Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Dilbilimci, yazar ve turizmci Sevan Nişanyan’ın İzmir’in Şirince Köyü’ndeki kendi arazisi üzerine yaptığı 60 metrekarelik bir yapı nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmesi ve tutuklanarak hapse konulmasına uluslararası kamuoyundan da tepki geldi. Nişanyan’ın “kaçak inşaat” iddiasıyla tutuklanması, yıkım kararına rağmen, Ankara’da yapımı devam eden ve “Beyaz Saray” olarak anılan Başbakanlık Köşkü hatırlatılırak kınandı.

Sevan Nişanyan’ın, “kaçak inşaat” iddiası gündeme getirilerek iki yıl hapse mahkûm edilmesi, bunun dışında yargı süreci devam eden 19 dava ile yaklaşık 50 yıl hapis cezası tehdidiyle karşı karşıya bırakılması ve tutuklu bulunduğu cezaevinde ayrımcı uygulamalara maruz kalması, geçtiğimiz hafta Ermenistan’ın başkenti Yerevan’daki Yazarlar Birliği’nde düzenlenen bir toplantıda ele alındı.

Sevan Nişanyan’ın üretim hayatının hapis cezası ile sekteye uğratılmasının büyük bir infial yarattığını belirten Ermenistanlı yazar ve aydınlar, toplantıda yaptıkları açıklamada, “Nişanyan’ın durumunu endişe ve dikkatle takip ediyoruz” dedi.

“DEVLETİN KISKACINDAKİ ERMENİ AYDIN”

Nişanyan’ın mahkûmiyetine Almanya’dan da tepki geldi. Frankfurt merkezli Soykırım Karşıtları Derneği (SKD), “Türkiye devletinin keyfiyet kıskacında belirsizlik yolcusu Ermeni bir aydın” olarak tanımladığı Sevan Nişanyan’ın durumu hakkında, “Görünen o ki, Türkiye devleti, ‘itaatsiz’ vatandaşı Ermeni aydın Sevan Nişanyan’a, ‘büyüklüğünü’ kanıtlamaya karar vermiş durumda” yorumunda bulundu.

Sevan Nişanyan’ın suçsuz olduğunu belirten ve derhal serbest bırakılmasını talep eden SKD, “Nişanyan’ın, Türkiye Cumhuriyeti intikam adaletinin pençesinden kurtarılması için olayın kamu vicdanına taşınmasından başka seçenek kalmamıştır” dedi. Bu girişimin bir adımı olarak Frankfurt ve çevresindeki kamuoyunun aydınlatılması için farklı etkinlikler düzenleyeceklerini duyuran SKD, basın açıklamasıyla Alman kamuoyunu bilgilendirileceklerini, 2 Nisan 2014 Çarşamba günü ise, “Sevan Nişanyan’a Özgürlük” başlıklı bir toplantı düzenleyeceklerini bildirdi. Toplantıda ayrıca Nişanyan’ın eserlerinin de tanıtılacağını kaydeden SKD, dayanışma için bir konser de organize edeceklerini duyurdu.

Muhalif bir aydın olan Nişanyan’ın, hayat felsefesi ve alternatif yaşam tarzı, kitaplaştırılmış düşünceleri, toplumsal hayata ilişkin alternatif projelerine değinen SKD, “Sevan Nişanyan’ın, soykırımcı geçmişi inkâr eden, yalan ve efsaneler üzerine kurulu resmi tarih anlayışının yanı sıra, dini, devletin toplum üzerine sınırsız hâkimiyetini tesis etmenin bir aleti olarak kullanma anlayışını da cesurca eleştirmesi, sadece devleti değil, aynı zamanda gücünü devletten alan faşist odakları da ciddi şekilde rahatsız etmektedir” dedi.

“NİŞANYAN HEDEF GÖSTERİLİYOR”

Buna rağmen Nişanyan’ın muhalif düşüncelerinin toplumun gelişmeye açık genç dinamik kesimlerinde önemli bir yankı bulduğuna dikkat çeken SKD açıklamasında, “Bu nedenle devlet ve onun belkemiğini oluşturan Türk militarizmi, Sevan Nişanyan’dan rahatsızdır. Dolayısıyla şu gerçeği açıkça dile getirmek abartı değildir: Sevan Nişanyan, Hrant Dink’in katlinden sonra en çok hedef gösterilen, devletin gözetim ve takibatına maruz kalan, ölüm tehditleri alan, hayatı tehlikede olan Ermeni bir aydındır” ifadelerine yer verdi.

“ZORBALIĞIN GÖSTERGESİ”

SKD, devlet yönetiminin Nişanyan’a farklı bahanelerle “haddini bildirmeye” çalıştığını, devletin keyfiyetine kafa tutmanın bedelini ödetmeye çalışıldığını belirterek, “Nişanyan’a hayatı çekilmez kılmak için devletin ürettiği saçma gerekçeler, uygulamaya konan her keyfi muamele, ayyuka çıkmış olan zorbalığın bütün çıplaklığıyla gözler önüne serilmesini ifade etmektedir” dedi.

Sevan Nişanyan’ın, Şirince’de doğasıyla barışık, tarihsel dokuya saygılı, örnek bir turistik tesis ve örnek eğitsel-kültürel yaşam projesi gerçekleştirdiğini, yöre halkının da desteğini alarak hareket ettiğini kaydeden SKD, süreçte resmi kurumlara müracaat eden Nişanyan’a, tutarlı gerekçe gösterilmeksizin tüm kapıların kapatıldığını belirtti.

SKD açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü: “Sevan Nişanyan’ın yardımıyla köylülerin tarihi evlerini restore etmelerine de izin verilmemiştir. O da, tabana dayalı demokratik kuralları işleterek kendisinin ve yöre halkının çıkarlarına ters düşen keyfi muameleyi boşa çıkarmak için harekete geçmiştir. Projenin gerçekleşmesi için muazzam bir kamuoyu desteğinin yanı sıra, Şirince halkının desteğini de alarak işe koyulmuştur. Büyük bir emek ve sevginin ürünü olarak tamamlanan her bir yapı, bir sanat şaheseri olarak ortaya çıkmıştır.

Ülkenin ve yöre halkının çıkarlarına hizmet eden, benzerine ender rastlanan fedakâr çalışmanın örneği ve onun baş aktörü Nişanyan cezalandırılmaktadır. Kendi arazisi üzerine “kaçak inşaat” yaptığı gerekçesiyle 60 metrekare kulübe için iki yıl hapse mahkûm edilmiştir. Hakkında açılan 19 davada elli yılı aşkın ceza istenmektedir. Bunlardan şu ana kadar yerel mahkemede kesinleşmiş ve yüksek yargıda onanması beklenen 25 yılı aşkın ceza tehdidi ile karşı karşıyadır.

EMVAL-İ METRUKE GELENEĞİ

Sevan Nişanyan, sadece kendi imkânlarına dayanarak mimari-sanatsal becerisi sayesinde yaratmış olduğu eserleri ile çağımızın Mimar Sinan’ı olduğunu kanıtlamıştır. Eserlerinin ödüllerle taçlandırılması ve UNESCO tarafından koruma altına alınması için girişimlerde bulunulması yerine, Sevan Nişanyan’ın hem mülküne hem de eserlerine emval-i metruke muamelesi yapılmaktadır. 1915 Soykırımından beri Ermeni kültür varlıklarının yıkılarak yok edilmesi gibi, Sevan Nişanyan’ın eserleri de yok edilmek istenmektedir. Bu uygulama çerçevesinde Sevan Nişanyan’ın bütün bu güzide eserleri için yıkım kararları alınmıştır.

Kaçak inşaat cenneti olan Türkiye’de, kaçak inşaatın devasa iki örneği başkent Ankara’da yükselmektedir. Birincisi 1915 soykırımı ile gasp edilen Kasapyan Ailesi mülkü üzerinde yükselen Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’dür. Diğeri, yıkım kararına rağmen, Ankara’da yapımı devam eden ve “Beyaz Saray” olarak anılan Başbakanlık Köşkü’dür.

“SOYKIRIM ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR”

Sevan Nişanyan’ın “kaçak inşaat” bahanesiyle cezalandırılması, 1915 Soykırımı zihniyetinin bugün de devam ettiğinin göstergesidir. 24 Nisan 1915’te Çankırı ve Ayaş’a doğru “belirsizliğe” gönderilen Ermeni aydınları gibi, Sevan da “belirsiz” bir yolculuğa gönderilmek istenmektedir. 1915 Soykırımı’nın 100. yıldönümünde, bu “belirsizliğe”, soykırımın günümüze uzanmasına ve Sevan Nişanyan’ın aramızdan alınmasına, yani 1.500.000+3 olmasına izin asla vermememiz gerek.