Kehyeoğlu, sertifikalarını aldıktan sonra ihracata başladıklarını fakat ürünlerinin sadece yüzde 30'unu satabildiklerini anlattı.

 

"O zaman üretici ile tüketici birliğinin şart olduğunu anladık ve bu yönde çalışmalara başladık" diyen Kehyeoğlu, ürünlerini pazarlamada başarılı olamayınca, köylerinde kadın kolları kurduklarını belirtti.

 

Köyleri içerisinde reçel, nar ekşisi ve şuruplar yaparak ürettikleri ürünleri paraya çevirdiklerini vurgulayan Kehyeoğlu, başarılarının da kadınların kooperatifte görev almaya başlamasıyla artığının altını çizdi.

 

Endüstriyel üretimde daha fazla ürün elde etmek için kullanılan kimyasal ilaçların insan sağlığını bozduğunu, sorunun kimyasal ürünlerle çözülemeyeceğini söyleyen Kehyeoğlu, tabiatın kendi haline bırakılması gerektiğini belirtti.

 

ÖZTÜRK: DEVLET BÜYÜK ARAZİ SAHİBİNDEN YANA

Zeytin üretiminde de kimyasal ilaçlar kullanıldığını söyleyen Suna Öztürk ise, üretimin çok zahmetli olduğunu, birçok aşamadan geçmesi gerektiğini vurguladı.

 

Devletten yeterli destek göremediklerinin altını çizen Öztürk, girdinin, işçiliğin ve traktörde kullanılan mazotun çok pahalı olduğunu, devletin sadece belirli büyüklükte arazisi olana kredi desteği sağladığını, zengini kalkındırdığını söyledi.

 

ERTÖK: TÜKETİCİ SORUMLULUK ALMALI

Irmak Ertök, BÜKOOP'un tüketicinin kendi sorumluluğunu üzerine alması, üretim ve tüketim ilişkisine dahil olması için kurulduğunu söyledi amaçlarının adil ve sağlıklı gıdalara erişmek ve bu erişimde devamlılığı sağlamak olarak açıkladı.

 

Ertök, küçük ve örgütlü çiftçinin ürününü aracı olmadan kendi emeğiyle tüketiciye ulaştırmak ve yerel tohumlar kullanarak geleneksel tarım yöntemini kullanarak üreticiyi desteklemek gerektiğini belirtti.

 

DİNÇ: ORGANİK TARIM ENDÜSTRİYELLEŞTİ

Tarık Nejat Dinç, "Organik üretim ilk çıktığı yıllarda önemli bir başarı elde etti. Fakat şu an şikayet ettiğimiz endüstriyel tarım yöntemlerine farklı bir yerden birebir eklemlenen, ilaç ve tohum firmalarının tahakkümünü devam ettiren, üçüncü kişilerin söz ve hak sahibi olduğu, çiftçinin kendi tarlasında işçi olmasını engellemeye yönelik bir mekanizma üretememiş bir model" dedi.

 

Organik tarımın teknokratik yönetimin bir parçası olduğunu belirten Dinç, bu noktadan hareketle organik tarımın bu dönüşümünden ders çıkararak, yeni bir akım olan katılımcı sertifikasyonu geliştirdiğini söyledi.

 

Dinç, katılımcı sertifikasyonu, denetimi ve kontrolü teknokratlara, bürokratlara, üçüncü kişilere bırakmamak, tüketiciyle doğrudan ilişkiyi başarabilmek ve sürdürebilmek, üretici ile tüketiciyi biraraya getirmek şeklinde tanımladı.

 

Panelin sonunda katılımcılara çay, ayran, köy peynirli pide dağıtıldı.