Neandertal kafataslarında bulunan bazı kanıtlar, büyük beyinlerinin tıpkı bizimkiler gibi gelişip büyüdüğünü ortaya koyar nitelikte. Bu da Neandertallerin belki de bilişsel açıdan bizden çok da farklı olmadıklarını öne sürüyor, fakat herkes bu yoruma katılmıyor.

Neandertal beyinlerinin yaklaşık olarak bizimki ile aynı boyutlarda olduğunu biliyoruz, bu da onların beyinlerimi, türü yok olduğu bilinen insan türleri arasında en büyüğü yapıyor. Erişkin yaşa gelene kadar nasıl büyüdüklerini anlamak adına, İsviçre’deki Zürih Üniversitesi’nden Christoph Zollikofer ve meslektaşları 15 Neandertal kafatasını inceledi. Altısı yetişkin bireylere ait kafataslarına ek olarak; en genci doğumdan yalnızca birkaç hafta sonra ölen, en büyüğü ise yaklaşık 12 yaşına kadar yaşamış 9 çocuğa ait kafatası incelendi .

Araştırma ekibi yazılım kullanarak, çocukluk süresince Neandertal beyninin kabaca şeklindeki değişikliklerin üzerinde çalışmalarına etkili şekilde imkan sağlayan, beyin kasesinin üç boyutlu kalıbını oluşturdular. Sonrasında bulgularını, modern çocuklardaki beyin gelişiminin modelleriyle kıyasladılar.

Ekip, doğumda Neandertal beyinlerinin, küçük ama önemli oranda, insan beynine kıyasla daha uzun, geniş ve yassı olduğuna dair kanıt buldu. Ancak, bunun ardından Neandertal beyni tıpkı bizimki gibi gelişiyordu: beyincik dahil bazı bölgeler, çocukluk süresince hızlıca genişliyor ve sonrasında gelen erken yetişkinlik döneminde, en yavaş büyüyen kısımlardan bazıları haline geliyorlardı.

Beyindeki bu tür değişikliklerin, belirli bilişsel özelliklerle nasıl ilişkilendiğini tam anlamıyla çözmek zor, belki de imkansız. Fakat, şayet Neandertaller ve biz, beyin gelişiminin bu modelini paylaşıyorsak, Neandertallerin bilişsel olarak bizden farklı olduklarını tartışmak biraz daha zorlaşıyor, diyor Zollikofer.

Bu sonuç, Neandertallerin tıpkı modern insanlar gibi sofistike davranışlar sergileyebilme becerisinde olduklarına dair arkeolojik kanıtlarla uyuşuyor. Bunlara örnek olarak her iki türün de benzer sembolizmi kullanmaları ve birbirlerinden bağımsız olarak teknolojide benzer gelişmeleri kat etmeleri verilebilir.Ayrıca Neandertaller bizim dil yeteneğimizi de paylaşmış olabilirler.

Melez yaşam tarzı

Zollikofer, çalışmasının, tarih öncesinde melez olan ender bireyler açısından hayatın nasıl olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceği düşüncesinde. Onların Neandertal DNA’sı, bugün yaşayan bir çok insanda varlığını sürdürüyor.

Zollikofer, “Bu melezler [topluma] gayet iyi uyum sağlamış olmalılar.” diye ekliyor. Ekibin öne sürdüğü üzere, uyum sağlama (entegrasyon) çok da büyük bir zorluk oluşturmamış olabilir çünkü karma genetik kalıtımları, beyin gelişimlerinde büyük ihtimalle ters bir etkiye yol açmamıştı. Bu da melezlerin, diğer herkesten hiç de farklı davranmamış olabilecekleri anlamına geliyor.

Almanya, Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Philipp Gunz, çalışmanın Neandertaller ve modern insanlar arasındaki bilişsel boşluğu kapattığından o kadar emin değil. Aslına bakılırsa, o ve meslektaşları, birkaçı bu yeni çalışmada da kullanılan dokuz Neandertal kafatasının şeklini 2010’da incelediler ve tam tersi bir sonuca vardılar: Neandertal ve modern insan beyinleri doğduğunda benzerdi ancak sonrasında farklı gelişiyordu.

“Aynı kafatasları üzerindeki benzer incelemelerin, bu şekilde farklı sonuçlar ortaya koymasının birkaç sebebi var.” diyor Gunz. Bunlardan biri, Neandertal beyinlerini yeniden oluştururken – özellikle de çocuklarınkini – bu işin bir tahmin boyutu oluyor. Gunz,”Bir bebeğin kafatasının kemikleri ince ve kolayca bükülebilir yapıdadır. Ayrıca kranyal sütürler tam olarak kaynamamıştır.” diyor.

Diğer bir deyişle, bir bebeğin kafatasının kemik levhaları arasında boşluklar vardır. Bu da, iş kafatası ve bir zamanlar içerisinde bulunan beynin üç boyutlu halini yeniden oluşturmaya geldiğinde, bir esneklik payı bulunduğu anlamına geliyor. “Bu metotların sınırları konusunda dürüst olmamız gerekiyor.” diye ekliyor Gunz.

İspanya, Burgos’da bulunan, İnsan Evrimi Araştırma Merkezi’nden (CENIEH) Emiliano Bruner de bu duruma süpheli yaklaşanlardan.

“Beyin kaselerinin yüzeysel bir analizi, biliş ya da bilişsel farklılıklar hakkında hiçbir şey söyleyemez. Bana kalırsa araştırmacılar, örnekler arasında morfolojik bir fark buldukları her seferde, bilişi masaya yatırmamalı.”

KAYNAK: